Fatih Sultan Mehmet mi Atatürk mü?

Peygamberin kutsadığı İstanbul’u fetheden iki komutan, iki lider.

Önce Fatih Sultan Mehmet’i kısaca tanıyalım. Osmanlı Sultanı 2. Murat ile Sırp karısı Mara Despina’nın çocuklarıdır. Tahta çıktığında Selanik’te satın aldığı Küçük Ayasofya isimli manastırı anasına hediye etmiştir. Koyu bir Ortodoks olan Mara, daha sonra bu manastıra yerleşmiş ve 1487 yılına kadar burada sıkı bir Ortodoks olarak yaşamına devam etmiştir.

Tahta geçtiğinde Avrupa’da çok hızla büyüyen bir imparatorluğa yönetir olmuştur. İmparatorluk sınırları içinde kalmış Bizans’a gözünü dikmiştir. Bu gün Istanbul’un iki ilçesi (Eminönü ve Eyüp) kadar dar bir alana sıkışıp kalmış Avrupa’nın en zayıf devletini, Avrupa’nın en kuvvetli ordusu ile uzun süren bir kuşatma sonunda tarihten silmiştir.

Tahta çıktığında ileri derecede matematik, Farsça, Rumca ve İtalyanca bildiği söylenir. Devrinde; sarayda Farsça konuşulurken, din ve bilim dili Arapça ve sadece sokak dili Türkçeydi.

Atatürk ise ana ve baba tarafından katıksız Türktür. İlk büyük savaşını Dünyanın en perişan devletinin ve Dünyanın en perişan bir ordusunun yarbayı olarak Alman Genelkurmayının emrinde vermiştir. Savaşın kilitlendiği bir zamanda başka çare bulamayan Almanların yönetimi kendisine terk etmesi sonucunda Çanakkale’ye yüklenen Dünyanın en büyük devletlerinin ve onların sömürgelerinin donanma ve ordularını Çanakkale’ye gömmüştür.

Üç-dört sene sonra aynı boğazdan geçerek İstanbul’u işgal eden İngiliz, Fransız, Amerikan ve Yunan savaş gemileri ve işgal askerleri için “Geldikleri gibi giderler” sözü ile tarihe geçmiştir. Gerçekten de geldikleri gibi giderler ve dünyanın en büyük devletlerinin işgal ettiği aynı İstanbul, Dünyanın en gariban devleti ve Atatürk’ün ordusu tarafından ikinci defa fethedilmiştir.

Savaşlarda cephelerde bile geceleri çadırında orijinal Fransızca kitapları okumasıyla bilinirdi. Fatih Sultan Mehmet gibi tahta çıkmadı ama kurduğu modern cumhuriyetin Cumhurbaşkanı seçildiğinde kendini memleketi kalkındırmaya adamanın yanı sıra çeşitli devrimleri gerçekleştirerek, doğunun (bazılarına göre Avrupa’nın) en perişan devletinden modern bir devlet çıkarmıştır. Barış zamanında Arapça Kur’anı Türkçeye çevirttirmiştir. Geometri kitabı yazmış. Tarih ve dil ile ilgili birçok çalışmaya imza atmıştır. Cumhurbaşkanlığı döneminde Doğunun en perişan devletinin ölüsünden hayata geçirdiği Modern Türkiye Cumhuriyeti bütün yılların en yüksek büyüme hızıyla ilerlemeye devam etmiştir.  

Bu kısa açıklamaların ışığında şimdi soralım; hangisi daha büyük bir komutan ya da devlet adamıdır?