Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Temmuz '21

 
Kategori
Eğitim
 

FALAKALI İŞKENCE

FALAKALI İŞKENCE

 

İlk ve ortaokul yıllarımı geçirdiğim, Ankara’nın sakin güzel semtlerinden biri İstasyonun bulunduğu semt. Orada bulunan istasyon lojmanları, bahçeler içinde tek katlı şirin, güzel evler. İstasyon yöneticilerinin oturduğu lojmanlar. Bahçelerinde çeşit, çeşit gül ağaçları, çiçekler, sebzeler, bakımlı pırıl, pırıl. Şimdi o özellikler kaybolmuş, üzerlerine bir kat daha ilave edilmiş, bahçeleri yok olmuş. İlkokul 5. sınıftaydık. Trenle Atatürk Orman Çiftliğindeki Gazi İlkokuluna giderdik. Annelerimiz yemeklerimizi sefertaslarına doldururdu, öğlen yemeklerini okulda yerdik. Arkadaşlarla iddiaya girdik, kim tren yürürken bir camdan diğerine geçerse ona hediye alacaklardı. Ben tren hızla giderken bir pencereden, yan kopartmandaki pencereye geçerken, kon döktür gördü ve kulaklarımdan tutarak içeri çekti ve iyice azarladı.

Bitişik komşumuzun benimle aynı sınıfta okuyan ikiz 2 oğlu vardı. Kendi ararlında birbirlerine isim takmışlardı. Birinin ismi YANÇAKLI, diğerinin CÜCÜR idi. Biz de bu isimlerle çağırırdık onları. Aile çok çocukluydu ve babanın aldığı aylık yetmediği için, hafta sonu çocuklar çeşitli işlerde çalışarak aile bütçesine yardımcı oluyorlardı. Baba çok otoriter, sinirli, baskıcı bir adamdı. Ama çocuklarını çok seven, herkese yardım eden nazik bir tarafı da vardı. CÜCÜR ile YANÇAKLI kalem, gazete satarlardı. Babadan korkmalarına rağmen yine de bildiklerini okurlardı. Bir akşam iki kardeş plan yapıp o gün kazanacakları parayı babaya vermemeye karar verirler. O günkü hâsılatla tükürük köftesi ( dışarıda seyyar satıcıların sattıkları köftelere bu isim konulmuştu) lavaş ekmek, gazoz, kos helva alacaklar, kalan para ile de sinemaya gidecekler. Baba bu konuşmaları işitir. Ertesi günü 2 kafadar planlarını uygulayıp eve dönerler. Baba gelmeden ayaklarına 3 tane üst üste yün çorap giyip, her çorabın arasına bolca kül doldururlar. Çünkü falakaya yatırılacaklarını biliyorlar. O gün kazandıkları parayı, daha büyük çocukların bunları döverek ellerinden aldıklarını söyleyince kıyamet kopar. Tesadüfen bizde oradaydık. Baba önce YANÇAKLI’yı falakaya yatırdı, kardeşinin eline ince bir sopa verdi. CÜCÜR kardeşinin ayaklarına vurdukça etraf toza bulandı. Her sopa vuruldukça toz bulutu yükseliyordu. Sinirlenen baba çoraplarını çıkarttırdı ve küller etrafa yayıldı. Sopayı kendisi aldı ve vurmaya başladı çocuklar ağlaşıyorlardı. Biz Oradan kaçtık.

Bu terbiye sistemi çocukların ruhunda derin yaralar açmıştır. Asla, asla anne ve babaların çocuklarının yaptıkları hatalarda onlara baskı, şiddet uygulamaları doğru değildir, kabul edilemez. Çocuklarının yanlış davranışlarını makul bir dille, onlara arkadaşça davranarak anlatmak gerekir.

Yıllar sonra CÜCÜR ile YANÇAKLIYI bir toplantıda gördüm. Birisi Mimar, diğeri, Hukukçu olmuştu.

 

NAHİDE ÇELEBİ

 

 
Toplam blog
: 1977
: 1045
Kayıt tarihi
: 25.11.08
 
 

Erzurum doğumlu, Ankara'da yaşıyor. D.T.C.F mezunu, emekli lise öğretmeni, evli, 2 çocuklu. "İsya..