Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Kasım '12

     
    Kategori
    Kitap
     

    Fatih-Harbiye

    Fatih-Harbiye
     

    Fatih-Harbiye


    Fatih-Harbiye’yi ilk okuduğum yıllara geri döndüm. Eseri ikinci defa okuduğumda, sanki bana ilk okuduğumdan farklı bir şeyler söylüyordu. Zannediyorum ki, bu tekrar tekrar okumalar, insanın belleğini hep taze tutuyor… Eskilerde ‘sıradan’ okuduğum romanlara, şimdi daha bir dikkatle eğilmemi sağladılar bu okumalar.

    Fatih-Harbiye’yi ortaokul yıllarımda okumuştum.  O yıllar Doğu kültüründen bir haber yaşar, hep yeniyi arardım. Hâlbuki yeni, eskide gizliydi. Eserden uzaklaşalı yıllar olmuş.

    Romanda Neriman karakterimiz de, “Doğu Kültürü”ne ait hemen her şeyden bir uzaklık duyuyor, Batı kültürünün etkilerini üzerinde taşıyan Beyoğlu semtine gezintiler yapıyor, gittikçe çevresi değişiyor… Her fırsatta Fatih’ten bindiği tramvay, onu Batı medeniyetine doğru götürüyor.

     Eserin başkarakteri Neriman, okul yıllarında tanıdığı Şinasi’den git git uzaklaşıyordu.

    Daha sonra bu çevrede tanışacak olduğu Macit ile yakınlıklar kuruyor. Macit, Neriman’ın nezdinde Batı kültürüyle büyümüş biriydi ve onunla beraber olmaktan mutluluk duyuyordu. Şinasi ise tam tersi, geleneklerine bağlı biri. Neriman’ın babası da kızını kendi kültürüne daha yakın olan Şinasi ile evlenmesini istiyor.

    Neriman, Batı kültürü ve medeniyetine ilgisi arttıkça, daha fazla gece gezilerine çıkıyor, eve geç vakitlerde geliyor. Bu yüzden de Beyoğlu semti Neriman’ın yeniye açıldığı ilk kapı oluyor. Hatta Neriman karakterimiz romanın neredeyse başında, şöyle düşünüyor: “Şarklılar kediye, garplılar köpeğe benziyorlar!”

    Bu kanıya nasıl varıyordu Neriman?

    “Kedi yer, içer, yatar, uyur, doğurur; hayatı hep minder üstünde ve rüya içinde geçer; gözleri bazı uyanıkken bile rüya görüyormuş gibidir; lâpacı, tenbel ve hayalperest mahlûk, çalışmayı hiç sevmez. Köpek diri, çevik, atılgandır. İşe yarar; birçok işlere yarar. Uyurken bile uyanıktır. En küçük sesleri bile duyar, sıçrar, bağırır.”

    Satır şöyle devam ediyor:

    Şark ve garbı temsil eden bu iki remiz, Neriman’nın zihninde iki zıt âlemi o kadar müşahhas bir hale getirdi ki epey zamandan beri kendi kendine halletmeğe çalıştığı muammaların birçok anahtarını bulur gibi oluyordu; büyük bir kültürü olmayan Neriman, ancak bu basit remizlerin zıddiyetleri arasında mukayeseler yaparak, kendine göre bazı fikirlere daha sahip olmaya başlamıştı.”

    Bir gün Neriman, Macit’ten bir teklif alır. Bir baloya davet eder Macit Neriman’ı. Bu baloya nasıl katılacaktır?  Son günlerde de eve sürekli geç geldiği için Faiz Bey (babası) işkillenmeye başlamıştır. Bu balo daveti üzerine Neriman, evde eskisi gibi taşkınlık yapmamaya, babasının gözüne girmeye çalışır. İlerleyen günlerde Faiz Bey, Neriman’ı Şinasi ile evlendirmek ister. Neriman babasından müddet ister. Birkaç ay müddet. Bu sırada baloda giyecek elbiseye ihtiyacı vardır. Bunun için dayısının kızlarına başvurur. Dayısının kızları Batı kültürüyle yetişmiş insanlardır.

    Roman Şark-Garp tartışması ekseninde sürüp gider.

    Edebiyatımızın uzun yıllar tartıştığı bir konudur bu. Fatih-Harbiye ve Peyami Safa için, Selim İleri, “İstanbul, Hatıralar Kolonyası” adlı bir İstanbul kitabında söylediklerini paylaşmadan geçemeyeceğim: “Muhafazakar Peyami Safa Fatih-Harbiye’de bir taşıt aracının, tramvayın gidiş-geliş levhasından esinlenerek, İstanbul’daki Doğu’yla Batı’yı simgelemektedir. Fatih’te yaşayan Neriman, hayata ilişkin gözlemlerinin ancak Harbiye’de, Garp zevkiyle donanmış yaşama tarzında giderebileceği kanısındadır. Güzellik olarak tanımladığı herşey Harbiye’dir.”

    Okul yıllarıma geri dönüyorum. O yıllar güzellik olarak tanıdığım her şey Batı medeniyetindeydi. Neriman’ın bu iniş çıkışlarını, yeni bir elbise giyme arzusunu şimdi daha iyi anlıyorum.

     

      

     
    Toplam blog
    : 1
    : 410
    Kayıt tarihi
    : 19.11.12
     
     

    31 Ocak 1980 İzmir’de doğdu. Liseden sonra özel bir eğitim merkezinde “Klasik Tarz Felsefe Eğitim..