Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Ocak '18

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Farkındalık, Anlama Şansı Verir

Farkındalık, Anlama Şansı Verir
 

Baktığında gördüğün her şey seni anlatır.

İşittiğinde duyduğun her şey seni anlatır.

Başkaları hakkındaki görüşlerin seni anlatır.

Konuşurken seçtiğin kelimeler… hayır dostum yanılıyorsun, karşındaki hak ettiği için değil, sen hak ettiğine kendini inandırdığın için o kelimeleri seçiyorsun. Kelimelerin seni anlatır.

Ve tutumun ve beden dilin… yine yanıldın, o suçlu olduğundan değil, suçlu olduğunu düşünmek işine geldiğinden kaba davranıyorsun. Davranışların seni anlatır.

E peki hırsızın hiç mi suçu yok?

Ben suçlu suçsuz yargısında bulunmuyorum ki, bunlar senin yargın. Senin için geçerli olan bu gerçek yani “karşına çıkan herkesin senin aynan olduğu gerçeği”, hırsız için de geçerli. Tüm insanlar için geçerli.

Neyi duymayı, görmeyi, anlamayı, hissetmeyi bekliyorsan onu buluyorsun. Planladın diyor muyum? Ne isen, karşına çıkanda onu buluyorsun diyorum.

                               *

Semih, küçükken dedesinden yediği tokattan sonra sevilmeyen biri olduğuna kendini inandırmıştı. Bu nedenle yetişkinliğinde de, karşısına çıkan dostluklara hep temkinli ve şüpheci yaklaştı. Çünkü gerçekten sevilebileceğine ihtimal vermiyordu. Sözleriyle kırıyor ve onları uzaklaştırıyordu. Ve sırf bu yüzden dört kere evlilik eşiğinden döndü. Kendi bulacağı bir eşin gerçekten sevdiğine emin olamayacağını düşünerek, annesinin bulduğu bir kızla evlendi. Şimdi üç çocuğu var, evliler. Ve Semih hem eşinin hem çocuklarının hayatını zehir etti. Çünkü onu sevmiyorlar numara yapıyorlardı. Sonuç: Semih mutsuz bir şekilde yaşamaya devam ediyor.

                                *

Zeynep ve Mustafa yeni flörte başlamıştı. Bir gün, güneşli bir havada, yanlarında Zeynep’in yakın arkadaşı Selin de olduğu halde bir parkta oturuyorlardı. Mustafa mısır almak üzere uzaklaştığında, kızların gözü karşılarındaki banka takıldı. Bir çift, romantik anlar yaşıyor gibiyken erkek kontrolünü kaybeder bir beden durumuna girmiş ve bu aleni herkesçe görünüyordu. Zeynep, Selin’e: “Bakma bakma, çevir kafanı, hiç kendini bilmeyen erkek itici oluyor, ayıp değil mi şimdi bu, bak Mustafa’m öyle naif, öyle terbiyeli ki” dedi. Selin duymak istediğini duydu: “Mustafa erkek değil” Ve bunu kenara not etti. Aradan bir iki ay geçtikten sonra bunu Mustafa’ya bir şekilde yetiştirdi. Kendi duyduğu şekilde elbette. Mustafa Selin’den gelen bilgiye sorgusuz sualsiz inanmayı seçti. Çünkü savunma mekanizması “buna inan” diyordu. İnandığı şey yanlış olamazdı. O andan sonra Zeynep’i daha iyi tanıma fırsatlarını teperek her söylediğinde yanlış aradı. Selin uzaktan keyifle izledi.

Gördüğünüz gibi, söyleyen söyledi, dinleyen onu “kendi yapısına” göre yorumladı ve aktardı. Ve aktardığı kişi “kendi yapısına” göre kanaate vararak davranış belirledi. Sonuç: Zeynep kurtuldu.

                               *

Bahri Bey geçimsiz bir adamdı. Çocuklarıyla sürekli kavgalıydı. Özellikle büyük oğlu ve ortanca oğlunun hal ve gidişini beğenmiyordu. Bunun nedeni meslek seçerken kendisini dinlememiş olmalarıydı. Bir kere dinlemeyen daha neler yapmazdı.

Bir akşam banyoda işi vardı. Çocuklar işten gelmiş, banyoya girecekken anneleri uyardı, babalarının çıkmak üzere olduğunu söyledi. Aradan on dakika geçmişti ki, bir hışımla banyodan fırlayan Bahri Bey ağzına geleni saymaya, küfürler etmeye başladı. Karısını da suçlayarak tüm öfkesini kusarak odasına gitti. Çocuklar donup kalmıştı. “Banyodaki çıkmadı mı?” diye bir cümle ettiklerini hatırlamıyorlardı. Anneleri yarı ağlamaklı: “Dedin ya oğlum, anne bamyadan bıkmadın mı diye”

Bahri Bey, çocukların kendisine saygısız oldukları konusunda o kadar kuruntu üretmişti ki, tüm dikkati onların üstündeydi ve hata yakalamaya odaklıydı. Sonuç: Çocuklar bayramdan bayrama arıyor.

                               *

Dünyaya hiçbir ulvi amaç için gelmedik. Buna dair fikirleri zevkle okuduğumu belirtmek isterim, insanın hayal gücünün genişliğini izlemek hoşuma gidiyor.

Neden buradayız?

Bu soruyu ben artık sormuyorum. Sadece buradayız ve yaşamamız gere… Hayır bu cümle de yersiz olur. Gereklilik bizim görüşümüz. Sadece buradayız ve deneyimliyoruz; bu kadar. Bu dünyayı ortak şekillendiriyoruz. Ne isek karşımıza çıkan her duruma ve insana ona göre yaklaşıyor olmamız bir suç ya da hata değil, sadece öyle. Ama tüm ilişkilerin de temeli bu. Ne isek kısmına yoğunlaşıp, farkındalığımızı artırarak yaşamayı seçersek, kurgularımızı fark edip toparlama, daha objektif olma ve iyi niyet tavrı geliştirebiliriz. Gelecek nesiller daha aklı başında davranış geliştirebilir bu sayede. Fena olmazdı değil mi?

 

 
Toplam blog
: 51
: 197
Kayıt tarihi
: 15.12.17
 
 

Evrensel enerjiler ve kişisel gelişim. ..