Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Eylül '13

 
Kategori
Deneme
 

Fatih Harbiye Romanı ve Tv Dizisi üzerine

Fatih Harbiye Romanı ve Tv Dizisi üzerine
 

Fatih-Harbiye


“Server Bedi benim müsveddemdir.”[1]der Peyami Safa.

Edebi hüviyet taşımayan, para kazanmak amacıyla yazdığı yüz elli kadar esere Server Bedi adıyla imza atmıştır. Yani bu uygulamasındaki rivayet bu şekildedir. Peyami Safa imzalı sayısı yirmiyi bulmayan eserleri ise çok daha ustacadır. Peyami Safa romancı kişiliğiyle ön plana çıktıysa da aynı zamanda bir gazeteci, bir dergici, sosyoloji, psikoloji, felsefe ve para psikoloji meraklısı bir zattır. Bu yetkin kişilikten macera veya entrika içerikli eserler çıkmamalı diye düşünmüş ki Peyami Safa adı altında toplumda kabul gören, görebilecek karakterleri ve kurguları edebi süzgeçten geçirerek ele alırken Server Bedi imzası altında polisiye tadında aşk romanları bulunur. Biyografisine baktığımızda ama Peyami Safa ama Server Bedi her ikisi de karşımıza çıkar. Lakin terazi Peyami Safa’dan yanadır. Onun yaşamı Peyami Safa imzasının altında gizlidir.

Peyami Safa olarak baktığımızda en önemli eseri olarak “Dokuzuncu Hariciye Koğuşu” nu göstermek mümkündür. Kendisini tatmin eden, edebi niteliği içine sinmiş ve romanın olması gerekenidir. Fatih-Harbiye’de bu kategoridendir. Fatih- Harbiye’de Doğu-Batı çatışmasını birebir hissederiz. Romanda belli başlı karakterler üzerinden Doğu’dan beslenmiş kültürümüzün üzerine bina edilen Batı kültürünü ve bu nedenle ortaya çıkan kişilik bocalamalarını görürüz. Romanda Faiz Bey ve Şinasi adlı karakterler tipik Doğu kültürünü temsil eder. Faiz Bey Mesnevi okur ve ney üfler. Şinasi ise Darülelhan (konservatuvar) ‘da öğrencidir. Çok kez Faiz Bey’in evinde toplanırlar sohbet edip musiki icra ederler. Romanda Faiz Bey’in kızı Neriman da Darülelhan’da öğrencidir. Klasik müzik eğitimi almasına rağmen gönlü Batı müziğindedir. Bölümünü değiştirmek ister. Neriman Doğu ile Batı arasında sıkışıp kalmış ne tarafa yönelmekte kararsız, bu kararsızlıkla hatalar yapan ve sevdiklerini kendinden uzaklaştıran bir karakterdir. Macit karakteri de Neriman’ın da olmak istediği gibi Batı kültüründe yoğurulmuş meçhul ve cazip sergüzeştlerin namzedidir. Roman terazinin bu iki kefesinde gider gelir.

Peyami Safa romanda bana göre mükemmel bir benzetme yapar. Doğu’yu kediye Batı’yı ise köpeğe benzetir. Çünkü kedi her daim yer, içer, yatar, uyur, doğurur. Hayatı minder üstünde hayal kurmakla geçer. Köpek ise öyle değildir. Uyurken bile uyanık, diri, çevik ve atılgandır. Peyami  Safa bu benzetmeyi yaptıktan sonra  “Acaba her oturan adam tembel her koşan adam çalışkan mıdır?” diye sormaktan da çekinmez.

Roman sonunda Neriman’ın yaşadığı bocalamanın sona ermesi ve öz kültürüne sırt çeviremeyerek Şinasi ile evlenmeyi kabul etmesiyle son bulur. Neriman Doğu kültürüyle yetişmiştir çünkü Batı kültürünü benimseyen Macit ona sığ gelir, özüne dönemsine vesile olur.

Çağımızın geleneği haline gelen klasikleşmiş romanların senaryolaştırılıp dizi haine getirilmesi farklı bir bakış açısıyla insanların hayal aleminden sökülüp alınarak cafcaflı kıyafetler giydirilip meydana sürülmesi kervanına yukarıda anlattığım Fatih-Harbiye romanı da katıldı. Henüz çiçeği burnunda olmasına rağmen kitapla uzaktan yakından alakası olmayacağını belli etti. Karakterler aynı olabilir, kişilikler de tutabilir ama romanın yazıldığı yüzyıl ile şimdiki yüzyıl çok farklıdır. Bu nedenle insanların beklentileri ve çağın gerekleri de göz önüne alındığında gelişen ve değişen hayat şartları, teknolojik devinimde birebir uygulama mümkün değildir. Daha önce bu tarz örnekleri fazlasıyla gördük. Yakın bir zamanda başlayacak olan “Çalıkuşu” romanından uyarlanacak televizyon dizisinde de bu tarz sorunlar illa ki ortaya çıkacaktır. Romanların çağa adapte edilerek aptal kutusunun ardına saklanması insanların her daim “son” merakı çerçevesinde diziyi izleyen ve sonunu merak eden kitleyi kitap okumaya teşvik etmiştir. Böyle bir vesile olumludur. Çağa adapte etme olayı tarihin de senaryolaştırılıp günümüze getirilmesi ve aradaki yüzyıl farkının da büyük etkisiyle, tarihi yorumlamak konusunda hassas olunmasından da dolayı sıkıntı yaratmıştır. Bu farklı bir kulvarda ele alınabilir.

Sonuç olarak Fatih-Harbiye romanı televizyona adaptasyon sürecinde farklı bir yerde bulunabilir. Kitabın sonundaki Peyami Safa imzasını Server Bedi imzasıyla değiştirdiğimizde sorun kalmayacaktır. Ne de olsa Server Bedi imzasının macera içerikli entrika romanlarının altına atıldığını biliyoruz.

 



[1] Beşir Ayvazoğlu, Peyami, Ötüken Yayınları, İstanbul 1998, s.397.

 
Toplam blog
: 37
: 1229
Kayıt tarihi
: 18.06.12
 
 

Farkındalığı fark ettirmenin amaçlı yolcusu. ..