Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Temmuz '09

 
Kategori
Felsefe
 

Fark etmez!

Fark etmez!
 

Oğuzhan Akay bir yazısında şöyle diyor: “Boyunlarını kısıp sanki çok derin düşünceler içerisindeymişçesine bir bakışları var, boşlar. Soru sorduğunuzda duymuyor gibiler. Konuşurken ağırlar, kendilerine güvenmiyorlar. Dinliyor anlamıyorlar, anladıklarını zannediyorsunuz saçma sapan konuşuyorlar. Sanki çok şey anlatacaklar da değmezmiş ve hayatın sırrını çözmüşler... Donuklar... Çevrelerinde, ülkede, dünyada neler olup bittiği umurlarında değil. Niye yaşadıklarını bilmiyorlar. Bir hayat felsefeleri, sistemleri yok. Her şey gereksiz. Okumak da, çalışmak da... Kitaplar da öğütler de... Herşeyin basitini seviyorlar. Fark etmiyor, fark etmeyecek, niye etsin ki insanları onlar. Hedefsizliğin kuyusundalar. Onlar umursamayışın dünyasındalar yaşıyorlar.”

Fark etmezcinin mottosudur bu söylem. Uyumlu gözükme pazarlayıcısı, seçim yapma tırsağının cevabı düşünmeden hep aynıdır: “Fark etmez!”. “Ne çeşit dondurma istersin?; Sinemaya mı gidelim, tiyatroya mı yoksa sergiye mi?; İlerisi için hangi mesleği düşünüyorsun?; Ne yemek istersin?; Çay mı kahve mi?” gibi sorulara da ağzı açarak boş bakışla verilen cevap aynıdır. Düşünme fakiri bezgin insancığın en basit bir seçimi dahi yapamamasıdır. Hiç düşünmediğinden ikileme de düşmez. Düşünmenin bu tip bünyeleri yoracağı ve yıpratacağı kesindir. Sıfır kilometre beyin hiç kullanılmadığı için sergilik konumdadır. Düşünmek, sorgulamak, bilinçli hareket etmek, farkında yaşamak gibi kavramlar bu bünyeye uygun değildir.

Fark etmezcinin en temel özelliği bir tavırlarının olmamasıdır. Neyin yanında, neyin karşısında, nasıl bir fikre sahip oldukları bilinemez. Boş bakışlı içindeki derin boşluğu yiyip içerek- alarak dolduracağına inanır. “Ne tür müzik dinlersin” sorusunun aciz cevabıdır. “Fark etmez, her tür dinlerim” altyazı ile söylenmek istenen “Ben, her türe açığım uyumluyum hepsini dinlerim” basit sıcakkanımsı pamuk prenses söyleminin arkasında “Ben müzikten pek anlamam ne çalsa dinlerim” ana fikri yatmaktadır.

Boş zamanlarımda kitap okurum, spor yaparım” sığ ve genel kalıplaşmış söylemi seçmeyen “fark etmezci” kitlenin baş tacıdır. İşkembe-i kübradan sallanan bu cümle de şöyle tercüme edilir: “Okursam ezkaza senede 1 tane kitabı yarım bırakırım (ama az sayfalı bol resimli ve ufacık tefecik olması tercihimdir) evde kitabım varsa duvara dayalı modeldir. Spor olarak da ayda bir gittiğim halı sahada top tepişmesi yeterlidir. Futbol spor demektir, gerisi boştur.”

Boş bakışlının bir şey yapıp yapmamak gibi bir sorunu yoktur zira ne yapacağını bilmemektedir. Bilmeyip, bilmediğini de bilmezler. Ancak bir soru ile karşı karşıya kaldıklarında sözde alçak gönüllülük, nezaket ve özveri silahını eline alarak hemen tekrarlar: “Fark etmez” Konfüçyüs şöyle der: "İyi insan, niteliklerinin başkaları tarafından fark edilmeyişine değil, başkalarının niteliklerini fark edemeyişine üzülür".

Uzlaşmacı görünümlü insancıklar için adeta bir hayat düsturudur. Karar verme yetisine haiz olmayan, tercih yapamayan insan evlatları için bir geçiştirme ve kaçış yoludur. Günü kurtardığı serabını görür ancak veremediği kararlar, kaçtığı sorunlar peşini bırakmaz; döner dolaşır kişinin elinde büyüyerek patlar.

Fikrini belirtmek istemeyen kararsızın kurtarıcısıdır bu söz. Bir güruhta tüm şahsiyetler bu hastalıktan muzdarip ise inisiyatif alacak az çok kafa çalıştırabilecek biri çıkana kadar boş bakışlarla ne yapılacağına dair karar bile alınamaz. İletişimin eksikliği, beğeni belirtememenin özrü, yaşamı ile ilgili bir tercih yapıp arkasında duramamanın aczi bir organizmada birleşir. Bu şahsiyetler etkisiz eleman olduklarından zamanla onlara fikirleri de seçimleri de sorulmaz olur. Herkesin peşinde sürüklenir giderler. “Ben otum, bir köşede yaşarım” konumuna sürüklenirler. Aklı başında olan insanın asla kullanmayacağı, duyunca cinleri tepelere çıkaran bir sözcüktür: “Fark etmez!”

Tüm zırvalamaların fahri avukatı bu konuda da ortaya çıkabilir ve felsefe yaparak : “Ama... Ama... Seçim yapmamak da bir seçimdir... Ama... Sözcükler anlamını yitirdiği an... Ama...” diyebilir. Her konuya, anlatılana muhalif olma itici güdüsü ile bodoslama dalan “karşıyız karşı herşeye karşı”cılar sanki bu fark etmezci tutumu bir Nirvana’ya ulaşmış bir üstadın bilinçli eylemsizlik tercihi yerine koyup laf salatasına devam eder.

Bir de fark etmezcinin farklı bir türü mevcuttur. Hiç seçim hakkını kullanmayıp, başkalarının hayatını ve seçimlerini yaşar ancak bir türlü de beğenmez. Sorumluluk almaz, seçmez ancak başkasının seçimi de durmadan söylenir, asla memnun olmaz. Kendi fikrine güvenmeyip vekil tayin edip iradesini teslim ettiği kişiye sonuçtan dolayı hesap sorma, onun beynini yumurta pişirme hakkı yoktur.

Boynu bükük “Fark etmez, sen bilirsin, sen nasıl istersen...” hüzünlü ağlaşık söylemi duygusal istismar için de kullanılabilir. Her daim boynu sağa yatıklar bu kalıbı farklı tonlamalarla kendi isteğine yakın bir karar aldırabilmek için de kullanır. Ezik göz süzen, çarpık ayaklarla kambur bir duruşla tamamlanan titrek biçimde dudakları seğirerek söylenince ezilerek ezme mantığı işletiliyor demektir. Alttan alıyor gibi görünerek hedefe varmanın söylemi olarak da rahatlıkla kullanılabilir.

İzan sahibi, aklı başında, azbuçuk düşünme yetisine sahip bir birey farklı iki tercih nasıl fark etmez algılayamaz. Umursamaz, isteksiz, tercih yapmaktan aciz kararsız, zorla yaşayan, içi geçmiş, bıkkın fikirsizi anlamak zordur. Bu söz dibe vurmanın da son noktasıdır. Uyumlu pıtırcık insan görünümlü alttan iş çevirenler de ayrı bir vakadırlar. Fark eder; hem de çok şey fark eder. Bizi biz yapan aldığımız kararlar, yaptığımız tercihlerdir. Düşünme yetisini derin dondurucuya koymak yerine, her günü tüm eylemlerimizin sorumluluklarını da üstlenerek bilinçli şekilde yaşamak gereklidir. Birey kendini gerçekleştirememişse haybeye yaşamış demektir. Yaşam onun hakkını vererek tekâmül merdivenlerinde güç yettiğince ilerleyenin içindeki güneşin ışığını dört yana parıldatır.

Sophokles: "Yaşama sevincini yitirmiş insan, canlı değil ölü sayılmalıdır."

Berk Yüksel

 
Toplam blog
: 242
: 32770
Kayıt tarihi
: 09.03.07
 
 

21 Aralık 1973, Ankara doğumludur. Lisans ve yüksek lisansını “İşletme” alanında yapmıştır. Araşt..