Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Nisan '12

 
Kategori
Mizah
 

Fare rakı içerse?

                               FARE  ‘RAKI’  İÇERSE…

Fıkra bu ya; çeşitli ülkelerden gelen Batılı bilim adamları, kobay olarak kullandıkları bir fare üzerinde deneyler yapmaktadırlar…

Sıra, “Fareler Üzerinde İçkinin Etkileri?” konusuna gelmiş…

Uslu ve erkek bir fare seçip, önce Alman millî içkisi olan birkaç yudum ‘Bira’ içirmişler. Bira etkisini gösterince, sağ eliyle Hitler selâmı çakıp; “Yahu çok sıkıştım, çişimi edecek bir yeriniz var mı!?” diye bağırmış…

Ertesi günü birkaç yudum Fransız şarabı içirmişler, fare de yumuşak hareketlerle, bayan bilimadamına (ya da bilimkadınına) öpücükler gönderip, “bonjur taatlıımmm” diyerek, romantik davranmaya başlamış…

İki gün sonra Rus milli içkisi votkayı içirmişler. Etrafındakilere; “Hemen bana Çariçe Katherina’yı bulup getirin; kahrolsun kapitalizm, yaşasın komünizm!..” diye sloganlar atmış…

En sonra da bir miktar Türk milli içkisi olan susuz (sek) rakıyı içirmişler. Fare derin bir nefes alıp, “bırrr” dedikten sonra kendini dev gibi hissetmiş, masaya yönelip, şiddetli bir yumruk yapıştırarak; “Ne olacak lan bu memleketin hali!? Bana hemen kapıdaki o Kara Kediyi getireceksiniz, önüme diz çökecek ve benden özür dileyecek, yoksa bu âlemi yakarım!.. Beni annadınız mı üleynnn!?” demiş.

Fıkrayı Akın Uğur dostumdan dinlediğimde, size ne yalan söyleyeyim, içimden aynen şöyle mırıldandım: “Bereket ki başımızdakiler içki içmiyorlar, hatta nefret ediyorlar. Eğer yanlışlıkla filân bir içseler var ya; masadan önce gider Beşşar Esad’ı yumruklar, İsrail’e “one munite”den sonra “go home” derler, eski Osmanlı sınırlarının geri verilmesini talep eder ve muhalefet partilerinin diz çöküp, kendilerinden hemen özür dilemelerini filân isterlerdi herhalde, ne bileyim ben? İyi ki sadece içki içmiyorlar, şişede durduğu gibi durmaz ki bu meret!” dedim…

Şaka bir yana; içkiler, özelliklerine göre her bünyede farklı tepkiler göstermemize sebep olurlar. Çok uslu, kimsenin işine karışmayan sessiz biri rakı içtiğinde, birden başımıza aslan kesilebilir?

Veya çok nüktedan, neşeli, konuşkan biri içki içtiğinde suskunluğa bürünüp, her şeyden tırsmış bir insan görüntüsü verebilir?

Kimisinin midesine dokunur, kimisinin başını ağrıtır, kimisi içmeye ve muhabbete doyamaz, kimisi de bir bira ile kafayı bulup, “şeşi – beş, biri - dört” görmeye başlar…

Haa, içki çok mu kötü bir içecek türüdür? Hayır!.. Eğer öyle olsaydı, teknolojik gelişmelerde ve hastalıklara çare bulmada harikalar yaratan Batılı insanlar bunları içmezlerdi!.. Kurtarıcımız ve kurucumuz olan o dahî insan Atatürk rakı içmezdi…

Bu konuda ancak şöyle söylenebilir: İçkinin azı karar, çoğu zarar!.. Bünyenin kaldırabildiği sürece, yasaların müsaade ettiği ölçüde ve vücudun kabul ettiği miktarda tüketilmelidir!..

Bazılarını görüyoruz; sabahın köründe, daha elini – yüzünü yıkamadan, daha kargalar bile kahvaltısını yapmadan, tepelerine dikmişler şişeyi, içiyorlar!.. Olmazzz!.. Mesai saati bitmeden içki içilmezzz!.. Özellikle rakı, güneş batmadan asla ağza konulmazzz!.. Ustalarımız bize böyle öğrettilerrr! Rakı içen farenin durumuna düşmek istemiyorsanız eğer, umarım bundan sonra haddinizi bilir, bu yazdıklarımızı biraz  dikkate alırsınız artıkkk…                      Sakin KOŞAR…

 
Toplam blog
: 191
: 753
Kayıt tarihi
: 09.08.08
 
 

16/07/1951 Bozüyük / Yatağan / Muğla doğumlu, 1970 Isparta - Gönen mezunu, 1986 Anadolu Üniversit..