Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Şubat '09

 
Kategori
Anılar
 

Faturamın bedeli

Faturamın bedeli
 

Herkes acılarını, sıkıntılarını dile getirir, anlatır diğerlerine.
Ben de kendimi öyle yapabiliyor sanırdım.
Bu konuda, hiç yanlız bırakılmadığımı söylemem gerek.
Ne zaman ihtiyaç duysam, ne zaman aman desem hızır gibi
yanımda biten çok sıkı dostlarım vardır.

Çok dik duruşlarıma kanmayan, iyi hissediyorken de, öyle görünmeye çalışıyorken de yalnız bırakmayan dostlar, can parçalarım var...

Ama onlar için bile, zaman zaman ben, her şeyin altından kalkamayan bir güçlüyüm. Gücümü kullanamayan bir suçlu...

Onurluluk, erdem, saygı duymak ve vefa... Her şey çok çok fazla geldi,
taşıyamaz oldum...

Aslında ben de kendini seven bir egoistim.
Bunu da herkes bilir zaten, saklamam, severim egoizmimi.
Benim de canım yanar oysa, ben de sıkıntı yaşarım. Kimi insanların ağlaştığı kadar değildir dışa vurmalarım ama ben de anlaşılmayı çok isterim.

Yüzüme karşı, ''kızım evet çok haklısın ama, sen de vuracağın yerde yumruğunu vurmuyorsun'' cümlesiyle bağlanmasın istiyorum artık sözler sona.

Tabii, kızdığım yerler var kendime olmazmı hiç : İnsan ne ise onu yaşar, ve sonra şikayet etmek aptallıktır. Çok istersen yaşarsın. Ben de bunu yaptım. Ama, yine de şikayet edesim var. Bunları kendime söyleyerek, diğer kişilere de, ''Şöyle bir susun siz bakalım, ben bunları biliyorum, geçelim haydi...'' demek istiyorum birazcık.

Sevgi gösterileri, karşı taraf için taşınamayacak boyutta samimi ve alışılmadık olduğu zamanlarda, insanlara dokunma ve sevgimi hissettirme dönemlerinde, sanırım bir şeyleri eksik bıraktım.

-Dinginleşmek isteyebileceğim, özel alanıma çekilmek isteyebileceğim,
kafa dinlemek isteyebileceğim, saatli saatsiz çat kapı geliveren evin kendi insanına zaman ayırmaya halim olamayacağı gibi insanlık hallerinin ifade edilmesidir aslında suçlu ilan edilme sebebim.- Bu arada, tüm bu insanlık hallarinin dışındaki normal sıradan zamanlarım tabiiki daha fazladır.
Böyle zamanlarda, fazladan bir sevgi ve coşku sundum galiba hesapsızca..
Burada da suçlu benim. Çünkü, hayatı boyunca hiç bir kadından alamayacağı huzur ve özgüven duygusunu benden almış bulunan kişiyle iletişimim sırasında, araya kadınca ayak oyunlarını serpiştirmeyi unutuvermişim:))
''Kadınsı duruşlar, insanın yaradılışında vardır. Ama altını kalın çizgiyle sabitlemezsen görünmez olursun.'' öyle diyor büyüklerimiz..

Az gelir. ''Hiç sevmedin''olursun.
Sevgilerini oğulcuklarına yarım yamalak bile olsa geçiremeden bırakmış kadınların, kısaca, hayata karşı sevgisiz olabilen ve kendini sevmeyen annelerin yazdığı faturayı sen ödersin.

Annelerin oğullarında bıraktıkları o buruk-kırık iç yarasının bedelini yine sen ödersin.

Annesindir artık ve oğlunun geleceğine ipotek koymamayı mutlaka istiyorsundur.
Kötü örneğin örnek olmamasını istersin. Elbette de, faturayı, diğer ana hatuna kesersin. Dersin ki; ''ben oğlunun anası değilim, senden daha çok sevemem, daha iyi eğitemem ve sevilidiğim kadar severim. Hatta hiç farketmez, çok sevsede beni senin oğlun, ben artık sevmiyorum. ''Bitti'' dersin, ''buraya kadar.'' Tek gerçek ve sonsuz sevgi ana evlat sevgisidir. Hiç bir aşk sonsuz olamıyor üzgünüm. Bana oğlunu doğurup hediye ettiğin için teşekkür ederim ama, çok mersi artık istemiyorum.''
''Unutabildim bak, sevmediğim anıları canlı tutmayı dahi bıraktım.''
''Ben oğlunu ve seni affediyorum.'' Faturamın bedelini ödedim, borcum harcım yoktur hiç kimseye.''

Kendimi ve yaşamımı, ellerimle kurduğum huzurlu camdan kulemi çok seviyorum. Ben de emeği olan herşeye çok teşekkür ediyorum.


Özlem Erkaplan
10.02.2007 tarihli eski bir yazımdan alıntıdır.
 
Toplam blog
: 66
: 576
Kayıt tarihi
: 26.01.09
 
 

1963 doğumluyum. İngilizce öğretmeliği yapıyorum. 20 yaşında bir oğlum var. İzmir' de yaşayan şan..