Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Mart '11

 
Kategori
Güncel
 

Felaket'in Japonca'sı

Felaket'in Japonca'sı
 

Caresizlikten de agir bir dram bu...


Ne zamandir yazamiyorum... 

Mazeret bildiremeyecegim, cunku yok. 

Bu sefer, hakikaten icimden gelmiyor da ondan yazmiyorum. 

Icimden sadece oturup aglamak geliyor. 

Agliyorum da, ama bir turlu dur durak bilmiyor. Dinmiyor bir turlu. 

Kendimi televizyon haberlerinden, gazete sitelerinden ve ozellikle de izledigim kisi ve kuruluslar tarafindan her dakika depremden/tsunamiden haberler veren twitter'dan uzak tutmaya calisiyorum, ama olmuyor. Bir turlu becerimiyorum. 

Dun kendimi Fukushima ile Charlotte arasindaki mesafeyi hesaplamak icin internette gezinirken buldum. Halbuki, ne faydasi var... Japonya sahilleri her gun pitircik gibi 'olu beden' acarken ben burada bahari gormusum, cicegi koklamisim neye yarar. 

Insana, haksizlik gibi geliyor. 

Dunyanin bir ucunda caresizlikten bile agir bir dram yasanirken, benim dogan gune uyanmam, yiyip icip, sonra da …mam, yorgun argin isten gelip biraz dinlenmek icin kestirmem, haksizlik. O basi dumanli reactor, ici disina cikarak aldiklari her nefesle cevresindeki insanlari birer birer de degil topluca oldururken, benim burada onlari televizyondan naklen izliyor olmam, haksizlik. 

Hic bir sey yapamadan eli kolu bagli kalmak, buyuk haksizlik. 

Aglamaktan baska bir sey yapamiyor olmak, cok buyuk haksizlik. 

Her seyden ve herkesten cok kendime haksizlik. Zira, oraya gitsem, yanlarina otursam, ellerini tutsam, gozlerine baksam da faydadan cok zararim olurdu. Bu islerde tecrubeli degilim. Yarim saatin icinde cocuklarinin hepsini kaybetmis bir anne nasil teselli edilir bilmem. Yaricapi alti mil olan bir alanda deli gibi donerek babasini arayan on yasinda yapayalniz bir cocuga ne denir bilmem. Gozlerinde her gecen gun biraz daha buyuyen koca bir dalgayla dolanan ve bundan sonraki omrunde de ondan baska bir sey gormeyecek olan genc kizin bana bakmasini saglayamam. 

Japonca 'felaket' nasil hecelenir ve ‘gecmis olsun’ nasil denir, onu bile bilmem. 

Iste bu cok buyuk bir haksizlik bana. 

Ve bu haksizliga dayanmakta cok zorlaniyorum. Aglamak yetmiyor, dua etmek sakinlestirmiyor, ogrenmek ve olanlari aninda izlemek hic yardimci olmuyor. Bir ise yarayacagina inansam onlarla olecegim, ama o bile faydasiz. Sozun bittigi yer de burasi, kanin akmaktan vazgecip durdugu yer de. 

Kendimi kucucuk ve gereksiz hissediyorum. Dunya, butun agirligiyla omuzlarimda sanki. Altinda eziliyorum. Japonya’yi yok etmeye adanmis o dalga beni de yuttu sanki. 

Iste bu yuzden yazamiyorum. 

Zorlayip bir seyler karalasam bile, biliyorum ki, ne mor daglar, ne de tomurcuga durmus bir ask cikacak kalemden. Parmaklarim hep islak ve kaygan cunku. Onlara hala sahip oldugum icin… Kirilip bukulup bir kalemi kavrayabildikleri, onu asagi yukari, ileri geri hareket ettirebildikleri… Yani, yazabildikleri icin sukretmeliyim, biliyorum. Ama elimde degil, ne yapayim? 

Simdilik onlarla sadece gozlerimi siliyor ve internete yeni ne dusmus diye tuslarin uzerinde geziyorum, o kadar. 

Gececek. Bu da bitecek. Unutmayacagiz belki, ama acimiz hafifleyecek. 1999 Golcuk de oyle oldu, Cin de, Haiti de ve Endonezya da… Bu da tarihte yerini alacak ve kayitlarda bir suru cok haneli rakamla tanimlanan buyuk bir felaket olarak adlanacak. Bunu bilmek ve hatta kabul etmek bile benim bu gunleri yasamama engel olamiyor yine de. 

Zamana ihtiyac var. Ve inanin, bugun hangi kosesinde olursa olsun Japonya’da yasayan insanlarin ihtiyac duydugundan cok, ama pek cok daha az bir zaman bu. Onlarinki, bir omur boyu…
 

 
Toplam blog
: 18
: 545
Kayıt tarihi
: 24.12.08
 
 

Göze uzak, gönüle yakın olmaktır dileğim. Keyifli okumalar dilerim. ..