Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Mayıs '12

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Falcı kadın giderken...

Falcı kadın giderken...
 

Akşam vakti seninle sensiz indim sahile... Bir demet çiçek aldım, uzattım hiç tanımadığım birine. Önce şaşkın şaşkın baktı... Sonra aldı. Kokusu yayıldı ellerimden çimensi gözlerine.

Kim bilir...

Beklediği sevgiliye benzetti belki de. Bakıştık. Gülümsedim... Gülümsedi. Daha da açtı çiçekler ellerinde. Bir avuç sevgi bıraktım yüreğine.

Kızma sevdiğim.

Kızma...

Sevgimizi parçalayıp çoğalttım yabancı yüreklerde. Sonra yürüdüm... Yürüdüm sahil boyu, olta atan insanlar gördüm düşlerine... Ben oltasız yemledim denizi. Sevindi kaya kovuğunda ağlayan bir balık. Süsleyeceği içki sofrasından kurtulunca...

Geceye hazırlanıyordu İzmir, yanıp yanıp sönen elbisesiyle yine. Uzanıyordu ışıklar Karşıyaka'dan Göztepe'ye kavuşmak istercesine... Buluşup ayrılıp, sevişiyorlardı denizin derinliklerinde. Demir atmış yük gemileri, sessiz denizi dinliyorlardı.

Sevdiğim... Bu kez gözlerim denizin derinliğine değil, gözlerimin derinliğine deniz dalıyordu. Çoktan öpmüştü gün giderken denizi o mavi gözlerinden. Gümüş rengi ışığıyla okşarken denizi Ay , gülümsüyordu. Rüzgar tarıyordu saçlarımı...

İki genç sevgiye dolanmış öpüşüyorlardı soğukta. Dünya umurlarında değil. Ne güzel sevdiğim ne güzel! Umurlarında deil... Ellerinde baklaları... Dallı güllü şalvarları... Çıplak ayakları... Yazgılarını başlarına bağladıkları yazmalarıyla falcı kadınlar dolaşıyorlardı sahili boylu boyunca. Boğaziçi'nden, Kuruçeşme'Den İzmir'in neresinden kim bilir... Kim bilir neresindendiler.

Biri zorla aldı elimi, kırlarda pıtrak avuçlarının içine. Bilecekmiş geleceğimi...

'' Abe falına bakayım güzel kadın! İstemem senden metelik... Seni sevdim bak ha!  Rahat bırak elini avucumun içinde. Bak nasıl geçmişini geleceğini döktüreceğim sana...''

Göz göze geldik iki kadın... Kıramadım onca ısrarlarını. Rahat bırakınca elimi avucunun içine, döküldü dallı güllü şalvarından güller, sevincinin içine. Sıralıyordu kadın, ezberinden sözcükleri birer birer diz çöküp önümde...

Dalmışım yarı gerçek yarı yalan sözlerine. Anlamıştı sanki yaşlarımı göstermeden ağladığımı. Sustu. Konuşmadan baktı gözlerimin içine bir süre öylece... Göz göze geldik iki kadın. Yangınından olsa gerek kocasının mühürlediği bağrından iki düğme çözmüş... Yayıyordu kokusunu bağrının baygın baygın.

'' Saçların gün batımı gibi ne güzel ellerin Hanımım... Sevdalısın belli pırıl pırıl bakıyor gözlerin ama biraz kırgınsın, biraz kızgın. Özlüyorsun sevdiceğini okuyorum yüreciğinden.''

Bakıştık. Belli belirsiz bir gülümse geçince dudaklarımdan, bu kez çıkardı baklaları cebinden.

'' Bu sevincin olsun... Bu üzüntün... Bu sevdiceğin, bu da sen... Aaa az kalsın unutuyordum nazar var üstünde senin bu mavi taşta nazar olsun.''

Bir bir bıraktı adlandırdığı baklaları avucuma. Son anda eski bir jetonu da okuyup üfleyip

'' Biliyorum haber yollamak istersin sevdiceğine, haber almak ondan...''

diyerek uzattı ellerime.

Zaman nasıl geçmişti anlamamıştık. Fallaşmıştık sahilde, dost olmuştuk bilinmeyen bir nedenle...

Topladı baklaları yerden '' nazar değmesin sevdanıza '' deyip mavi taşı verdi. Arkası dönük söyleniyordu hala...

'' Ben hep bu saatlerde buralardayım sıkılırsan gelirsin artık... Sağlıcakla kal emi. Ha bak unutmadan söyleyeyim üzülme! Üç vadaye kalmadan arayacak seni sevdiceğin arayacak...''

Geceye karıştı sesi, kaybolurken gözden. Sevdasıyla büyüdü gölgesi falcı kadın giderken......

Az kalsın unutuyordum sevdiğim... Bugün hüzünlenip vapurlara iskeleden ağlamadım, ağlamadım sevdiğim... Koşmadım kaçırdığım son otobüsün peşinden...

Leyla IŞIK

 
Toplam blog
: 4
: 411
Kayıt tarihi
: 05.04.12
 
 

Eskişehir Anadolu Üniversitesi Okul Öncesi Öğretmenliği Bölümünde okuyorum. Yazmayı ve okumayı ço..