Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ocak '10

 
Kategori
Dünya
 

Farkında mısınız?

Farkında mısınız?
 

Yine o an karelerinden... Daha başka ne kareler var acaba görebiliyor muyuz?


Sizce de dünya değişmedi mi? Bunları biliyor muydunuz diye magazinel ve banel kaç habere gözümüz takılmıştır kimbilir. Bir de bunların gerçekten dünyada gerçekleşen, dünya insanlığının kaderini değiştiren olayları (bunları biliyor musunuz?) biliyor muydunuz??

Her geçen gün mesafelerin kısaldığı, kültürel zenginliklerin belirsizleştiği, egemen kültürün coğrafyalar üstünde bir renk edindiği dünyamızda, bir yanda lüks tüketim veya silah teknolojisi için milyarlar harcanır, dünyanın kaynakları hoyratça sömürülürken, diğer yandan 800 milyondan fazla kişi kronik olarak açlık sorunu çekiyor. İstatistikler, açlığa bağlı nedenlerden dolayı hayatını kaybeden insanların sayısının, AIDS, tüberküloz ve sıtma hastalıkları nedeniyle hayatını kaybedenlerden daha fazla olduğunu; hatta yeryüzünde devam eden siyasi krizlerde ve savaşlarda hayatını kaybedenlerden daha fazla kişinin açlığa bağlı nedenlerden dolayı hayatını kaybettiğini gösteriyor.


Birey ya da ailelerin geçimleri için gerekli olan temel besini temin edememeleri şeklinde tanımlanan açlık sorununun, insanların yaşamını tehdit eder hale gelmesi, açlığın kronikleşerek bir yaşam biçimi haline gelmesi sonucu ortaya çıkıyor. Bugün yeryüzünde 800 milyondan fazla kişinin kronik olarak açlık çekmesi demek; bu insanların günler, haftalar ve hatta aylar boyunca yaşamları için gerekli olan besini alamamaları, açlığın ve yetersiz beslenmenin bu insanlar için uzun süreli bir yaşam tarzı haline dönüştüğü anlamına gelmekte.

Peki, açlığı milyonlarca insanın yaşam tarzı haline getiren, sorunun kronik bir hal almasına neden olan sebepler nelerdir?

Dünya açlık haritasına bakıldığında, doğal afetlerin ve savaş/işgal gibi insan eliyle oluşturulan krizlerin, geniş insan kitlelerini açlık sorununa maruz bıraktığı görülüyor. 2004 yılında Güney Asya’da yaşanan tsunami ve 2005 Pakistan depremi gibi doğal afetler yüz binlerce kişinin acil gıda yardımına muhtaç hale geldiği örnekler arasında. Doğal afetlerin ötesinde, savaş, işgal ve çatışmalar ise açlık sorununu tetikleyen hatta kronikleşmesine neden olan sebepler. Nitekim belirtilen siyasi krizler, binlerce kişinin yaşadıkları yerleri terk ederek mülteci konumuna düşmesine neden olmakta veya kaosun devam ettiği coğrafyalardaki alt yapıyı yerle bir ederek insanların geçimleri için gerekli olan besini temin etmelerini engellemektedir.

Bugün Irak, Filistin, Lübnan, Somali, Sudan, Kongo, Çad, Afganistan, Keşmir, Burma, Bangladeş, Sri Lanka, Filipinler, kimi Kafkasya ve Orta Asya ülkeleri, yaşanan savaş, işgal, çatışma veya kaos nedeniyle yoğun mülteci hareketlerine ev sahipliği yapmaktadır. Bu coğrafyaların mağdurları temel insani yardıma, dolayısıyla gıdaya muhtaç hale gelmektedir. Örneğin, ABD ve Etiyopya işgalinin devam ettiği Somali’de bir milyon insanın acil gıda yardımına muhtaç olduğu BM tarafından ilan edilmiştir.

Doğal afetler veya insan eliyle oluşan krizler nedeniyle açlığa muhatap olan coğrafyaların yanı sıra; kimi ülkeler, zayıf idarelerin, elverişsiz yardım stratejilerinin ve uluslararası politikaların bir sonucu olarak açlığı kadermiş gibi yaşıyor. Örneğin, adı açlıkla özdeşleşen Afrika ülkelerinde açlık sorunu, kuraklık ve iklim şartlarının ürettiği bir sorun olarak yansıtılmakta; açlık kıta ülkelerinin kaderiymiş gibi sunulmaktadır. Halbuki uzun yıllar sömürge olan ve sonrasında iç savaşlarla boğuşan çoğu Afrika ülkesi, elverişli tarım politikaları ve kuraklıkla mücadele politikalarının geliştirilmemesi gibi nedenlerle, iklim şartları ve hastalıklarla dahi mücadele edememektedir. İç savaşlar, mültecilik ve göç sorunları, kıtanın geçimi için gerekli gıdayı üretememesi ve dışarıdan gıda ithal etmek için yeterli fonun olmaması gibi nedenler “açlık” kavramını kıtanın bir gerçeği yapmıştır. Öyle ki Afrika ülkelerinde kuraklık olmadığı zamanlarda dahi açlık görülmesi, sorunun iklim şartlarına indirgenemeyeceğini göstermektedir.

Açlığa bağlı sorunlar nedeniyle çocukların beş yaşına gelemeden hayatını kaybettiği, ortalama insan ömrünün 40’a düştüğü, bir pirinç tanesine onlarca elin uzandığı coğrafyaların kaderi açlık değil. Son 10 yılda dünyada kronik açlık çekenlerin sayısının 60 milyon artmış olması; açlığa bağlı gerçekleşen ölümlerin %10’unun savaş ve kıtlığa bağlı açlık vakaları dolayısıyla gerçekleşirken, önemli bir kısmının kronik açlık vakaları nedeniyle gerçekleşmesi, kronikleşen açlık sorunu ile mücadelede mevcut politikaları gözden geçirmenin gerekliliğini gözler önüne seriyor.


Son bir dip not olarak şunu da eklemeliyim unutmayalım "Homo homini lupus!" İnsan insanın kurdudur demiş latin düşünür. İnsan, insanın kurdu olmasın.

" Aslında ölen sadece çocuklardır."

 
Toplam blog
: 128
: 1145
Kayıt tarihi
: 23.11.07
 
 

Herkes gibi yazar, çizerim. Dünyamı boyarım hepsi bu!..