Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ekim '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Fatih Terim diye bir hocamız vardı

Fatih Terim diye bir hocamız vardı
 

2010 Dünya Kupası elemelerinde büyük bir hezimete uğradık. Birinciyle aramızda iki misliden fazla puan farkı var. Mucizeler bekleyerek yerine göz diktiğimiz Bosna Hersek'in de 7 puan gerisindeyiz. Bizim kupadaki şansımız, sahamızda Belçika'yla berabere kaldığımız gün bitmişti.

Ama yenilgiyi kabullenmek zor. İnsanın içindeki umut bitmiyor, bitmemeli de... Mücadele her zaman her yerde ve her konuda sonuna kadar devam etmeli. Pes etmemeli insan, son nefesine kadar yeni bir şeyler yapma isteğiyle dolu olmalı. Ancak bunun için de çaba göstermeli, gayret etmeli, azıcık silkinmeli, ben ne yapıyorum, ne yapmalıyım demeli...

Biz öyle yapamadık. Kayıplar devametti.. Elbette sürekli başarı olmaz, Başarısızlık da çok doğal. Özellikle çift tarafı olan bu gibi oyunlarda, biri kazanırken, diğeri kaybedecek. Biz kazansak başkaları kaybedecekti. Ancak bu gibi müsabakalarda insan yenilirken bile güzel bir oyun, ciddi ve metotlu bir mücadele bekliyor.

Elenmekten daha çok belki de buna yanıyoruz.

Bunun sebeplerinden biri ise, istikrarlı, düzenli, planlı, sistemli çalışmalara, alışkın olmayışımızdır. Tesadüfi başarılar her zaman her alanda bize yetmiş, aynı şansın hep devam etmesi için dua etmişizdir.

Kendimiz için Tanrı'dan bir dilekte bulunduğumuz zaman, bunun sonucu sadece bizi ilgilendiriyor. Ama iki taraflı bir müsabakada, siz Tanrı'dan yardım istiyorsanız, bir anlamda karşınızdakinin başarısız olmasını istiyorsunuz demektir.

Burada iki şeyi düşünmemiz lazım.

Birincisi, bizim inandığımız Tanrı, kâinatı ve ondaki canlı cansız bütün varlıkları yaratan muazzam güç ise, acaba haksız ve adaletsiz bir uygulama yapar mı? Hani hatırımız için yaparsa -böyle bir şey elbette söz konusu olamaz ama- ona Tanrı denebilir mi?

İkincisi biz, kâinatı ve ondaki canlı cansız bütün varlıkları yaratan o muazzam gücün tek bir elde toplandığını ve toplanması gerektiğini biliyorsak, yani Allah'tan başka hiçbir ilâh olmadığını iddia ediyorsak -ki, müslüman olmanın ilk şartı budur- o zaman rakiplerimizin yalvardığı Tanrı'nın da aynı olduğunu niye düşünmüyoruz?

Bir futbol eleştirisinde konuyu biraz farklı yere götürdüm belki ama, böyle çelişkilerle dolu hayatımızda, "doğru" yöntemleri bulmamızın biraz zor olduğuna dikkatinizi çekmek istedim.

*****

Dün akşamki maçla ilgili söylenecek bir şey yok. Eğer Bosna Hersek'in yerine biz gitmeyi istiyorsak, yaptığımız maçta onları yenmeliydik. Böylece hem onlardan güçlü olduğumuzu, Kupa'ya gitmeyi hakettiğimizi ortaya koyacak, hem de aramızdaki puan farkını kapatacaktık.

Aldığımız 1-1'lik sonuç, bizim bu turnuvada havlu attığımızı açık seçik ortaya koymuştu. Ben de o zaman "Geçmiş olsun" diye bir yazı yazmıştım. http://blog.milliyet.com.tr/Gecmis_olsun/Blog/?BlogNo=202233

Şimdi bu yazıyı yazmamın sebebi, maçsonrası Fatih Terim'in istifasının gündeme gelmesiyle ilgili yazılıp çizilenlerdir.

Deniyor ki, Terim 2012'ye kadar sözleşmesi gereği görevi devam ettirseydi, şu kadar milyon alacaktı, ondan vazgeçiyor.

Böyle bir bağlantı, böyle bir kurgu, böyle bir hesap olabilir mi? Terim'in sözleşmesi, ona şu kadar milyon vermek için yapılmamıştı ki, milli takımımızı başarıya ulaştırmak için yapılmıştı.

Bu şartlarda istifa etmekle, o paradan vazgeçmek arasında hiçbir bağlantı yok. Eğer ikinci olup elemelerde de rakibimizden sıyrılarak Güney Afrika'ya gitmeyi hak etseydik, Terim de buna rağmen ben ayrılıyorum, bırakıyorum deseydi, belki bu birazcık farklı yorumlanabilirdi.

Şu anda Terim'in alacağı paradan vazgeçmesi gibi bir durum yok yani...

*****

Zaten Terim'in bu çok yüksek maaşı hatırlarsanız, kamuoyunda uzun süre tartışılmış ve sonra da her şey gibi unutulmuştu. Ülkeyi yöneten insanların çok üstündeki bu meblağı, bir milli takım teknik direktörüne federasyon niye verir, onu da anlamış değilim.

Bana kalsa hocaya şöyle yeterli dolgun bir maaş veririm. Onun yanında başarıya endeksli primlerle onu motive etmeye çalışırım. Mesela iç sahada ve dış sahada alınacak her türlü sonuç için bir barem koyarım. -Takımların gücüne göre de gerekirse bu rakamlar farklı olabilir.- Bu arada tur atlamaya, Kupaya katılmaya ve Kupada alınacak her dereceye de belli primler koyarım. Daha iyi olmaz mı?

Yetkili ben olmadığıma göre, gereksiz bir tasarrufta bulundum galiba...

*****

Fatih Terim Galatasaray'da ve milli takımda Türk futboluna oyuncu ve hoca olarak katkıda bulunmuş önemli spor adamlarımızdan biridir. Başarıları yanında başarısızlıkları da elbette olmuştur. Yaptığı iyi ve güzel şeyler için ona teşekkür borçluyuz. Böyle bir durumda onu yerden yere vurmak gibi bir yanlış yapmamalıyız.

Kendi insanlarımıza öncelikle biz sahip çıkmalıyız. Birbirimizi kötülemekten bizim elde edebileceğimiz hiçbir şey yoktur. İnsanların sürekli başarılı olmaları mümkün değildir. Salt iyi şeyler yapan insan da yoktur. Ne yazık ki hepimiz kötü şeyler de yapabilen varlıklarız.

Onun için bir insandan bahsederken, -bu çok ünlü bir sanatçı, siyasetçi, idareci, futbolcu vs de olabilir, basit, cahil bir köylü vatandaş da olabilir- eksiklikleri ve yanlışları yanında, şöyle şöyle artı özellikleri de olan biri diye onu anlatalım.

Yüzde yüz iyi bir insan da yoktur, yüzde yüz kötü bir insan da...

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..