Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Aralık '08

 
Kategori
İnternet
 

Facebookmania

Facebookmania
 

hangi yüzün kitabı


Son günlerde kimle konuştuysam facebook vasıtasıyla bulduğu ilkokul arkadaşlarından, lisedeki grubundan bahsediyor.

Geçen yıl mailime gelen her facebook davetini o günlerde yine mailime gelen malum sitenin tehlikeleri hakkındaki uyarı mailleri dolayısıyla reddetmiştim –ha bundan pişman mıyım, hiç değilim-

Bu günlerde farklı vesilelerle farklı kariyer gruplarındaki arkadaşlarımdan benzer facebook hikâyeleri dinleyince, ne oluyormuş bu facebookta bir araştırayım dedim.

Facebook, 2004 yılında Amerika’da sadece Harvard Üniversitesi öğrencileri için kurulan bir site. Zamanla önce Amerika’daki tüm okullara daha sonra da tüm dünyaya yayılan ve günümüzde dünyada en çok ziyaret eden ilk birkaç site arasında.

Okul arkadaşlarını, eski sevgililerini, hatta ebesini bile arayan mevcut facebook grupları arasında.

Birbirini arayan insanların kurduğu gruplardan başka belli düşüncelerin taraftarları ya da muhalifleri de grup kuruyorlar. Amerika eski başkanı George Bush’a antipati besleyenlerin, “ayrı yazılması gereken ‘de’ yi ayrı yazmayanlara uyuz olanlar” ın kurduğu gruplar gibi.

Bu kadar grubun içinde tartışma grupları da olmazsa olmaz tabii. Bizim TCK 301’i bile tartışmaya açmışlar, üstelik açan da Amerikalı bir öğretmen, onlara ne oluyorsa (boşuna dilimize pelesenk olmamış ‘Amerika gibi her şeye müdahale ediyorsun’ deyimi..)

İşte bu malum siteye, sözüm ona sosyalleşmek için üye olan pek çok kişi, eski arkadaşlarını bulup resim göndermek, chat yapmak suretiyle sanal sanal görüşürken aslında hayattan kopuyorlar da farkında değiller. Hakkını yememek lazım şimdi, bahse konu site de ratingini yüksek tutmak için elinden geleni yapıyor. Arkadaşlarını bulamayıp hiçbir gruba dâhil olamamış kişilere bile sanal hayvan edinip onu besleyip büyütme ve diğer üyelerin sanal hayvanlarıyla yarıştırma imkânı bile sağlanmış. Pes doğrusu.

Şimdi tam da bu noktada Müşfik Kenter’in bir yazısı aklıma geliyor, hani der ya;

“….Dostluğu klavyelerinde, yaşamı monitörlerinde arayanlar… Size sesleniyorum:


Hangi tuş daha etkilidir ki sıcacık bir gülüşten, ya da hangi program verebilir bir ağaç gölgesinde uyumanın keyfini?

Copy-paste yapabilir misiniz dalgaların sahille buluşmasını?

İçinizi ısıtan gün ışığını gönderebilir misiniz maille arkadaşlarınıza?

Sevgiyi tuşlarla mı yazarsınız?

Öpüşmek için hangi tuşlara basmak gerekir?

Ya da Geri dönüşüm kutusunda saklanabilir mi kaybolan zaman.

Doğayı bilgisayarlarına döşeyenler, neden görmezsiniz bahçedeki akasyanın tomurcuklandığını ve ıslak toprak kokusu var mıdır, dosyalarınız arasında?

Koklamak, duymak, dokunmak, yok mu yasam skalanızda?

Bilgi toplumu oldunuz da, duygu toplumu olmanıza megabaytlarınız mı yetmiyor?

Hayat ıskalamayı affetmez! Keşkelerle, tühlerle baş başa kalmadan önce…..”

 
Toplam blog
: 62
: 874
Kayıt tarihi
: 21.12.08
 
 

Farkında olmaya çalışıyorum; yürüdüğüm yolun, içime çektiğim havanın, gördüğümün, duyduğumun, hisset..