Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Nisan '21

 
Kategori
Felsefe
 

Faiz 10

Elbette üssel devinmeli eylemler gibi uzay zamanı açan olguların temelinde de güdülerimiz, egomuz veya korunan bedenle “yalıtımın yasaları da” bu kapsamdaydı. Kişi kolektif alanın çekirdeğiydi. "Kolektif alan nüve etrafında çekirdeği koza gibi saran üssü durumlarıyla besleyen vs. depo enerjiydi". 
 
Tüm kolektif biliş, buluş ve üretişin, tekniğin, teknolojinin, kolektif aklın, depo enerjili çevrimlerin, paylaşımın, uygarlığın ve insan olmakla bunca muktedirce paylaşmaların temelinde "kolektif bağıntılı kolektif etkili, üssü durumlu kolektif birim zamana dek kolektif gücün kapasitesi" vardı.
 
Evren bir paranın iki yüzü gibi eş anlıydı. Aynı zamanda birlikte olup birlikte giden "ortak zaman, ortak mekân salınımlı sayısal eylemdi. Sayısal eylemli frekans değerlerle notalar senfonisini veren parça durumlar devinmesi ile evren tüm bu belirsizlerin eş anlı uzay zaman açılımıyla başlamıştı.
 
Madde de, hayat ta, sosyo toplumlar da, üreten ilişkiler de kendisine özgü seçme ayıklamalarla oluşan zorunlu olarak ortaklaşa devimli, uzay zaman mekânı içinde; kesikli sürekli açılım turlarına başlamıştı.
 
Eğer bir gün yeryüzündeki hayatın her hangi biri bizim gibi üreten bir kolektif etki muktedirliği içinde olacak olursa, dünya ve türümüz ikinci bir kolektif muktedirliği nasıl kaldıracaktı? Kolektif muktedirliği (kolektif güç yeterliği) ortay koyan çevresel kaynakları bu açgözlülükle nasıl paylaşacaktı? 
 
Elbette bugünkü insan egemence düşünüş mantığı içinde, böyle bir çözüm üretilemezdi. Her halde o günlerde türümüz yeryüzünde olmayacaktı. Kim bilir belki bu gibi bir sürü durum da üssü bir olasılıktı! 
 
Geçmiş şimdiki kesikli sürekliliği verir. Akış içinde gerekli rota doğrultmaları yapmak için geçmişin geri iz imgeleriyle şimdiye geri bağlanım yapacak olan düşüncemizi pekişmek zorundayız. Bu tarihseli ve gerçek kalıpları; başlangıcın içinde olmayan vahiy kalıpları yerine; zihnimizin anlam kalıpları yapmak zorundayız.
 
Taş bir kes kafanızı kırdığında o taş unutulsa da taşın kafanızı kıracağı imge ve bilinci, sizde kalıcı oluyordu. Siz kalıcı olan bu imgelerle "aman dikkat, taş kafanızı kırar, taş ayağınızı ezer" demenin geçmiş anılarına dek öğrenme imgeleriyle oluyordunuz.  Bu kabil kalıp öğrenme, sizden çocuklara aktarılan mirasla bilgiydi. Bu gibi birçok bilgi kalıpları imgeyle kalıcı ve depo enerjiye dönüşüyordu.
 
El, gerçek bilgi kalıpları olan geçmişteki kolektif kalıplı imgelerin yerine vahiy diye konacaktı. İlahlar, somut, üreten grupların kendisiydi. İttifak içinde ilahların kendi aralarında cinsel temas yasağı vardı. Bu yasak nedenle ilahlar totem gruplar gibi kendi aralarında cinsel ilişki yoluyla, saf ve etnik olarak çoğalamadılar. 
 
Etnik olan, üretim yapan, bir iradesi olan ilahların saf olarak çoğalamaması nedenle ilahlar öldükçe ilahların ittifak içinde sayısı giderek azaldı. Saf ilahın sonuncusu da ölünce saf ilahlar kayboldular. 
 
İlahların yerinde ise tıpkı ilahlar gibi birçok ilaha ait işleri bilen ve birçok ilaha ait üreten mesleklerin ittifak iradesine sahip; melez görünüşüyle İNSAN kalmıştı. İnsan ilahların meleziydi. İlah ittifaklı süreç insan melezliği içinde akıp giden kolektif imajlara dönüşmüştüler. 
 
Köleci ittifak, ilahların eseri değildi. Ya kimin eseriydi? İttifakı kapasiteyle üreten, ittifakı iradeyi kullanan tamahkâr insan düşüncesi içindeki kişileşmiş El tasımının eseriydi. Geçmişte kaybolmakla kolektif hafıza içindeki ilah imgesi insan söylemli vahiy tuzağıyla ilah imajına dönüşmenin eseriydi.
 
İç ilişkili cinsel soy kesikliği nedenle ilahlar yok olmuştu. Ama ittifakı ortaya koyan, üretim yapmayı öğreten, üretileni ve doğada olanı herkesle paylaşan melezine insan adını verilen iradi etkileşimlerin, İLAH İMGESİ; insanın hafızası içinde kalmakla bu imge, nesilde nesle aktarılan kolektif mirasın kolektif kültürüne dönüşüyordu.
 
Köleci sistem içindeki ilk El tasarımcıları da kolektif miras yoluyla "ilah imgesi olan bu ilah bilincini" edinmişler ve biliyorlardı. Totemin ortaklaştıran tabusu, İlahın ortaklaştıran kolektif iradesi; kolektif gelişmişliğin bu düzeyi içinde kişi tamahına evirilmekle El 'in mülk sahibi olmasıyla belirtilecekti. 
 
Mülkün sahibi El 'in, kendi mülkünü dilediği kişiye vermesi ile kolektif iyelik özelleştirilmişti. Bunun böyle olmadığını biliyorlardı. Ölen bir şeyde size de miras düşüyorsa; kişisi tamah ve kişisi hoşlanma üç maymunu oynuyordu. 
 
Çünkü kişisi ego bu tartışmalar içinde iyice köpürtülmüştü. Böylece kolektif depolu imgeler üzerindeki ilah imgeleri El tarzı anlam kaymaları içine geçişti. Bencil düşünce kişiyi toplumuna yabancılaştırdı. Böylece hileci El mantığı kolektif süreci tekilleştirdi. Monarşin mutlak bir El mantığı iradesine dönüştü. 
 
Kolektif insanın gözündeki ilah imgesi, köleci sistem içinde tekil bir kişi sahiple olan mantıkla mutlak El iradesine dönüşmüştü. Tuzak, hile, vahiy olmayıp, kendi tarihsel ve gerçek geri bağlanımıyla olan bir bilgiyi, birçok bağıntı içinde söyleyip kavrarsak, bilgiyi özümlemişiz demektir. 
 
İlahlar; tek biçimli kişisi sahipli ve insan formunu anlatan tasımlar ile El olup; vahyi söyledi. Aslında El ‘in bu söylemler gerisinde El mülk vereceği İbrahim'i, Nemrut'u, Musa'yı, firavununu seçmekle kendini söylüyordu. 
 
Kolektif gücü sahiplenen Musa ‘lık ve Firavunluk kendi iç gelişmesi içinde birbirine göre biraz farklı bir işleyişle, sömürüden kâr payı, borç sadak, zekât, ganimet dağıtmaktan doğan söylem ve anlatımlardı. El bu tür keyfi irade sahibine dönüşen köleci mantıkla; kişi iradesi El olmuştu. 
 
Toplam blog
: 418
: 104
Kayıt tarihi
: 26.11.10
 
 

26 yıllık sınıf öğretmenliğinden sonra emekli oldu. Şiir çalışmaları ve deneme türü olan, toplum ..