Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Mayıs '10

 
Kategori
Güncel
 

Fatih Altaylı, Deniz Baykal’a çakarken kime selam çakıyor olabilir?

Fatih Altaylı, Deniz Baykal’a çakarken kime selam çakıyor olabilir?
 




Blog’da, yazılarımın arasında dolaşırken, “silinen"lerde, 02.03.2009 tarihli bir yazı buldum.

Yazının yayına alınmadığı “hit”ten belli.

Niye orada, şu anda bile bilmiyorum...

Yazı, Habertürk gazetesinin ilk sayısı üzerine düşüncelerimi içeriyor. Yazının içeriğine bakınca, saptamalarımda yanılmadığımı anladım.

İşte, o yazıdan bir bölüm:

“...Habertürk’ün ilk sayfasında 'siyasi' tek haber ilgimi çekti. Bu, gazetenin çizgisi hakkında bir fikir verebilir mi, bilmem!

'CHP’den Maganda Açılımı' başlıklı haber, ince bir ayarla Deniz Baykal’ı kınıyor, 'CHP lideri Baykal, dün Sinop’ta konuşurken hakarete varan sözler sarf etti.' diyor.

Nedir bu hakaret!

Baykal’ın, haberin içinde yer sözlerine bakalım:

'Yedi öneride bulundum kendisine. ‘Hadi sen işine bak, 40 fırın ekmek yesen iktidara gelemezsin.’ dedi. Bu, neyin cevabı? Bu, iyi bir üslup değil, maganda üslubu. Başbakan üslubu değil. (...) Bu maganda üslubu ona yakışıyor olabilir. Türkiye başbakanına yakışmıyor. Sen iktidar olmuşsun ama adam olamamışsın. Bana öyle geliyor ki, 40 fırın ekmek yesen de adam olamazsın. Çünkü sen ne dediğinin farkında değilsin. Başbakanlık ahlakı, siyaseti, bilgiyi, kültürü ve belli bir terbiyeyi gerektirir.'

Sadece bir 'haber'den yola çıkarak, Habertürk’ün 'taraf' olup olmaması konusunda ya da hangi 'taraf'ta yer aldığından söz edebilir miyiz?

Bekleyelim, görelim...

Bakalım Habertrük, 'haber'leriyle/ yorumlarıyla nerede olacak?'


*****

Daha ilk sayıda, Deniz Baykal’a bir haberle “tavır” almayı, daha yakında da bir başka haberle bunun sürdüğünü görünce, dünkü yazının/ alıntının, “güncellik” taşıdığını gördüm.

Deniz Baykal’la ilgili tavrın haberi neydi?

Fatih Altaylı’ya bir denizci dostu telefon açıyor, Deniz Baykal’ın 340 bin dolara bir tekne aldığı söylüyor. Altaylı, bunu haber yapıyor. Baykal ise böyle şeyin olmadığını söylüyor; Altaylı ile yaptığı telefon görüşmesini de açıklıyor. Altaylı’ya özür dilemesi, yani haberin doğru olmadığını açıklamasını istiyor; buna karşılık, haberin doğru olduğunda ısrarlı olan Altaylı, Baykal’dan özür bekliyor.

Altaylı’nın kaynağı sağlammış!

Altaylı
haberinin arkasında olduğunu ısrarla vurguluyor; “Ben asla yalan yazmam”, “Bizde yalan yok” diyerek ne kadar sağlam iş yaptığını vurguluyor.

Baykal, telefonda görüştüğü Altaylı’ya “Böyle bir yok” dedikçe, o, “Kaynağım sağlam” diyerek, ısrar ettiğine göre, Baykal yalan söylüyor, demeye getirmiyor, daha açıkçası, diyor.

Baykal, sonunda Altaylı’yı mahkemeye verdi.

Altaylı, hazır fırsatı yakalamışken niye “son darbe”yi vurmuyor, vurmadı?

Baykal’ı, mahkemeye gitmeden, yalancı durumuna sokması gerekmez miydi?

Ama yapmıyor, yapamıyor.

Belki de Baykal’ın mahkemeye gideceğini hiç düşünmedi.

Altaylı
’dan beklenen, “Ben asla yalan yazmam”, “Bizde yalan yok” demek değil, söylediklerini kanıtlamak, ortaya belge/ler koymaktı/r.

“Kaynağım sağlam”, “Ben asla yalan yazmam”, “Bizde yalan yok”
demek yetmiyor.

Altaylı, yarın öbür gün, “Kaynağım baskı altında, korkuyor, kimliğinin açıklanmasını istemiyor” da diyebilir.

Bu, güçlü bir olasılık!

*****

İşte dün, işte bugün!

Değişen bir şey yok!

Birine çakarken bir başkasına selam çakmak!

 
Toplam blog
: 2458
: 2418
Kayıt tarihi
: 10.11.08
 
 

24 Kasım 1944'te İspir'de doğdum. Ankara Kurtuluş Lisesi'ni, Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Tü..