Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ekim '21

 
Kategori
Tarih
 

Fahri Korutürk

12 Ekim, yani dün, 6. Cumhurbaşkanımız ve eski Deniz Kuvvetleri Komutanlarımız’dan Fahri Korutürk’ün vefatının 34. yıldönümüydü. Türkiye’de yakın tarihe dair araştırmalar çoğunlukla Atatürk, İnönü ve Bayar’a odaklanırken, zirvede bulunmuş diğer devlet adamlarımız için yayınlara sıklıkla rastlanmamaktadır, maalesef bu durum Fahri Korutürk için de geçerlidir. Halbuki kendisi Cumhuriyet döneminin en önemli kavşaklarından bir kısmını da kapsayan bunalımlı bir zaman diliminde devletin en tepesinde görev yapmıştır. Hayatının ve özellikle Cumhurbaşkanlığı döneminin mercek altına alınması, çalkantılı 1970’li yılların yap-boz’unun parçalarının yerli yerine oturtulması açısından önemlidir.

Bu noktada yapılacak kapsamlı araştırmaları değerli akademisyenlerimize bırakırken, ölüm yıldönümü vesilesiyle rahmetli Cumhurbaşkanımızı anmak adına kendisiyle ilgili dikkatimi çeken birkaç önemli ayrıntıyı aktarmak istiyorum.

Fahri Korutürk, 1935’te Ankara’da bir akşam gittiği ünlü Karpiç Lokantası’nda Mustafa Kemal Atatürk ile karşılaşmış, o’nunla (başka bir yazının konusu olmaya değer şekilde) müthiş bir diyalog yaşamış, bunun üzerine Atatürk kendisinden memnuniyetini yine Korutürk’ün elinden Mareşal Fevzi Çakmak’a hitaben yazdırdığı bir takdir mesajı ile ortaya koymuş, Korutürk gibi subaylara daha sorumlu görevler ve çalışmalarında daha geniş olanaklar verilmesinin uygun olacağını bu mesajında belirtmiştir. Bir sonraki yıl gerçekleşen, Lozan Antlaşması’nı perçinleyen ve Boğazlar’ın tapu senedi olacak Montrö Boğazlar Konferansı’nda askerî uzman olarak Türk heyeti içinde bulunmasının Karpiç’teki unutulmaz anısının etkisiyle olmuş olması sizce de yüksek bir ihtimal değil midir?

Korutürk’ün 1974’teki Kıbrıs Barış Harekatı’nın karar verme süreçlerindeki etkin rolü de çoğunlukla bilinmez. Zafere, geçtiğimiz 10 yıllar içinde, farklı siyasi gruplar tarafından popülist bağlamda sahip çıkılmaya çalışılmış olsa da, 1990’larda Bülent Ecevit bir TV programında samimi bir açıklama ile, Türk devletinin tüm organları ve hükümeti ile harekat kararı alındığını, böyle büyük bir kararın tek kişi tarafından asla alınamayacağını, kararın ardında ciddi bir devlet yapısı olduğunu anlatmıştı. Prof. Dr. Hikmet Özdemir, Korutürk’ün biyografisini yazdığı “Fahri S. Korutürk” başlıklı kitabında, o’nun harekat kararının verildiği gün saatlerce süren tarihî Milli Güvenlik Kurulu oturumunda belirleyici rol üstlenerek, şu sözleri söylediğini bildiriyor: “Beyler! Kıbrıs Türkleri’ni korumak için bir şey yapmak istiyorsanız, sırası şimdidir; eğer şimdi yapmazsanız bir daha hiçbir zaman yapamazsınız!” 

Türkiye’nin, sağ-sol çatışmaları sonucu kayıp yılları sayılabilecek, yoğun kutuplaşmanın hâkim olduğu 1970’lerde Cumhurbaşkanlığı görevini üstlenmiş Korutürk ile ilgili genel kabul, ülkede demokrasinin iki askerî müdahale arasında bıçak sırtında durduğu bir dönemde, “askere davetiye çıkaran” kısır siyasi çekişmeleri önlemek adına büyük çaba gösterdiği yönündedir. Toplumsal barışa hizmet edecek bir AP-CHP koalisyonu için çok çalışmış, ancak sonuç alamamıştır. Cumhurbaşkanı olarak içinde bulunduğu siyasi ortamın çıkmazına dikkat çekmek için şu unutulmaz gözlemini aktarmıştır: “Bu politikacıların iki hukukları vardır: Birinin muhalefet dönemlerinde, ötekinin de iktidar dönemlerinde uygulanmasını istiyorlar.” Bu, gerçekten de zamanını aşan, bugünün siyasi ortamına da ışık tutacak bir tespit olarak göze çarpıyor.    

Duayen gazeteci Metin Toker, kendisine siyaset tarafından haksızca vurulan “pasif” yaftasına  rağmen “anayasa çizgisi” denebilecek tutumunu görev yılları boyunca kesintiye uğramadan sürdürmeyi başaran Cumhurbaşkanı’nın 1980 öncesi siyasi ortamda yaşadığı “yalnızlığı” şu sözlerle anlatmıştır: “Fahri Korutürk, ‘oyuncu’ olmanın marifet sayıldığı bir siyaset ortamı içinde hiçbir oyun oynamaya kalkışmadığı, buna en ufak tenezzül etmediği içindir ki Cumhuriyet tarihinde seçkin bir yerin sahibi olmuştur. Eğer ‘oyuncular’ o’nun, özellikle döneminin son aylarında içtenlikle sarf ettiği gayretlerin düzeyinde bulunsalardı, o, görevini tamamladıktan sonra da, bir ‘12 Eylül’e lüzum kalmayacaktı.”  

 

          



Değerli devlet adamımız Fahri Korutürk’ü rahmet ve minnetle anıyorum. Işıklar içinde uyusun.

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Kaynakça:

Hikmet Özdemir, "Fahri S. Korutürk", Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi, 2010.  

 
Toplam blog
: 30
: 349
Kayıt tarihi
: 06.01.18
 
 

Aydın'da dünyaya geldim. İlk ve orta öğrenimimi Aydın'da tamamladıktan sonra İstanbul Teknik Üniv..