Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Aralık '19

 
Kategori
İnançlar
 

Fatiha-Fetih

Fetih'le alakalı olan Fatiha Suresi'nin, namazın her rekatında okunması zorunludur. Fakat Surenin doğru anlamına ulaşılması, gerçekten idrak edilmesi büyük önem taşır.

Bu bağlamda mealini okurken beynimizde karşıt düşünce oluşturmadan, itiraz etmeden, tamamen açık bir zihinle ona yaklaşmalıyız. Her seferinde adeta ilk defa okuyormuşçasına, çöp bilgiler olmadan değerlendirilmesi ve eski bilgilerle bağlantı kurulmaması gerekir.

“İhdinas Sıratal'müstakıym” yani 'herkes sıratı müstakim üzere gider' diyor FATİHA Suresi'nin başlarında. Herkes Sırat üstünde gittikten sonra artık bu noktada seçilmiş-seçilmemiş diye bir AYRIM söz konusu olamaz. Açığa çıkan her şey yerli yerindedir ve seçilmiş olarak kabul edilmelidir.

Bir başka ayet ise bunu teşvik eder:

“Yedi semâ (yedi bilinç mertebesindeki tüm yaratılmışlar), arz (bedenler) ve onların içindekiler O’nu tespih eder (Esmâ’sının özelliklerini açığa çıkaran işlevleriyle her an hâlden hâle dönüp dururlar)! Hiçbir şey yok ki, O’nun Hamdı olarak, tespih etmesin! Fakat siz onların işlevini anlamıyorsunuz! Muhakkak ki O, Haliym’dir, Ğafûr’dur."  (İsra:44)

Burada sanki örtülü olarak açığa çıkan bir şey var; ama o perdeliliğin altında 'herkes Rabbini zikretmektedir' anlamı söz konusu.

Herkes Sıratal'müstakıym” üzeredir, dedikten Sıratalleziyne en'amte aleyhim” de ise farkındalıklı bir durum söz konusu. Sürekli genişleyen sözcükler, yeni aşamaları getirse de baştaki sınırsızlığına riayet ederek farkındalık yaratan bir durumu ortaya koyuyor. Bu aşamada İyyaKE na'budu” nün yani Rasul boyutunun kendine (tanımaya dönük) seçtikleri var.

Bir örnekleme ile denileni anlatmakta yarar var:

Mesela  tüm eşyalarınız sizin. Bunların arasında yeni alınanlar, anneanneden kalanlar, babaanneden bırakılanlar...İstediklerinizi arzu ediyorsunuz, yani seçiyorsunuz. ‘Sıratalleziyne en'amte aleyhim’ koşullarını bu şekilde düşünün. 

Bu konu Kur’ân-ı Kerîm Çözümünde şu şekilde anlatılıyor:

“Özel anlam ile, "İHDA"yı, kişinin " en'am" yolundan ebedi huzur ve saadete ermesini sağlayacak bir "sırat"ı istemesi gerektiğini; "Hazreti Muhammed Aleyhisselam'ın bildirdiği gerçekler uygun bir yaşam sürmeyi kolaylaştırır" anlamında değerlendirmemiz gerekir. Allah'ın bu genel "in'am"ı dışında bir de özel "in'am"ı vardır ki, buna erenler; derece derece "salihler, şehidler, veliler ve nebilerdir"... Bu nimetler ile derece derece Allah'a yakin ve kurbet eylemişlerdir... "İHDA"yı bu "yakine ve kurbete götüren yola" anlamında da anlayabiliriz.

Bahsedilen noktalardan uzak düşmüşseniz, artık perdelenilenlerden olup, kafasında büyük resmin oluşabileceği parçaları bir araya getirememiş, ‘Ğayril’mağdubi’ konumuna gelmişiniz demektir. 

Kuşkusuz Kuran’ı anlamak, kişisel bakış açımızla olmuyor. 'Bizim bakış açımız' diye bir şey de yok zaten. O ağızdan, o kelamda, o hakikat üzere bir yaşama sahipse insan; o zaman çok daha farklı (tasavvufi deyimle) hiçbir itikatla kayıtlanmayan bakış açıları gerçekleşiyor. Olmayan için ise ancak tüm bilgiler metafor, mecaz oluyor. Dolayısıyla tüm açılımları en küçük ayrıntısına kadar didik didik edilerek kavranması gereken bir durum ortaya çıkıyor. Bu yoksa; hakikatten perdeli olup kabul etmediğin şeylerden ötürü, mecaz ve metaforlar üzerinde bir sürü gereksiz düşüncelere kapılıyorsun, boğuşmalara giriyorsun. Söz konusu anlayışa istinaden gerçeği aramak ve bulmak zorlaşıyor, hatta imkansızlaşıyor.

Kuantumdan, Hologramdan, Holografik Evrenden hiç bahsetmiyor. Umacı gibi korkarak geri çekiliyorlar. Oysa beklenen her kimse, bilimsellikten yararlanarak her şeyi adeta yeniden başlatacak.

Anlaşılan hayallerindeki dini esas alıyorlar. 

Bu idrak karışıklığı içinde, kişideki ‘iman-inanç geninin’ açığa çıkmasının büyük önemi var. Bilim bu hususu tespit etmiş.

İman geninin varlığını ilk olarak açıklayan ve tam olarak çıkmadığı takdirde o kimse 'cinlerden olur, cinni fikirli olur, zekaya dayanan bir zihni olur' diyen Üstad Ahmed Hulusi kanımca bu noktaya işaret ediyor. 

Değerli okurlar!

Sıradan mantığın epey dışında, cesaret isteyen bir şeylerden bahsediyoruz. Bu takdirde ibremiz yükseliyor. Bir kere 'hiçlik ve varoluş felsefesi' yaşamını insanın benliğinde bulması, sevmesi, âşık olması gerekiyor. Velilerin yaşamlarına bir bakın; hepsi birbirine el kol olmuş, birbirlerini ağırlamışlar, birbirleriyle paylaşmışlar. Ama bu konuda sabırlı olmalı, zıtlaşmalardan uzak durup negatifliğe izin verilmemelidir. 

Kendini otorite gibi kabul edenlerin acizliğini görecekleri günler gelmeden bu denilenleri anlamaları şart!

Ahmed  F. Yüksel

15 Aralık 2019 / İstanbul

https://www.facebook.com/ahmedfyuksel

https://www.instagram.com/ahmedfyuksel/

https://twitter.com/ahmedfyuksel

 
Toplam blog
: 636
: 9957
Kayıt tarihi
: 14.12.11
 
 

Araştırmacı Yazar.. ..