Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Ağustos '12

 
Kategori
Siyaset
 

Fakir ama mutlu, zengin ama mutsuz

Fakir ama mutlu, zengin ama mutsuz
 

HOŞBEŞ ÇAYEVİ' NDE BAYRAM KONUŞMALARI


- İyi bayramlar!

- Hepimize… Sağlıkla, mutlulukla…

- Bugün bayramlardan söz edelim mi? HOŞBEŞ ÇAYEVİ bayramları dinlesin…

- BEN ESKİLERDEN SÖZ EDEYİM Mİ?

- Evet, evet…

- Ben anneanne, büyükbaba yanında büyüdüm. 1950 li yıllardı. Arife gecesi uyku tutmazdı. Sabah olacak, temiz giysiler giyilecek, eller öpülecek, bayram parası alınacaktı. Büyükbabam yirmi beş kuruş olan haftalığım dışında bir lira verirdi. Çok para… Anneannemin harçlığı da iki buçuk liraydı. Onun hala avucundaki paralara baktığını görünce bir lira daha uzatır, ‘’ Pambığım benim!’’ der elini öptürürdü. Anneannem daha sonra onu gizlice bana verirdi. Ayakkabı tamircisi bir adamın verebileceği o kadardı. Sonra yola çıkılırdı… Önce büyükbabamın ağabeyine gidilirdi, daha yolda içimi sıkıntı kaplardı; Büyük amcamızın eşinde bir hastalık vardı, elleri, ayakları büyüyordu ve ben her bayram daha kocaman bir el öpüyor, korkuyordum. Ama 25 kuruş veriyorlardı bana, o iyiydi. Yalnız başıma yakınlarda oturan halama giderdim. Ona da gönülsüz… Sadece yirmi beş kuruş verirlerdi. Eniştem şeker hastasıydı, elleri pofidik pofidikti, öperken içim bulanırdı, bana da bulaşacak sanırdım. Ve ardından, iki sokak ötede oturan babaanneme giderken keyiflenirdim. Yine yalnız… Orada yemek yemek de gerekiyordu ve bir lira veriyordu… Benim tüm bayram gelirim bu oluyordu. Yıllar içinde de, büyüdüğüm halde değişmedi bu. Hep aynı paralar verilirdi, sanki değişecekmiş gibi, her eve dönüşümde de anneannem birer birer sorardı… O paraların çok az bir kısmını, yaya gidişiyle yarım saat ötede kurulan lunaparkta harcardım arkadaşlarımla ama hiç parama kıyıp dönme dolaba binemedim. Çarpışan otomobile de, atlıkarıncaya da… Seyrederdim yalnızca. Bir gazoz on, iki bisküvi arası lokum beş kuruş… Çok mutlu olurdum. Çocuk olduğumdan mı öyle geliyordu? Fakirdik de, bu nedenle büyükler aslında mutsuz muydu? Hayır… Fakirdik ama büyükbabamın kahkahaları diğer sokaktan duyulurdu, insanlar ‘’Hüseyin Usta coştu yine!‘’ derlerdi… Yenikapı’ nın coşkulu Hüseyin Usta’ sı…

- O lunaparkı ben de bilirim. Anımsıyor musun, bir çadırda gövdesi yılan başı kız, bir tuhaf canlı vardı…

- Evet. Başı küçük bir masada dururdu, ‘’Masanın altındadır kızın bedeni…’’ diye söylenir, eğilir bakardık, bize ‘’Tsss!’’ diye ses çıkarır, korkuturdu… O günleri çok özlüyorum.

* * *

- BU YILLARIN BAYRAMLARINDAN DA SÖZ EDELİM Mİ? İçimizde gençler de var. Ne düşünüyorlar?

- Ben bir şey hissedemiyorum. Hatta yük geliyor. Hiç kimselere gitmesem, hiç kimseler gelmese de uzanıp kanepeme, elimde kumandam, televizyonda kanal kanal gezinip dursam…

- Buraya gelmeden kaldırımlarda yürüdüm, ‘’Can Gözüyle’’ insanların suratlarını gözledim; Bir bıkkınlık, bir yorgunluk, inanılmaz bir kaş karalığı, sanki kavgaya hazırlar…

- Hızla büyüyen, hatta ‘’dünyada büyüme ikincisi olan ülke’’ insanları ha?

- Kişi başına düşen milli gelir katlanarak artıyor neredeyse…

- Yani daha zengin ülkenin daha zengin insanlarıyız düne göre…

- O zaman sana sorarım; Fakir ama mutlu mu olmak istersin, zengin ama mutsuz bir insan mı?

- Hem zengin, hem mutlu…

- Zenginleşiyorsak neden mutsuzluk artıyor insanlarda? Neden suratlar asık? Bir yanlışlık var, büyük bir yalan var bir yerlerde…

- Sayın Başbakan Yardımcısı ARINÇ ‘’ Gerçek bayramın tadını en kısa zamanda alacağız! ‘’ demiş…

- Oo.. Ne iyi, ne iyi… Umut var demek ki… Koca adam, yanılacak değil ya…

* * *

- YALNIZCA EKONOMİ Mİ MUTSUZ EDEN?Ben iki gündür televizyon açmıyor, gazete almıyorum.

- Neden?

- En azından bayram günlerinde kan duymak istemedim.

- Büyük bir olay yaşanmış olsa, bir şekilde kulağına gelirdi ama bir - iki asker şehit olmuştur, üç - beş sivil, PKK’ lı… Onları da zaten gazeteleri didiklemez, televizyon haberlerini sonuna dek izlemezsen öğrenemezsin. Artık sıradan olaylar… ŞEHİT SAYISI ALTI - YEDİDEN ÇOK OLURSA ANCAK SES ÇIKIYOR.

- Dinlemedim işte…

- E, mutlu oldun mu bari?

- Hayır dostum, hayır. İçimiz öylesine kararmış ki…

- İyi ki dinlememişsiniz. Gaziantep’ de bomba patlattılar, dünya kadar ölüm, yaralanma var…

- Bugün konuşmayalım o konuda.

* * *

- TRAFİK? TRAFİK KAZALARINA NE DEMELİ?

- O da ayrı kan kokusu… Ama en önemli nedeni araç kullananların mutsuzluğu, başkalarına katlanamazlığı, iç öfkesi değil mi?

- Oo, yoo! Geçen gün açıkladılar; Muayenelerinde araçların % 60 ı ağır kusurlu çıkıyormuş.

- O muymuş kazaların nedeni? Kaza yapan araçların son muayene tarihlerine ilişkin istatistik yapmışlar mı? Viraja hızla giren treylerdeki iş makinesi başka bir aracın üzerine uçmuş, altı – yedi kişi ölmüş… Bu olayın ardından o haber ve yorum çıkmıştı. Muayene kaç liraya mal oluyor? O parayı kim kazanıyor? Muayene istasyonlarının tekeli kimlerde? Kazalar muayene seyrekliğinden ha? Eh, her ay yaptırılsın, bir yerlere daha çok para aksın, bakalım kazalar azalacak mı…

- …

- Toplumu iyi eğit kardeşim! Toplumu iyi eğit… EHLİYETİ BİNLERCE POLİSİN VARKEN ŞİRKETLERE VERDİRİRSEN, onlar da sadece kırk beş dakika direksiyon başına geçen çoluk çocuğa bile ehliyet verirlerse, sonuç bu olur…

- Sahi yahu, ehliyet işi ticarileştirilmeden önce araç başına düşen kaza sayısı neydi, şimdi ne? Bunun bir araştırması var mı ki?

- Ellerinizde çuvaldız, batıracak popo arıyorsunuz kardeşim! Bugün de ‘’bayramlar’’ olsun konumuz, HOŞBEŞ ÇAYEVİ’ nde hoşbeş olsun istemiştik, yine siyasete bulaştınız.

- Yoo, FAKİR AMA MUTLU TÜRKİYE BAYRAMINI DA, KREDİ BORCUYLA ZENGİN AMA MUTSUZ TÜRKİYE BAYRAMINI DA KONUŞTUK. BAYRAM KONUŞTUK İŞTE… 

Özcan ÇELTİK

Not: - 27.08.2012 de Gazete KAKTÜS’ de yayınlanmıştır.

 
Toplam blog
: 237
: 361
Kayıt tarihi
: 22.11.06
 
 

1949 Antalya doğumlu, ANSAN üyesi Orman Yüksek Mühendisi, ressam ve öykü yazarıyım. KAKTÜS MEDYA ..