Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Mayıs '11

 
Kategori
Güncel
 

Felaketçi/refakatçı

Felaketçi/refakatçı
 

Felaketçi dede ve eşi


Küçücük bir adam. 

Boyu kısa mı kısa. 

Sakalları süt beyaz. 

Gözleri fıldır fıldır. 

Üzerindeki elbiseler kendisinden daha yaşlı. 

Hastanede girmediği yer yok. 

Ben herkesin “felaketcisiyim” diyor. 

Yani “refakatçi.” 

Dili dönmüyor ya da kulakları iyi duymuyor. 

“Sen necisin burada?” diyorum. 

“Felaketçi” diyor. 

“Refakatçi mi” diyorum. 

Hee söylediğinden diyor. 

Melek gibi bir insan. 

Adını soruyorum. 

“Kazım Gümüş” derken, nüfus cüzdanın uzatıyor 

Bakıyorum, 1937 doğumlu. 

Yenice Doma’dan. 

Şimdiki adıyla Kalabakbaşı Köyü’nden. 

Bir kimlik daha çıkarıyor. 

Yaşlılık aylığı kartı. 

Kartın arkasında mini mini harflerle yazmışlar. 

“Hastanelerden ücretsiz yararlanır” diye. 

Birkaç kuruş yaşlılık aylığı da olmasa hepten işi zor, Kazım Amca’nın. 

Sen kimin felaketçisi oluyorsun, yok ya refakatçisi? 

Anlatıyor. 

“Benim hanıma bakıyom ben. Bem hanım benden çok küçük. Ben 74 yaşındayım. Hanım 66 yaşında. Benim hanım benden veran oldu. Bana bakçakken, ben una bakıyom.” 

Devam ediyor Kazım Amca,  

“Elinin birisi büzüştü bem Hatçanın. Aş yapamıyo. Soba yakamıyo. Gızını yanına götürüyom duramıyo. İşim çok zor benim. Yeşil kart olmasa bizim işimiz çok zor. Para bulup gelemiz hastanelere. Köde ölüp galırız da, kimse gapımızı açmaz.” 

Zor sanattır yaşamak. 

Fakir yaşamak, zordur. 

Fakirliğin hamallığını yapmak daha da zordur. 

İddia ediyorum. 

Yenice’deki fakir insanları başka yerde bulamazsınız. 

Kastamonu yöresindeki fakirlik, Batman’da yoktur. 

Çanakkale’nin merkez köylerinde bile, ekmeğe muhtaç insanlar vardır sayısız. 

Güneydoğu’nun yoksulluk politikaları içinde boğuşurken, Çanakkale’deki fakirliği görmeyecek kadar körelmiş gözlerimiz. 

Hâlâ Çanakkale’nin birçok köyünde, en iyi ulaşım aracı ve yük taşıma şimendiferi eşektir. 

Yenice’de, Bayramiç’te eşeklerin saltanatı devam eder günümüzde. 

Yenice’de bir bakkalın önünde iki ihtiyar gördüm. 

Yaşları 70’i geçmiş karı koca, ceplerindeki parayı saydılar. 

Dedem dedi ki; 

“Bağa bak Fadime, bi kasa lokum 12 lira. Bizde 9 lira va. 3 lira isik. Biz bi kasa lokumu alamiciz.” 

Fadime ninem; 3 kilo gelen bir kasa lokumun hayali ile çıkmış köyden. Yetmiyor parası. Parası olsa belki de bir kutu bisküi alacak. Kıstırma yapıp yiyecek. Dişleri olmadığında bir bardak çayla cuğurt cuğurt yutacak lokumları. 

Yutacak ta. 

Para yok para. 

Yoksulluğun gözü çıksın. 

Yok işte. 

Dedemin elleri nasır olsa da, yok. 

Köyde iki inek bir eşekle zenginlik olmuyor ki! 

Biraz soğan, biraz sarımsak ekmekle de iş bitmiyor. 

İnsan kendinin ırgatı olsa da olmuyor işte. 

Yağ, şeker, tuz parayla. 

Elektrik parayla. 

Telefon parayla. 

Zor iş. 

Hele ihtiyarsan, daha da zor. 

Güvenebileceğin evladın yoksa daha da zor. 

Yalnız kalırsın. 

Her ihtiyar, biraz yalnızdır. 

Yoksul ihtiyarlar, hepten yalnızdır. 

Unutmadan, bakkala gizlice, bir göz işaretiyle lokumu vermesini söyledim. Üstünü hallettik. 

Kazım Dede’nin soyadı “gümüş.” 

Soyadı “altın” olsa ne olur? 

Yoksulluğun yalnızlığı içinde kıvranıyor, Kazım Dede. 

Yine de, bir gram pişmanlığı yok. 

Başı dik. 

Gönlü zengin. 

Hatice Teyze’yle yanıma gelişlerini gözlerken, duygulandım. 

Romatizmadan yumuk elleriyle, ağrıyan bilekleriyle, attığı zor adımlarla yinede gülümsüyordu Hatice Teyze. 

Kazım Dede, eşinin koluna girmişti. 

Yeni evlenmiş, nikâh masasına ilerleyen çiftler gibi yaklaştılar yanıma. 

İyi günde birbirleriyle birlikte olduklarını değil, zor günde birlikte olduklarını gösteriyorlardı bizlere. 

Yoksulluk ve zor geçirilen bir hayatın pişmanlığı ve pürüzleri yoktu yüzlerinde. 

Yaşıyorlardı. 

Daha da yaşamak için yollara düşmüşlerdi. 

Gelmişlerdi, Çanakkale’ye kadar. 

Birlikteydiler. 

Gülümsüyorlardı birbirlerine, hastayken bile. 

Aklıma, iyi pişmeyen yumurta yüzünden kavga eden çiftler geliyor aklıma. 

İstediği elbiseyi alamayan kocasına küfür edip, evi terk eden gelinler geliyor gözümün önüne. 

Çok çay içiyor diye gelininin başına çaydanlık fırlatan kaynanayı düşünüyorum. 

… 

Kazım Dede, söyleyemediği için “felaketçiyim” diyor. 

O Dünya’nın en mükemmel “refakatçısı” 

Yenice’nin Doma’sından. 

Kazdağları'nın içinden. 

Orman köylüsü. 

Yoksul. 

Sevgisi dev gibi olan “küçük adam.” 

Ellerinden öperim. 

 
Toplam blog
: 420
: 1641
Kayıt tarihi
: 19.12.08
 
 

1957 Çanakkale/Yenice doğumluyum. Öykü ,deneme, şiir yazarım. Yazdığım bir çok şiirin bestesini d..