Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ekim '12

 
Kategori
Güncel
 

Fazıl Say'dan çıktım yola...

Fazıl Say'dan çıktım yola...
 

Kaynak:İnternet


“Savaş istemiyoruz” diyor halkın çoğu, kimse tınmıyor!

“Sokak hayvanları öldürülmesin” diye yürüyüşler yapılıyor; keza tın!

“Açız!” deniliyor, “İşsiziz…”

“Öğretmenlerin ataması yapılmıyor” diye yakınıyor binlercesi, “Ordu yıpratılıyor” diye içerleyenlerin yanı sıra “Polis olarak sıkıntılarımız var!” diyerek çözüm arayışında olanlar var…

Kimse dinlenmiyor; PKK kendi kanunlarını uygulamaya koyup sorguya alıyor istediği kişileri, öğretmenleri kaçırıyor, milletvekillerini…

Bunları dinleyen bir merci yok!

Lakin, Twitter da kim ne paylaşmış, Facebook da kim neyi yazmış takibinde başarılı büyüklerimiz var!

Fazıl Say Ömer Hayyam’a ait olduğu düşünülen bir şiiri paylaşmış; vay! Neymiş efendim “Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılamak” imiş suçu! Hakim karşısına çıkıyor, iyi mi!

Halkın tümünün benimsediği yaşam değerleri alenen yok edilirken kimse suçlanmıyor da “Dini değerleri aşağılamak” gibi suç ile bir şiiri paylaşan yargılanıyor ya; anlaşılıyor ki “Din” insandan önce gelmektedir!

******

Oysa dinlerin var oluş sebepleri insanlardır…

******

Yüzyıllar boyunca bedeli ödendi de “Laiklik” ile çözüm bulundu.

******

Bu dava laikliğin de, şiirin de, sanatın ve özgür irade, ifadenin de cenaze merasimidir!

******

Hayır yani, hiç kimse “Bu zamlar altında yaşamamız imkansız” diye dava dilekçesi vermez mi?

“Yaşamamız tehdit altında” diye, mesela…

Ve hiç mi bir yetkili şöyle basit bir hesap-kitap yapıp da, “Yav hakikaten, bu insanlar ne yiyor, ne içiyor?” diye sormaz mı kendi kendine?

Etin kilosu kaç lira, sütün litresi; peynirin kibrit kutusu kadarı, yumurtanın tanesi…

Bir evin elektrik, su, telefon masrafı, en kısıtlı kullanımda, ne kadardır?

En köhne evin kirası ne kadar, mesela?

Sinema, tiyatro, konser gibi şeyler fazla lüks, yağmurdan korunmak için alınması gereken bir şemsiye, bir bot; soğuktan korunmak için bir mont…

En adisinden hesaplayın, en eski modelinden; kışın soğuğunda ısınma parasını katın hesaba, yazın sıcağına dayanmaya yarayan vantilatör ve klimalardan geçtim.

Bir elinize kağıt alın bir zahmet bir de kalem; yazın ve toplayın yalnızca…

Bir de asgari ücreti koyun altına: Eksi kaç çıktı?

Öğretmen maaşını, emekli maaşını koyun, moraliniz düzelsin diyeceğim, cıkkss!

******

Hal böyleyken “Dini değerlerimizi alenen aşağılamak” gibi bir suç türemiş ve  Fazıl Say gibi göğsümüzü kabartan biri bundan nasiplenmiş; aynı suçtan binlerce, yüzbinlerce kişi yargılanabilir her an ve ruhumuz bile duymaz, iyi mi!

******

Anayasaya “Türk” adı konulsun mu diye tartışırken bizim meclisimiz “Suriyeli”lerin ne olduklarını araştırmadan buyur ediyor ya, bir virtüözümüzün paylaştığı bir şiiri suç ilan ediyorken her Suriyeli olana kapımızı açıyor ve baş tacı ediyorsa…

Bu duruma alınan “Türk Halkı”nı “Türk” demek ile suçlayıp da “Irk ayrımı yapmıyoruz” diye  susturup, asıl alındıkları konuyu es geçiyorsa…

Bir dinle ya, adam/kadın diyor ki: Ben açım, ailem aç! Bana yardım yapacağınıza neden Suriyelilere yapıyorsunuz?

Ben de diyorum ki: Suriyeli dediklerin kimler?

Kimlere kucak açıyoruz?

Hangisinin twitterda ve Facebook da ne paylaştığına baktın?

******

“Suriyeli” deniyor ya; kendi içimizde yaşanan anayasa düzenlemesi ile ilgili bir soru oluşmuyor kimsenin aklında!

“Türk” denilmesinden rahatsızlık duyan bir ülke “Suriyeli” den de hesap sormalı; anan nereli, baban?

Yok şekerim, tüm dünya ülkeleri yıllardır bir kimlik bulmuş, kendilerini öyle ifade eder olmuş, kimseye batmamış da bu bize batar oldu!

Türkiye Cumhuriyeti cumhuriyet ile yönetilen laik bir cumhuriyettir ve bu ülke üstünde yaşayanlar da Türk vatandaşıdır; “Türk olarak tanınırlar!

“Turkey” uluslararası adıdır, İngilizce’de “Hindi” anlamına geldiği için “Türkiye” olarak tanıtılmaya başlanmıştır yıllar öncesinden.

Lakin uluslararası arenada “Türk” olarak devam eder Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının adı!

******

Neyse, toparlarsam eğer, yılar öncesinden muhteşem güzellikte bir şiir, rubai ya da, yazılmış; okumayan, bilmeyen kimse kalmamış.

Sosyal paylaşım siteleri olmadan da biliyorduk yani; çok genç nesil belki ilk kez bu vasıta ile öğrendi!

“Dini anlamda” sakıncalı bulunmuş “Laiklik” anayasasında bulunan cumhuriyetle yönetilen bir devlette; anayasa değişikliği için acele edilmesi de bundandır, muhtemelen!

“Harçlar belimizi büküyor” diye yürüyen üniversite gençliğini biber gazı ve polis darbeleri ile durduran ve apar-topar göz altına alıp da, yetmeyip, hapse tıkan bir yönetimden bahsediyoruz ki; o yönetim bir süre sonra “Harçları kaldırdık” diyor, göğüslerini gere gere…

Sonra öğreniyoruz: Harçlar kaldırılmış ama eğitim katkı payı diye bir yükümlülük gelmiş!

Haklarını arayan öğrencilerden haber yok, ama…

******

Yine toparlayamadım ya…

******

Neyse… Demem odur ki; hakkını arayan kimse dinlenmedi, dinlenmeyecek! (Telefon dinleme durumları ayrı)!

Açım diyen de dinlenmeyecek, işsizim diyen de…

“Savaşmayalım” diyen, “Sevişelim” diyen de…

“Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının adı “Türk” dür diye bağırsalar, “Tüm dünya böyle biliyor değiştirmenin ne anlamı var?” dense de…

Dinlenmiyor şekerim!

Seni, beni telefondan dinliyorlar da halkın sesini dinlemiyorlar!

Hoş, PKK’nın telsiz konuşmaları da dinlenmiyor ya; ancak şehitlerden sonra deşifre oluyor!

Haa, bir de bilmem ne uçağı falan gibi konularda dış bildirimler esas alınıyor ya: Şekerim; dış sesleri dinlemek yerine iç sesleri bir dinle!

Vatandaşın inleme seslerine kulak kabart, zorunlu alkış seslerinden ziyade…

Ha dediğinde savaşacak kaç kişi bulursun ardında gönüllü, bir bunu düşün, gönülsüz ölüme giden kaç kişi ölür senin için?

Yaşarken ölüme yakın beslenen, anasını alıp gitmesi salık verilen kaç genç; kendi dururken Suriyelilere para yardımı, üniversite direkt giriş hakkı tanınmasını sineye çeker ki?

Bir tek: Korunan gençler!

Onların ilkokul zamanlarından ele alındıklarını, ablalı-abili evlerde yatıp kalktıklarını, belli bir amaç doğrultusunda yetiştirildikleri bilmeyenimiz yok.

Ses vermeyen vatandaşlar da onlar ve aileleri zaten; ez az otuz yıllık bir yatırım; hiçbir siyasi parti çocuklara yatırım yapmayı kendine yediremedi lakin “Din” ile başlayan cümleler çocukları hedef almaya yetti!

Öyle bir hakkı kendinde bulanlar oldu!

******

“Atatürk” silinemez yüreğimizden diyenler şu an çok, biz diyenler yaşlandıkça, ölüme yol açtıkça, yeni nesiller ne kadar tanıyacaklar Atatürk’ü?

İlkokullarda anlatılmazsa, dini içerikli dersler ön planda olursa, kaçımız yetişebiliriz yeni nesle Atatürk’ü anlatmaya?

“Günah” korkusu yerleşirse sabilerin yüreğine hangi ana-baba “Özgür iradeyi” anlatabilir ve öğretebilir o yavrucaklara?

******

Yani; bireyden başlayan bir döngüdür; birey seçer yönetenleri lakin yönetenler bireyi yörüngelerine çekecek sihirli sözcüğü bulduklarında korkularından altına yapacak toplum çıkar ortaya; ki kimseye yararı olmaz, zararı en çok kendinedir, farkında bile olmaz!

******

Yine ne uzun yazdım; sonuna kadar okuyanlar varsa, vallaha “Helal olsun”!

 

http://twitter.com/Gulgunkaraoglu

gulgun_2006@hotmail.com

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..