Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Haziran '13

 
Kategori
Siyaset
 

Falih Rıfkı’dan sağ, sol, demokrasi ve polis öğüdü

Falih Rıfkı’dan sağ, sol, demokrasi ve polis öğüdü
 

Falih Rıfkı Atay (1894 İstanbul - 1971 İstanbul)


Gazeteci, yazar, milletvekili Falih Rıfkı Atay (1894-1971)’ın bazı görüşleri ile bugünlere de seslenebileceğini sanmazdım. Çünkü onun içerisinde ibret dolu anılar ve gözlemler dolu Çankaya, Zeytindağı, Ateş ve Güneş adlı eserlerinden başka ne diğer eserlerini ne de günlük yazılarını okumuştum. Onu daha çok anılar ve bazı tespitler yolu ile bize yaşadığı günleri anlatan Osmanlı ile Cumhuriyet arasında bir köprü olarak görmüşümdür.

Merhum Falih Rıfkı Atay 1974 sonunda ölen Büyükbabamla aynı yaşta aramızdan ayrılmış. Anlıyorum ki her ikisi de toplam dokuz değişik yönetim biçimi görmüş. Sultan Abdülhamit’li yıllardan Demirel’li yıllara kadar uzanan çalkantılı yıllarda gelişen nice çarpık değişimlerin altında kalmak kolay olmasa gerek. Şam’da Tıbbiye öğrencisi iken Suriye Cephesi’nin çökmesi üzerine üç arkadaşı ile birer çıplak at sırtında Maraş’a dönmüşler. Büyükbabamın çok sık konuşmamasına karşılık, geçmişten söz açıldığında ‘mezar taşları ile öğünmek olmaz’ ve bütün değişimlere rağmen ‘bugünlere şükür’ dediğini unutamam.

Oysa İstanbul Üniversitesi (Darülfünun) edebiyat bölümünü bitiren (1908-1912) çağdaşı Falih Rıfkı Atay düz yazı, şiir ve röportajlar yazmış yıllarca. İçerisinde Ortadoğu paylaşımı da bulunan 1. Dünya Savaşı'na Osmanlı Orduları’nın Filistin Cephesi Komutanı ünlü Cemal Paşa’nın emir subayı görevi ile bir yedek subay olarak katılır Falih Rıfkı Bey. İki yıl kadar Kudüs ve Şam'da bulunur. 1917'de yine Cemal Paşa’nın Bahriye Nazırı (Donanma Komutanlığı Bakanı) olduğu yıllarda da özel kalem müdür yardımcılığı görevlerinde bulunmuştur. 'Bu arada resmi görevle çeşitli Avrupa yolculuklarına' katılır.

Falih Rıfkı Bey dönemin İçişleri Bakanlığı’nda çalışmış, iki arkadaşı ile birlikte 1918'de Akşam Gazetesi kurucuları arasında bulunmuştur. Kurtuluş Savaşını destekleyen yazılar yazmış, dönemin Sıkıyönetim Mahkemesince idamla yargılanmış ve ‘İkinci İnönü Muharebesi’nin kazanılması üzerine Divan-ı Harp tutumunu değiştirince idamdan kurtuldu. 10 Eylül 1922’de Anadolu’ya’ geçmiş. ‘1923 ile 1950 yılları arasında milletvekili olarak siyasette’ CHP milletvekili olarak yer almış. ‘Bu arada, Hakimiyet-i Milliye, Milliyet ve Ulus gazetelerinin de başyazarlığında’ bulunmuş. 01 Mart 1952 günü bugün de yayınını sürdüren Dünya Gazetesi’ni çıkartmaya başlar.

Onunla ilgili bir kaynakta yer alan,‘Demokrat Parti'nin 1950'de iktidara  geçmesinden sonra Dünya Gazetesini kurarak (1952) muhalefete geçti; yeni  iktidara karşı Atatürk devrimlerini savundu. Falih Rıfkı Atay, sağlam, atak, çekici,  anlatımı ve duru Türkçesiyle Cumhuriyet basınının Encümeninde usta  kalemlerinden biriydi. Günlük siyasi olayları ele alan başyazıları ve fıkraları yanında Ulus ve Dünya gazetelerinde Pazar günleri yayımladığı haftalık yazılarında çok usta bir deneme ve söyleşi yazarı niteliği  gösteriyordu. Gezi ve anı türlerinde Cumhuriyet döneminin çok ilginç  ürünlerini verdi’ açıklaması bize Falih Rıfkı Atay’ı anlatan diğer önemli bilgilerdendir, diyebiliriz.

O’nun 1966 Mart başında yayınlanan Kurtuluş adlı eseri 1960’lardaki günlük seçme yazılarından oluşuyor. Geçenler okumaya başladığım bu eserde gördüm ki merhum Falih Rıfkı Atay ne sağcı ne de solcu. Ona göre Türk milletini batmaktan, sömürülmekten, parçalanmaktan kurtaran ve onu demokrasiye doğru yola çıkartan Atatürk olmuştur. Kurtuluş için yazdığı kısa önsözü, bugün kamuoyunun içinde çalkalandığı siyasi çekişmeler bağlamında buraya olduğu gibi yazmak istiyorum:

‘Evet, on sekizinci yüzyılın sonlarından beri kurtuluş arıyoruz. Altı ihtilâl yaptık. Doğru ‘teşhis’ koyan ve doğru ‘tedavi’ yolu gösteren yalnız Atatürk devrimciliği olmuştur.

Kurtuluş, onun gösterdiği bu yolda Türkiye Türklüğünü Batı medeniyet toplumları arasına katmaktır.

Ne sağa, ne sola sapmaksızın onun yolunda yürümektir. Bu kitapta topladığım yazı ve fıkralarda kurtuluş savaşına, kendi anlayış ve görüşlerime, devam ediyorum. Moda 20 Şubat’

O yıllardan bugüne gelecek olursak demokrasi, hukuk, adalet, eğitim, teknoloji, araştırma geliştirme, çevre bilinci ve güvenlik güçlerinin gerektiği gibi yönetilmesi konularında ne kadar açmazlara düşüldüğünü görmemek mümkün değil. İki sıkı gece baskını (askeri darbe, ihtilâl) yanında 12 Mart ve 28 Şubat gibi örtülü darbeleri de yaşamış bir toplum bilimci olarak yazmış olduğum değişik içerikli yorumlarıma ek olarak merhum Atay’ın Kurtuluş içerisindeki yazılarından Saat başlıklı demokrasi ve polis içerikli yazısının iki kısa bölümünü sizinle paylaşmak istedim.

Falih Rıfkı Atay, 'Sağı yalan, solu dolan!'

‘Geri ülkelerde demokrasi bilgiden önce, o kadar önce ki bilgi hemen hemen akla gelmeyecek kadar önce bir ahlâk ve karakter rejimidir. Tırnaklarını sökseler yalan söylemeyecek, dirseklerini kırsalar düşündüğünün tersine evet denmeyecek olanların rejimi! Bir de bizim politikaya bakınız. Sağı yalan, solu dolan! Ortası yalan ve dolan.

Gerilerde politikacı aydının görevi halkın zaaflarını ‘tedavi etmek!’ Bizde bu zaafları ‘istismar etmek!’ Tıpkı eskiden Afrika zencileri arasına gidip kendi kazancından başka bir şeyle ilgilenmeyen sömürgeci beyazlar gibi!

Eskiden dinde ayıp olmaz, diye bir söz vardı, hani tıp derslerinde ayıp olmayacağı gibi… Demokraside ahlâk olmaz hikmetini biz icat ettik. Yahut demokrasiyi Batı’dan taklit ettiğimiz sırada, ahlâkını eski Şark gelenek göreneklerinden süzerek, padişahlara, vezirlere birkaç kefe ‘ihtar’ (bağış) için yaptığımız dalkavukluğu para değerine göre birkaç yüz veya bin lira ödenek için halk efendimize çevirdik. Miting veya toplantı kürsülerinde düşündüklerinin, bildiklerinin, inandıklarının maskarasını çıkaran demogoji  perendebazlarını (takla atan) gördükçe, insan ağzına hoparlör alarak, hangi şairinse hatırlamıyorum, beytini haykıracağı geliyor:  ‘Kimi görsek etekleriz-ne utanmaz köpekleriz!’ (Kurtuluş 1966 s.128)

Falih Rıfkı Atay, 'Sen benim kim olduğumu bilmiyorsun ha...'

Geçenlerde ‘bağımsız polis’ üzerine bir fıkra yazmıştım. Londra’ya giden bir heyetteki eski tanıdığımdan dinledim. Kendilerini Avam Kamarasının açılış törenine de götürmüşler. Tam reis içeri gireceği sırada:

-          Dikkat ediniz, demişler, şimdi görülmedik bir şey göreceksiniz. Polis Reise selam verecek. Halbuki bilirsiniz İngiliz polisi Kıraliçeye bile selam vermez!

Bizde ise gelen geçen ‘büyüğe’ selam vermekten zavallı polis trafik işareti vermeye vakit bulamaz.

Yargıç gibi bağımsız polis, çocuğunun nafakasını çarşı dükkânlarından dilenmeye ihtiyacı olmayan, hastasını düşünmeyen, hak ve hürriyet bekçisi, şeref duygulu polis!

- Sen benim kim olduğumu bilmiyorsun ha… Gösteririm ben sana…

Ve ertesi gün buyurunuz Galata’dan Hakkâri’ye!’ (Kurtuluş 129.s.)

İleride yeri geldikçe Falih Rıfkı Atay’ın sağ, sol, kentleşme, İstanbul, Ankara, Adalar, İttihatçılar, değişim, İngiltere, Rusya, Amerika ve Suriye ile ilgili görüşlerini de kısaca duyurmak gerekecek sanırım.  Bana göre sık sık kesintiye uğrayan ve bunalımdan bunalıma sürüklenen sözüm ona ‘demokratik parlamentere sistem’ işleyişi ‘emekleme’ aşamasını bir türlü aşamamış olduğundan bu yollara da başvurmakta yarar yok mu dersiniz?

Ayrıca sorunlarımızın içerisinde bencillik, particilik, her şeyi çıkarcılık açısından görmek ve kendi cemaati dışındakileri ötelemek, değişik inançlara kin beslemek, ikbal ve istikbal için her yolu mubah görmek türünden Batı tasarımlarına bağımlı bir ‘Liberal kapitalist muhafazakâr demokratlık’ dayatması ve gizli sansür çabaları karşısında neyi nasıl yazacağımızı bile şaşırmış durumda değil miyiz?

Yaşanılan bu sorunlarımızı da içermesi bakımından yazımı Falih Rıfkı Atay’ın, ‘Hukuk ile uygarlık ve kültürleri arasında uyum kuramayan toplumlar mutsuzdur’ sözü ile bitirmek istiyorum.

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..