Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Nisan '09

 
Kategori
Spor
 

Fatih Terim bizi motive et!

Fatih Terim bizi motive et!
 

O biiiir Başmotivatör... O biiiir İmparator... O biiiir yenilmez armada... O biiiir fenomen...


Böyle bir istekte bulunmanın bir mahzuru var mı? Mahzuru yoksa da böyle bir istekte bulunmak mantıklı mı? Buna lüzum var mı?

Hepiniz televizyonlardan izlemişsinizdir. Turkcell’in Fatih Terim’li reklamını. Bir de diğeri Nike’ın reklamı. Ben de izledim. Zaten ne olduysa ondan sonra oldu. Kızılca kıyamet, feryat-figan, vaveyla, off ki ne of!

***

Hiç unutmam yıllardan ‘kasırga’, aylardan ‘fırtına’, günlerden de ‘fevri’ olduğu zaman dilimi içerisinde; güzelce dilimlediğim ekmeğimin üzerine sürdüğüm tereyağı bile henüz erimemişken; İSVİÇRE yangını baş gösterdi. E tabi kasırgalı, fırtınalı bir iklim olunca da yangın bir türlü söndürülemedi.

İşte bu hatıratımın başrolündeki o adamdı. Namı diğer İmparator; Fatih Terim. İşte o gün de motive etmişti. Motivasyon kurbanı olansa itibarımız olmuştu, ölen öldü kalan sağlar emekli edildi.

Ama o değişmedi. Motive edici güç olarak semalarımızda parlamaya devam eden bir yıldızdı. Kasıntıdan yanına yanaşılamadığından mıdır bilmem kimseler tarafından uyarılamadı. Çünkü o uyarılmaz, ancak uyarırdı.

Şimdi de aynını yapıyor… Sadece futbolcularını değil hepimizi motive ediyor. Haydi aslanlarım! Haydi kaplanlarım! Amansız olun! Aman dileyene aman vermeyin! Yemeyin de yanında yatın! Amanınız sizde kalsın! Aman kıtlığında bolluk çekersiniz!..

***


Filmi başa almak istedim. Çünkü anlayamadım. "Baş tarafını kaçırdım zahir” diye düşündüm ve kendime kızdım. “Bir filmi bile doğru dürüst takip edemiyorsam ne diye seyretme cüretinde bulunuyorsun a şabalak!

Ama yok, epi-topu film buymuş. Başı sonu aynı. Amansız diye başlıyor, öylece de bitiyor. “hoyda bre pehlivan” naralarını anımsatıyor. İyi de bize gaz lazım mıydı acaba?

Haydi diyelim ki taraftarlık bilincimizi geliştirsin, milli duygularımızı arttırsın, manevi hissiyatımızı daha da hassas kılsın diye bunu düşündüler. İyi tamam da bu neye yarayacak. “Allah Allah” nidalarıyla maç izlemeye mi gideceğiz?

Yahu hocam! Sen futbolcuları motive etsen kâfi bence. Bizi es geç. Sen “es” ver biz anlarız, otomatik olarak motive olur ve tezahürata başlarız.

***


Hani ne bileyim bu kadar gazlanınca İspanya seferine çıkacağız sandım.

Evdeki dededen kalma kılıcımı aradım. Bulamadım. Bulamayınca ev içerisinde, ev ahalisine karşı kendimi motive hissederek hır-gür çıkarma girişiminde bulundum.

Karşı cenahta yer alan ve o vakitte siperlerinden henüz çıkmamış olan zevcem ile müstakbel validem miğferlerini değnek ucuna takarak beni yanıltmaya çalıştılar.

Yemedim tabi.

Saydırmaya başladım. Tam olarak sayamadım ama saydırdığımı biliyorum.

Derken ayağımdan bir elektrik verme girişimi fark ettim. Meğer yerler ıslakmış ve elektrik prizinden kablo çekmişler. Beni öyle alt edeceklermiş.

Onu da yemedim tabi. Yalıtım malzemelerimi kuşandım. Ardından valide sultan elindeki tığlardan müteşekkil metal topunu bana doğru yuvarladı.

Gelen tığ mamulü metal topu ayağımla yukarı doğru sektirdim, bir kafa darbesi ile azıcık daha havalandırdım ve arkasından rövaşataya çıktım. Topa öyle bir vurmuşum ki asfalt bile ağladı. Asfalt olayını henüz çözemedim, asfalt danışmanına soracağım…

***


Ardından mahşeri bir kalabalıkta buluyorum kendimi. “Yahu burası neresi acaba, öldüm de sorguya mı geldim?” diye kendime soruyorum. Sağımda solumda hep insanlar. Rengârenk giyinmiş hepsi. Derken karşıdan yüksekçe bir yerden (tepecik) bir adam beliriyor.

Biz kimiz?!” diye höykürüyor.

O mahşeri kalabalığı bir titreme nöbeti tutuyor ki sormayın. “Gak-guk”, “kem-küm” diye sesler çıkıyor ama o cılız zaten, kimse duymaz. Derken yine gürlüyor karşıdaki tepecik.

Biz kimiz?!

Kalabalık birazcık toparlanır gibi oluyor, tek tük sesler çıkmaya başlıyor, “biz kimiz”, “sen kimsin”, “ben kimim” diye sağına soluna fısıldayanlar çoğalıyor. Derken ‘tepecik’ gaza geliyor “Biz kimiz?” diye bir daha coşuyor.

O süklüm-püklüm duran kalabalık öyle bir hareketleniyor ki, hurrraaa diyerek hücuma geçiyor, tabi arada ben de mecburen gidiyorum. Gitmesem düşüp yerde ezileceğim çünkü.

Tepeciğin ardından akan insan seli bir vadiye doğru ilerliyor. Orada duruyoruz. Vadide bir asma köprü. Ama tek kişinin geçebileceği kadar bir şey. Köprübaşında da bir tabela.

“Cennete gider”

***


Birden ter içinde uyandım… Televizyon açık, bangır-bangır bağırıyor. Reklam oynuyor. “BİZ KİMİZ!” diyor. Reklâmı izlerken uyumuş kalmışım iyi mi. Aman aman diyorum, odayı terk ediyorum…

Murat HACIOĞLU

1 Nisan 2009 Çarşamba
www.murathacioglu.com

Bu blog Milliyet.com.tr sitesinden 85 kez görüntülenmiştir

 
Toplam blog
: 656
: 1708
Kayıt tarihi
: 08.12.08
 
 

Allah kimisine “Yürü ya kulum” demiş. Ben onu “Yürü, yaz kulum” anladım. Yürü anca gidersin manas..