Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Mart '12

 
Kategori
Edebiyat
 

Fatma Aliye Hanım (Fatma Aliye Topuz)

Fatma Aliye Hanım (Fatma Aliye Topuz)
 

İlk kadın romancımız

1904 yılında Türkiye’de yazılan ve yayınlanan ilk Felsefe Tarihi kitabını yazmış.

İkinci bölümünü tamamen İslam Felsefe’sine ayırmış.

9 Ekim1862, İstanbul - ö. 13 Temmuz1936, İstanbul

&

Tüm dünyada kadın haklarını ilk kez savunan ve kadın erkek eşitliğinden bahseden Fatma Aliye Hanım’ın Türkiye’nin ilk kadın yazarı, ilkkadın felsefecisi olması ile birlikte tüm dünyada tanınması hükümetin 50TL’ lik banknotlara resmini koymasında büyük rol oynamış.

1862 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Fatma Aliye Hanım Tanzimat döneminin ünlü kişilerinden Ahmet Cevdet Paşa’nın kızıymış. Babasının eğitime verdiği önem sayesinde konakta özel öğretmenlerden Fransızca ve Arapça dersleri, felsefe ve tarih dersleri almış. İlk yazı denemelerini Fransızca'dan Türkçe’ye çeviri yaparak vermiş.

Yaşadığı dönemde kadınların Edebiyat ile uğraşmaları hoş görülmediği için çevirilerini Meram takma adını kullanarak yapıyormuş. Daha sonra; Mütercim Meram takma ismini kullanmaya başlayan Fatma Aliye Hanım ilk çevirisini George Ohnet’in Volente adlı eserine yapmayı uygun görmüş. Yaptığı çeviri beğenilince değişik kitapların çevirilerini yaparak takma isim ile yayınlamaya devam etmiş

Olayları dikkatli incelemesi, aile yapılarını inceleme duyguları Fatma Aliye Hanımı Felsefe’ye yöneltmiş. Babası ile Aristoteles, Platon ve İbn-i Rüşt’ün felsefelerini incelemeye ve bunları tartışmaya başlamış. Dönemin ilkKadın Hakları savunucusu olarak çok dikkat çeken FatmaAliye Hanım kadın erkek eşitliğini ve kadınların boşanma durumunda erkekler ile eşit hakları elde etmeleri için yoğun şekilde çaba harcamış.

 İlk Türk kadın romancı olma özelliği ile Avrupa ve Amerika basınında kendisinden söz edilen Fatma Aliye Hanım'ın “Nisvan-ı İslâm” adlı eseri Fransızca ve Arapçaya, “Udî” adlı romanı Fransızcaya çevrilmiş

Türk edebiyatının ve İslam coğrafyasının ilk kadın romancısı…

Aslında tarih ondan önce de bir kadın romancı olduğundan söz ediyor. Zafer hanımmış bu muhteşem hanım. Ondan uzun uzadıya söz edilmemesinin sebebi bir romanının olmasıymış. Oysa Fatma Aliye Hanım beş roman yazmış. O tarihte böyle bir mucize daha önce olmadığı için tarih sayfalarına ilk kadın romancımız olarak onun adı geçmiş.

Fatma Aliye Hanım'ın edebiyat dışındaki uğraşı alanlarından bir başkası ise yardım cemiyetleriymiş. 1897yılında 1897 Osmanlı-Yunan Savaşı'nda yaralanan askerlerin ailelerine yardım amacıyla Tercüman-ı Hakikatgazetesinde yazılar yazmış, Nisvan-ı Osmaniye İmdat Cemiyeti adlı bir dernek kurmuş. Bu dernek, ülkedeki ilk resmi kadın derneklerinden biridir. Fatma Aliye Hanım, Hilal-i Ahmer Cemiyeti'nin de ilk kadın üyesi.

&

Ben bir yazarım. On kitabım yayınlandı. Allah’ın izniyle bu sene dört kitabım daha yayınlanacak. Roman yazmanın nasıl bir şey olduğunu bilenlerdenim bir parçada olsa. Bu hanımefendilerinin isimlerini bile telaffuz ederken ne kadar heyecanlandığımı anlatmam inanın hiçte kolay olmuyor. Eli öpülesi kadınlarımız.

Yaptığım araştırmalarda tabiî ki çoğunluk diyemeyeceğim ama sık rastlanan bir şey, sanatla ilgili olanların ailelerin de mutlaka sanatın bir ucundan, köşesinden tutmuş birilerinin olduğudur. Tabiî ki kitap yazmak sanattır. Tabiî ki roman yazmak sanatın bir dalıdır. Bakın Fatma Aliye Hanımın hayatına:

Yazacaklarımı okuduklarımdan aklımda kalanları aktarmak yerine, başta yaptığım gibi ve devamında da bazı bölümleri sizlere birebir alıntı olarak vereceğim. Bu bence daha da şık olacak.

Fatma Aliye Hanım, 17 yaşında iken 1877–78 Osmanlı Rus harbindekiPlevne Savunmasıile ünlü Gazi Osman Paşa'nın yeğeni Kolağası Faik Bey ile evlenmiş ve dört kızı olmuş. (Hatice, Ayşe, İsmet, Nimet)

Evliliğinin ilk 10 yılında ancak eşinden gizli olarak kitap okuyabilen Fatma Aliye Hanım, eşinin bu konudaki tutumunun değişmesinden sonra onun izni ile tercümeler yapmaya başlamış.

Ben okuduklarımdan o kadar şaşkınım ki. Şimdi bu kadar rahatlığımız varken, bu kadar serbest halde iken okumamak için çeşitli mazeretlerimiz olurken. O dönemdeki hanımefendi eşinden gizli okuyor.

"Bir Hanım’ın gösterdiği çabalar, ünlü yazar Ahmed Mithat Efenditarafından Tercüman-ı Hakikatgazetesinde övülmüş. Yazar kendisini manevi kızı kabul etmiş. İnanın ben bunları okurken gözlerim yaşarıyor. Kalp atışlarım hızlanıyor.

1891yılında Ahmet Mithat Efendiile birlikte Hayal ve Hakikat adlı romanı yazdı. Romanın kadın ağzından olan kısmı Fatma Aliye Hanım'ın, erkek ağzından olan kısmı Ahmet Mithat Efendi'nin kaleminden çıkmış.  Bunu düşününce daha da çok şaşırdım. İki kişi bir roman yazıyorlar. Kadının düşüncelerini kadın, erkeğinkini erkek yazıyor. Birlikte bir kitap yazıyorlar. Bu sihirli gibi bir şey, tılsımlı gibi… Eser, Bir kadın ve Ahmet Mithat imzasıyla yayımlanmış. Bakın burada yine çok güzel şeyler yazıyor. Bu ikili bu muhteşem eserlerinden sonra;

Uzun süre mektuplaşmış ve bu mektupları Tercüman-ı Hakikat Gazetesi'nde yayımlanmış.

Fatma Aliye Hanım, 1892 yılında Muhadarat adlı ilk romanını kendi adıyla yayımlamış.

Bunu fazlası ile ve büyük bir sabırla beklemiştir. Ben bu konuda herhalde ciddi şekilde bencilim. Benim yazdığım kitaplarımı hiç kimseye mal ettirmem herhalde. Eğrisiyle, doğrusuyla benim yazdığım benim ismim olmalı derim.

Muhadarat adlı kitapla ilgili bilgi topladığımda kitabın içeriği dikkatimi çekti.

Eserde; XIX yüzyıl sonunda Osmanlıtoplumundaki konakhayatı teferruatlı bir biçimde ele alınıp işlenmiştir. Ana tema baskı ile yapılan evliliğin mutsuzlukla sonuçlanması ve kadının ilk sevgisinden vazgeçerek tekrar sevebileceği görüşü…

İkinci kitabının ismi Udi…

Eserde; mutsuz bir evlilik yapan Bedia'nın hikâyesini dönemine göre çok yalın bir dille anlatmış.

Fatma Aliye Hanımın kitaplarını araştırırken edindiklerim; Kadını işlemiş yazar. Kadın sorunları diyoruz ya şimdi biz yazdıklarımızda işte bunlardan söz etmiş. Bunlarla ilişkili hayatları dile getirmiş, kaleme almış. Evliliklerden söz etmiş, mutsuzluklardan, zorbalıklardan. Zorlanılmalardan. Yine de bütün zorluklara rağmen ezilmek istemeyen kadınların sıkıntılarını yazmış. Haklı nedenlerle isyan eden kadınlar, çalışmak isteyen, üretmek isteyen, ayaklarının üstünde durmak isteyen kadınlardan bahsetmiş. Körü körüne erkeğe göz yummayan kadınlardan… Fatma Aliye Hanım'ın diğer romanları Ref'et, Enin, Levayih-i Hayat adlarını taşıyormuş.

Yazar bunların haricinde sesinin daha çok duyulması, yazdıklarının en azından kitlelere ulaşabilmesi için Kadın gazetelerinde yazılar yazmaya başlamış. Kadın haklarını savunmuş. Bunları yaparken muhafazar kesimlerden de tepki almamaya dikkat etmiş. İslam’a gönül veren biri olarak;

1892'de yayımlanan Nisvan-ı İslam adlı kitabında Avrupalı kadınlara İslam'da kadının durumunu anlatmış. Geleneklerin güzelliklerinden, yapıcılıklarından bahsetmiş.

1893 yılında Ahmet Mithat Efendi tarafından yazılan Bir Osmanlı Kadın Yazarın Doğuşu (Bir Muharrire-i Osmaniye'nin Neşeti) adlı kitap ününü arttırmış. Bu kitap Ahmet Mithat'ın Fatma Aliye'yi anlattığı yazıları ve Fatma Aliye'nin doğrudan kendisini anlattığı mektuplarından oluşmaktaymış. Fatma Aliye mektuplarında bitmek tükenmez bilmeyen öğrenme coşkusunu anlatmış.(alıntı)

1914yılında yazdığı Ahmed Cevdet Paşa ve Zamanı son yapıtı olmuş. Fatma Aliye Hanım, soyadı yasasından sonra Topuz soyadını almış. Fatma Aliye Hanım, ilk Osmanlı kadın feministlerden Emine Semiye'nin ablası, tiyatro ve sinema oyuncusu Suna Selen'in anneannesidir.

Böyle yazıyor birçok yerde. Bu muhteşem kadınların hayatlarını okuduğum zaman çok şaşırıyorum. Gerçekten şaşırıyorum. Bu anlatılanlar kolay olacaklar değil ki. Bizler bu zamanda bunları başarmak için ciddi mücadeleler veriyoruz. O zamanlar nasıl yapmışlar inanılası gibi değil.

Düşünün o tarihte romanlar yazmış.

Gazetelerde yazılar, köşeler yazmış.

Derneklerde çalışmış.

Dünya kadınlarına İslam’da kadını anlatmış.

Bir İslam yazarı olarak yapmış bunu.

Geleneklerimizi, örf ve adetlerimizi onların kulaklarına fısıldamış.

Evlenmiş.

Dört çocuk annesi olmuş.

Tüm dünyada kadın haklarını ilk kez savunmuş.

Kadın erkek eşitliğinden bahsetmiş.

Türkiye’nin ilk kadın yazarı, ilkkadın felsefecisiymiş.

50TL’ lik banknotlara resmi konulmuş.

O dönemdeki kadınların sesi olmuş. Daha ne olsun?

 

Nazan Şara Şatana

 

http:// http://www.facebook.com/#!/profile.php?id=100002892442552

 

https://twitter.com/#!/nazansarasatana

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....