Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Şubat '12

 
Kategori
Tarih
 

Fazıl Hüsnü Dağlarca

Fazıl Hüsnü Dağlarca
 

Fazıl Hüsnü Dağlarca


1914, İstanbul - ö. 15 Ekim 2008


Şiir yazan – şiir düşünen adam!


1976 yılında, ABD’ de Milletlerarası Şiir Forumu tarafından,

‘Yaşayan en iyi Türk Şairi’

Seçilmiş.


Türk Edebiyatının duayenlerinden,

Büyük Türk şairlerinden

Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın; 60'dan fazla şiir kitabı bulunuyor.


*

''Mustafa Kemal'in Kağnısı''


''Yediyordu Elif kağnısını

Kara geceden - geceden

Sankim elif - elif uzuyordu, inceliyordu

Uzak cephelerin acısıydı gıcırtılar

İnliyordu dağın ardı, yasla

Her bir heceden heceden''

*

Sevgimi unutmak için seyrederim bir tabloyu, bir mermeri
Ki ne kadar dalsa ruhum yeniden döner geriye:
Okurum düşüne - düşüne okuduğun şiirleri,
Senin düşüncen geçerken üzerlerinde

Bir sıcaklık kalmıştır diye…


*

Bir kuştu,
Allı - allı bir kuş.
Her tüyüne bir çiçek bağladılar
Uçmadı o.
Bir kuştu,
Mavili - mavili bir kuş.
Her tüyüne bir boncuk bağladılar
Uçmadı o.
Bir kuştu,
Yeşilli - yeşilli bir kuş.
Her tüyüne bir çocuk kordelası bağladılar
Uçtu o.


*


04.02.1956

Fazıl Hüsnü Dağlarca Yedi Tepe Şiir Armağanı'nı kazandı.

Şair bu ödülü ‘Asu’ adlı şiir kitabıyla aldı.

*


Bu üç şiiri okuyunca içimin ezildiğini hissettim. Nasıl büyülü sözler, bir araya inci dizesi gibi dizilmişler. Şaşmamak ne mümkün!


Sanki okurken gözlerimiz, mukaddes bir enamati satırlardan alıyor, beynimizde inceletiyor, çok kıymetli olduğuna karar veriyor, ömür boyu kalması için gönlümüze gönderiyor.


Ben bir şeyler yazmaya çalışan biri olarak, böyle insanları okuduğum zaman, onların eserlerine göz attığım zaman ciddi olarak heyecanlanıyorum. Sanıyorum heyecandan tansiyonum yükseliyor. Onların; akıl, ruh ve yürek güzelliklerini düşünüp, bizlere hediye ettikleri eserlerini incelediğimde gerçekten hani derler ya; ‘kalbim pır – pır atıyor’ işte öyle atıyor.

Böyle üstatları bilmemiz gerekiyor, böyle muhteşem insanları tanımamız gerekiyor. Yapmalıyız, yazmalayız.

Ben bu büyük insanlardan fırsat buldukça sizlere söz edeceğim…


Fazıl Hüsnü Dağlarcaiçin bilen kişiler şöyle yazmışlar.

Cumhuriyet döneminin, özgün, nicelik, nitelik bakımından en verimli olanıdır.


Onun şiirlerinden birini okuduğunuzda bunu anlamamanız mümkün değil ki zaten. Onun şiirlerindeki lezzet çok farklı. Su gibi akıp gidiyor. Şiir bitiyor, siz düşünüyorsunuz. Gerçekten çok güzeldi diyor ve bir süre şiirin etkisinde öylece kalakalıyorsunuz…


Bir yerde diyorki: onun sözcükleri farklı, temaları, şiir kalıpları farklı. O ne kendi zamanındaki şairlere benzer, ne de kendinden önceki zamanlardakine!

Onun kendine has bir hali vardır. Onun mistik alemlere olan ilgisi, değişik tarzından dolayı, Victor Hugo’ya yakıştırılan, büyücü, müneccim ona da yakıştırılmıştır. Yada yakıştırılmalıdır.


19 yaşında şiir yazmaya başlayan Dağlarca’nın ilk şiiri olan ‘Yavaşlayan Ömür’ 1933’te İstanbul Dergisinde yayınlanmış.

Bu bir sevda şiiridir. Bilinmeyen bir sevgiliye sesleniştir.

‘Havaya Çizilen Dünya’onun ilk şiir kitabıdır.

Onun tüm benliğini yansıttığı kitabı; ‘Çocuk ve Allah’ olduğu söylenir.

Dağlarca şiirlerinde insan kaderini işlemiştir.


· 26 Ağustos 1914 İstanbul doğumlu.

· Süvari yarbayı Hasan Hüsnü Bey'in oğludur, ilköğrenimini Konya, Kayseri, Adana ve Kozan'da, orta öğrenimini Tarsus ve Adana ortaokulundan sonra girdiği Kuleli Askeri Lisesi'nde tamamladı (1933).

· 1935'te piyade subayı göreviyle Doğu ve Orta Anadolu'nun, Trakya'nın pek çok yerini dolaştı.

· Ordudaki hizmeti on beş yılı doldurunca, önyüzbaşı rütbesiyle askerlikten 1950'de ayrıldı.

· 1952-1960 yılları arasında Çalışma Bakanlığı'nda iş müfettişi olarak İstanbul'da çalıştı.

· Buradan ayrıldıktan sonra İstanbul Aksaray'da "Kitap" kitapevini açtı ve yayıncılığa başladı.

· Dört yıl Türkçe isimli aylık dergiyi çıkardı. (Ocak 1960-Temmuz 1964). İlk yazısı 1927'de Yeni Adana gazetesinde yayınlanan bir hikâyedir,

· İstanbul dergisinde 1933'te çıkan "Yavaşlayan Ömür" adlı şiiriyle adını duyurmaya başladı.

· Varlık, Kültür Haftası, Yücel, Aile, İnkılâpçı Gençlik, Yeditepe ve Türk Dili dergilerinde şiirleri çıktı.(alıntı)


Bir arkadaşı onu anlatırken şöyle demiş:


· “O, şiiri 'doğanın sözcüklere dönüşmüş güzelliği, anahtarı' olarak tanımlardı. Şiir yazmak onun için yaşamak, nefes almak, su içmek gibi doğal bir işti aslında. O yüzden son anına nefes aldığı, yaşadığı son ana kadar şiirden uzak düşmedi.”


Kendimi şöyle de şanslı görebiliyorum. Rabbim’e binlerce kere hamd ediyorum.

Böyle değerleri fark edebiliyorum.


Şiirlerle kalın, en azından içinizden geldiğince, dilinizin döndüğünce, sevdiğinize bir iki şey fısıldayın. Bizler hiç birimiz, böyle üstadlar gibi şiirleri tabiki yazamayız, ama en azından biri iki güzel kelimeyi, bir cümlede kullanabilir, birelerine de fısıldayabiliriz…


Şiirlerle kalın.


Nazan Şara Şatana


http://www.facebook.com/profile.php?id=100002892442552&ref=tn_tnmn#!/profile.php?id=100002892442552


https://twitter.com/#!/nazansarasatana

 

 

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....