Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ağustos '11

 
Kategori
Bayramlar
 

Farklı bayramlar

Sabah uyandı. Ağzı kurumuş, hala uykusu vardı ama yine de attı kendini yataktan, hem de büyük bir istekle. Evdekilerle bayramlaşıp, hızlı bir kahvaltı ardından özgüveni artıran, yeni elbiselerle dışarı çıktı. Arladaşlarla buluşulacaktı. Mekan sosyetik olmalıydı ki boşa gitmesin onca hazırlık ve özgüven fazlası. Sohbet her zamankinden biraz farklı ve daha tatlı, çünkü pozitif duygu yüklüydü genç adam. 

Sabah erkenden uyanmıştı her zamanki gibi. Yastığını iyi ayarlamadığı için boynunda bi sızlama, yıllardır alıştığı mide yanması. Eşinin kalkmasını bekliyordu, camın önündeki koltuğa oturmuş. Sonra acaba kahvaltıya çocukları beklesek mi, belki de süpriz yapıp erkenden gelirler, gitmemişlerdir hakikaten tatile diye düşündü. Yok artık bişeyler yemek lazımdı, midesi iyice zorlamaya başlamıştı. O sırada üst kattaki komşunun torunlarnın geldiğini gördü camdan, lokmalar dizildi boğazına: "kendi torunları ne yapıyordu acaba?". Bütün gün camın kenarından ayrılamıyor yaşlı adam Apartmana girenlerden hiçbiri onların kapısı çalmıyordu. Sabahtan başlayan hüzün saatler geçtikçe artıyordu. 

Bütün gece gözünü kırpmadı. Çocuklarının ağlayarak uyuduğu kabus gibi gecelerden biri. Bu kez büyük kız da ağladı. Çoğu zaman yarı aç yarı tok da olsa, bütün gün sokakta oynadıkları oyunların yorgunluğu basar uyuya kalırladı.Bu kez komşuların çocukları babalarıyla çarşıya bayramlık almaya gitmişti. Oynayacak pek kimse kalmadı sokakta. Peki ya onları ne zaman götürecekti babaları çarşıya. Selmanın yeni ayakkabılarını görmüştü ve aynısından o da istiyordu. Ama geçen bayram olduğu gibi bu bayramda parası yoktu babalarının. Ay ortasına gelen bayramlarda hiç bayramlık alamadı çocuklarına. Çünkü aylığının ertesi günü ancak ekmek parası kalıyordu cebinde. Aybaşına gelen bayramlarda gözünü karartıp sevindirmişti bi kaç kez çocuklarını ama bu bayram olmadı. Yataktan çıkmak hiç içinden gelmiyordu.Gözünü çatıdan sızan suların sararttığı tavana dikmiş, içindeki sıkıntıyla boğuşuyordu bayram sabahı. 

Bu sabah her zamanki ağır koku yoktu. Dün bütün gün hamam verilmişti ve bütün koğuş yıkanmıştı. Çocukuluğundan bugüne yaşadığı bayram sabahları geldi hatırına. Babasıyla kıldığı bayram namazları, caminin çıkışında elini öptükleri o beyaz sakallı dedenin silüeti belirdi hayalinde. Gardiyanlar, geçen bayramın ilk günü mesai yapmaktan pek haz etmedikleri için, bu bayram açık görüş bayramın son gününe verilmişti Zaten bu bayramda kimse gelmeyecekti ziyaretine. Kaç bayram geçmişti burda ve daha kaç bayram burdaydı. Böyle zamanlarda daha zordu esaret. 

Gözünü araladı her zaman uyandığı saatte. Bugün bayram diye saat yedi buçuğa kadar uyumalarına izin verilmişti. Hala uyumak için zamanı olduğunu bilmek ne güzeldi. Tekrar uyumak için döndü yatakta. Beş dakika geçti yine döndü. Hala uyuyamıştı. Keşke izin kullandırsalardı da, gitseydi memleketine. Ama son saldırılardan sonra kırmızı alarm verilmişti Genel Komutanlık'tan. İkinci bir emre kadar bütün izinler ipta edilldi. Artık uyku tutmayacağını anladı ve kalktı yataktan. Kamuflajlarını giyip, traş takımlarını aldı dolabından lavaboya doğru yürüdü. Postalları her zamankinden daha ağır gelmişti askere. Hüzün dolmuştu sanki üniformasının cepleri. 

Sabah kahvaltısını dağıtan görevli kapıyı açtı. "Günaydın, iyi bayramlar hepinize" dedi. Sahi bugün bayramdı. Aç yutulması gereken ilaçları yuttu. Serumu azalmıştı. Kolundaki kelebek sızlıyordu, uyurken hareket ettirmiş olmalıydı. Morfinin etkisi azalmadan gelseydi hemşire yenisini yapmak için iğnenin. En çok sabahları eziyetliydi bu kanser illeti. Çünkü herşeyi yeniden hatırlıyordu, uyurken düşündüğü. Fazla zamanı kalmamıştı. Acaba bir dahaki bayramı görebilir miydi? Tarif edilmez bir histi bunları düşünüyor olmak; hasta adam için bayram sabahında. 

 
Toplam blog
: 11
: 392
Kayıt tarihi
: 29.07.11
 
 

Ne yazık ki; hukuğun insan ilişkilerinde en alt sıralarda yer aldığı, güzel ülkemde; üst düzey bi..