Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Şubat '08

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

Farkındalığının farkında yaşamak!

Farkındalığının farkında yaşamak!
 

Pohpohlanarak büyütülmüşler toplumu olmak zor şey mirim. Orada bazı insanları öylesine abartarak bir yerlere getirirler ki, zamanla aklı başında ve okuduğunu anlayanlar arasından aslında o pohpohlarla bir mevkii, köşe, paye sahibi olmuşların nasıl da abartılmış insanlar olduklarını anlayanlar çıkmaya başlar. Tabii bu durum hak etmediği yerleri işgal edenlerin işine gelmez.

Şimdi niye yazıyoruz biz bunları. Şunun için, memlekette gazetede, dergide yazı yazıyorum, köşe yazarıyım diye kendisini konumlandıranlardan bazıları, o kadar şaşkın ve de işten anlamıyorlar ki, kimi zaman sadece kulaktan kulağa ya da internet ortamında yayılan bilgileri bile gerçek sanarak gazetelerinde onlara ayrılan köşelere taşıyorlar. Bunlardan bazıları kime ait olduğunu tam olarak araştırmadan hoşlarına gitti diye bazı yazıları alıp yayınlayabiliyorlar ve üstüne üstelik bir de o yazının falancaya ait olduğunu ileri sürebiliyorlar. Tabii daha sonra işin aslı ortaya çıkıp da kendilerini tekzip etmek zorunda kaldıklarında ise, ciddi okuyucu karşısında ne kadar küçüldüklerinin farkına varamıyorlar. Hatta belki de "aman kim ne anlayacak özür dilerim gider" diyebiliyorlar.

Kendisini üstelik de gerçekten özel bir konuda, memlekette sıradışı sayılabilecek bir konuda, motosiklet konusunda yazar ilan edenler açıp bir yaprağını bile okumadıkları kitaplardan alıntı olduğunu sandıkları yazıların aslında bir başka yazara ait olduğunu öğrendiklerinde kendilerini nasıl hissetmiştir acaba? Desem de, aslında bahsi geçenlerin yaptıkları yanlışın ve hatta "ben kitabı okudum bir yerinde şu yazı geçmektedir ve çok hoşuma gitti alıntılıyorum" dedikten sonra bile, gerçekte o yazının tamamen başka birine ait olduğunu öğrenmelerinin sonucunda verdikleri tepki "yav geçen hafta bir yazı yazdım, o alıntıladığım harika yazı beni öyle bir gaza getirdi ki nerede okuduğumu şaşırdım, aslında bir başkasına aitmiş" diye de güzelce kendilerini aklıyor ve hatta bahsettikleri kitabı da hiç okumamış olduklarının ortaya çıkıyor oluşuı nedense bizleri çok şaşırtmıyor. Zira bu tip insanlar zannımızca çok çabuk bir paye edinip bir mevkii sahibi oldukları için, hazımsızlıkları sadece yazılarından değil her türden hareketlerinden belli oluyor.

Hayatta çalışarak ve emek sarfederek bir yerlere gelmeyenler (ki onlardan maalesef bizim memlekette çokça var) sizin düşünebileceğinizin de ötesinde bir yüzsüzlüğe sahip oluyorlar. Zaten o yüzsüzlük sayesinde bunca kolay köşe yazarı, bilmem ne atarı tutarı olabiliyorlar ya.
Sonra günün birinde siz onların bu özelliklerini fark ettiğinizde ise artık sizin gibi azıcık farkında olanlar dışındakiler için bunun çok büyük bir önemi kalmıyor, zira atı alan Üsküdar'ı geçmiş oluyor o esnada. Tabii sizin de artık okuduğunuz gazeteye, dergiye ilginiz, iltifatınız ve de güveniniz azalıyor.

Demem o ki ey okuyucu ve farkındalık sınırlarındaki kişi, bizi aldatamasalar da bu gibi gazeteci, köşe yazarı, vesair zevat, geneli -tüm o kanıksamışlık içindeki geneli- çok rahat uyutmaya ve hatta piş pişlemeye, kendi malını güzelce pazarlamaya devam edebiliyorlar ne acı ki. Sırf o sebepledir ki pek çok gazete ve dergi, en çok satan, en büyük, en kaliteli gibi iddialı tanımlamaları kendisine yakıştırabiliyor okurlarının gözünün yaşına bakmadan.

Bütün bunlara rağmen, azınlık da olsak, bazı şeyleri kolayca fark ediyor olarak yaşamak güzel. Sanki bir oyun gibi ve hatta oldukça da komik bir oyun... Birileri ısrarla kendilerinin en çok bildiğini, en iyi analizör olduklarını, en baba yazar, en baba iş bilen olduklarını sanırken, dahası sanmasa da, elalemi buna inandırmış görünürken ve buna kendisi de inanmışken, arada bir kaç yaramaz çocuğun çıkıp da onlara "Huoop! Bi dakka dur, biz seni sobeledik bile" demesi harika bir şey.

Farkındalığın farkında olarak yaşamanız dileğiyle, esen kalın.


Not: Bu yazı memleket dahilindeki tüm yazılı ve basılı medya organları için yazılmış gibi görünse de aslında öyle değildir. Okunan bir gazete yazısının verdiği negatif ilhamla yazılmıştır.

 
Toplam blog
: 15
: 548
Kayıt tarihi
: 28.06.06
 
 

Ege Alkan, 1967 yılında, Marmara Bölgesi'nin dogusunda küçük bir ilçede dünyaya geldi. İlk ve ort..