Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Nisan '21

 
Kategori
Felsefe
 

Faiz 13

Yani başlangıç koşulları içinde tekil kişilerinin ilk sel davranışları yanlış ve doğru durumlar belirlisiydi. Ölçü kişinin kendisiydi. 
 
Yanlış davranışın sayısı doğru davranışın sayısından kat kat fazlaydı. Bir aslan bile günde on kez saldırı yapmakla on saldırının ancak üçü doğru olup aslanın av yapması sonucunu ortaya koyuyordu. Bu aptallık değildi. Aksine başarısız olan yanlış sayısı kadar, akıllanıyordunuz. 
 
Şimdi kolektif alandaydık. Doğal ortamdaki gibi kendi başınıza davranışlarla değildiniz. Doğru ve eğri davranışlar kişiye göre değil, kolektif olana göre belirleniyordu. Kolektif tahrik kuvveti olarak yansıyor ve kolektif öznenin yaşamı nedenle kolektif özneye uygun davranışlardı. Kolektif aklı oluşan imgelerle vardı.
 
Koşullar sürdükçe daha önce oluşmuş imgesel depo hafızanız içindeki müktesebatla yanlış yapmadan, doğru olan yaklaşımlar içinde özgecil olanı çıkarsayabilecektiniz. Her yeni duruma karşı yaklaşımınız içinde doğru ve yanlış davranışlar hep olamladırlar. Ama doğru ve yanlış davranışlar kolektiftir.
 
Kolektif imgeli deneyim ve eylem tekrarları dıştaki gerçekliklerle eşleşen işaret ve işaretçi belirtilerle çağrışım olurlar. Sinyal olarak su yüzüne çıkarlar (bilinç düzeyine çıkarlar). Ortak mekândı eylem ve imge sel davranışlar içindeki ortak anlamlar hatırlanıp, dışta kişiler arasındaki bağıntıyı oluşuyordu.
 
Artık kırmızı ışık hepimize göre aynı mana davranışını oluşturuyordu. Kişi sinyal veren bu bağıntıların kişi eylemi içindedir. Karşısındaki kişinin o tür davranışla neyi yapmak istediğini anlıyordu. Kişiler arası bu tür ortak anılı anlam imgeleri, ortak kesişim noktalarını oluşuyordu. 
 
Ortak alanda, kolektif kesişimi veren imge davranışlar kişileri birbirine yaklaştırıcı yakınsak tutumlardı. Tutumlar genelde herkesle ortak olan egoya göre seçiliyordu. Ego türü seçilimler beslenme, savunma gibi ortak eylemleriyle, kişilerin özüne dek sağlatmalar yapan geri bağlanımlarıyla yapılıyordu.  
 
Kesişim noktaları; kontak, değinim, dokunma, temasça duyarlık noktalarıydı. Geri bağlanımdı kesişim eylemleri, kişiler arasında kontak kurmaya neden olur. Kişiler arasındaki bu kontak kurma davranışları her gün yeniden acıkmanızla, her gün yeniden kendinizi savunmak zorunda kalmanızla tekrar eden kurallar haline geliyordu.
 
Kurallar ortak mekândı eylem davranışları olarak yasa edilir. Bu yasalar önce yalıtılmış bir totem alan içinde korunmakla, kolektif ligi ortaya konuyordu. 
 
İşte tam da bu kolektif oluş nedenle "yün eğirip ip dokuma işi kişisi nedenle değildi". "Yün eğirip ip dokuma işi, üreten totem meslekler nedenleydi”. Doğada sağlasan olan kolektif oluştan çok sonradır. Sırta post geçirme işinden sonradır. “Yün eğirip ip dokuma işi” ortak alanlı, ortak zamanlı, ortak eylem davranışlarıyla ortaya konuyordu. 
 
"Yün eğirip, ip dokuma işi" kolektif zamanlı; üreten kolektif çevrimle vardı. Kolektif çevrimli mirasla "yün eğirip ip dokuyan çobanlık kültü; köleci sistem içinde ortak ve kolektif bağlamında kopacaktı. 
 
Üreten kolektif çevrimle kolektif tahrik söylenmeyip, vahiy yoluyla yün eğirip ip dokunduğu illüzyonu söylenecekti. Köleci sistem içinde kolektif tahrikle olan üretim, kolektif bağıntılı zihinsel kodlarından ve ortak bağlamlarında kopacaktı. İnanca dek iman ameline dönüşecekti. "Kişinin kolektif güvencesini yok etmişti". Kolektif bağ yerine kişisel sahipliğin irade bağı konacaktı.  Bu nedenle kişiler El ‘e dayanıp, güvenecektiler
 
Kolektif miraslı, kolektif bilgi ve kolektif yansıma içinde öğrenilen eylemler de kişinin kendi bilinci, buluncu gibi belirtilmekle ortak gerçeklikler "kişisi yün eğirme ve kişisi ip dokuma" söylemine doğru çarpıtılacaktı.
 
Sevgili İsa, işte böylesi bir tarihsellikten kopartılan köleci sistem içine doğmuştu. Bu köleci ilişkilerden tiksinti duyuyordu. Ama çözümü de köleci ilişkiye göre düşünmek zorundaydı. Sistem buna izin veriyordu.
 
Kolektif geçmiş köleci sistemle kesintiye uğratılmıştı. Ortak geçmiş, hatırlanamamakla geçmiş ile geri bağlanım yapılamıyordu. Her şeyin başına El in irade ve takdiri konmakla Düz mantık oluşuyordu. Düz mantık içinde özne nesnel geri bağlanım, ancak köleci öğreti olan El takdiri ile başlayabiliyordu. Köleci öğretiyi referans alan her çözüm de yeni bir başka köleci ilişki ortaya koyuyordu.
 
Köleci ortamda köleci mantıkla çözüm üretmenin kendisi de köleci bir çözümdü ve köleci bir çözümü ön görmekti. İşte duyarlı, insancıl sevgili İsa herkes gibi bu tür bir kısır döngü içindeydi. 
 
Değerli İsa köleci kolektif bilinç içinde, güncel şartların tedavisine; günü birlik pansuman yapıcı tedavi ile oluşan köleye göre damıtılan bilgiler içinde seçme ayıklama yapmakla, öğretisini ortaya koyuyordu. 
 
İsa, kolektif güvenceyi bilmiyordu. Bildiği tek şey baba (El-tanrı) takdirine bağlı güvenceydi. "Ana baba eksenli aile mirasının güvencesiydi". Kolektif güvence yerine konan yanılsama içindeki bu düşünüşler ile İsa da herkes gibi kolektif güvenceyi, bağlamında koparıp, babanın garantisine tahrik ediyordu. 
 
İşte bu nedenledir ki kolektif güvenceyle ortaya konan "yün eğirip, ip dokuma" anlayışı, köleci düz mantık içindeki söylemlerle; kolektif güvence olmaktan çıkıp, “babayla bağlılıkla kurtuluş” dediği kişisi güvenceye, parçalanıyordu. Kolektif bağ yerine, Babaya, El ‘e bağlılık vardı!
 
Bu nedenle herkes gibi İsa da "yün eğirip ip dokuma işini" kişinin kendi kaygısıyla baba öğretisi olarak ortaya koyduğu "mirasla bir imge" sanıyordu. Kolektif iradeden boşaltılan yeri; mal sahibinin iradesi alıyordu. 
 
 
Toplam blog
: 418
: 104
Kayıt tarihi
: 26.11.10
 
 

26 yıllık sınıf öğretmenliğinden sonra emekli oldu. Şiir çalışmaları ve deneme türü olan, toplum ..