Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Mayıs '15

 
Kategori
Futbol
 

Felipe Melo: Sahalarda hakem gözetiminde başıboş dolaşmak...

Felipe Melo: Sahalarda hakem gözetiminde başıboş dolaşmak...
 

Öğretmenler ve hakemler!.

Hakemler, yerine göre, öğretmenlere benzerse de...

Öğretmen, öğretir, eğitir, yönlendirir; hakem ise sadece, elinde “düdük”, yönetir ya da yönettiğini sanır. O “düdük”, bazen can yakar, bazen de cana can katar. Birine “sahte kâr” sağladığı çok olur, olmuştur, olacaktır da... Yerinde, kurallara uygun çalmayan “düdük”ler, hak yer; birini doğrarken öbürünü yüceltir.

Futbolcu “hata” yaptıysa, hakemleri eleştirdi, onlara "kötü söz" söylediyse ceza alır; hak dağıtamayan hakem, hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam eder.

Kimileri dokunulmaz/dır!

Dokunulmaz olanlar, ne acı ki, futbolculardan dokunulmazlar yaratırlar!

Birine vur, aynı tavrı/ davranışı göstereni koru!

*****

Tribünden ya da ekrandan maçı izlerken, her “düdük”te, sınıf ortamı gözümün önünden bir film şeridi gibi geçer gider.

Nice zavallılıklar yanında, yıllar sonra karşılaşıldığında nice gurur verici sahneler yaşanır.

Her öğretmen, hakem... “iyi örnek” olmaz, olamaz; olamıyor da...

(Liseyi Ankara Kurtuluş Lisesi’nde okudum. İkinci sınıfta edebiyat öğretmenimiz Mustafa Bey'di. Onun dersinde gürültü patırtı eksik olmazdı. Hocamız, yazılı sınavlarda “azılı”ların ne yaptığını gördüğü halde onları görmezlikten gelirdi. Oysa Kimya öğretmenimiz Zekai Bey’in dersinde çıt çıkmazdı. Mustafa Bey, bir gün, nasıl olduysa, bir arkadaşımıza tokat attı. O arkadaşımızın ağlarken söylediği cümleyi öğrenciler karşısında hep anımsadım:

“Ben küçüğüm diye beni dövüyorsun!”)

*****

Yeşil sahalara bakınca, çalan/ çalmayan “düdük”lerle ne/ler görüyoruz?

Melo’ya kimse dokunmuyor/ dokunamıyor.

Melo, ne yaparsa yapsın, rakibinin ayağını kırsa, oynayamaz duruma soksa, hastanelik yapsa, rakibe ve tribünlere yönelik centilmenlik dışı hareketlerde bulunsa bile, o “dokunulmaz”, “eli öpülesi”, “önünde düğme iliklenecek” adamdır!

Melo, konağın/ sarayın  “şımarık çocuğu" sanki... Milyonların gözü önünde, Melo’nun yaptıkları, üstelik, hakemin gözü önünde olanlar, “öğüt”le geçiştiriliyor.. Ama aynısı/ daha hafifini yapan rakibin futbolcuları ise “öğüt”ülüyor..

Ancak, suçlu/ sorumlu aranacaksa, bu, Melo değildir. Ona öyle sınırsız hoşgörülü davranan, her yaptığı kırmızı/ sarı kartlık durumda kuralları uygulamayıp onun daha da şımarmasını sağlayan hakemler ve o hakemleri koruyanlardır.

(Melo, son derbide topu yere çarpmasa, "artistlik" yapmasa, Hüseyin Göcek'in elini kolunu bağlamasaydı, yine de, “sarı” da olsa, kart görmeyecekti.)

*****

Melo'nun kırmızısı yok!

Melo, ne zaman kırmızı görür/dü?

Bir şarkıyı “montaj”layarak söylersek:

Bir ihtimal daha vardı, canım
O da Rize’de kırmızı görmekti
O “İhtimal” de yok artık, canım


“Yok” da niye?

Çünkü Rize’ye giden kadroda Melo da yok. Böylece Melo, “kızarma”dan sezonu kapatmış oldu. Oysa Rizespor maçı, “mahallenin namusu”nu kurtarma bakımından güzel bir fırsattı!

Melo fırsatı kaçırmamış, konuşmuş; ama görüntülerin, verilerin “dil”i başka, Melo’nun “dil”i başka:

“... hakemlerin bana birçok sefer gereksiz sarı kart gösterdiğini de düşünüyorum. Bir kere iyi izlenirse hiç faul olmayan pozisyonlarda bile faul çalınıp, sarı kart çıktığını düşünüyorum. Diğer takım oyuncularına bunlar yapılmadı.” (Hürriyet, 29 Mayıs 2015)

*****

Halkımız, “Her şeyin fazlası haramdır” demiş.

Biz de, bu konuda diyeceğimizi dedik, fazlasına gerek yok; bir özet yeter:

Melo, yönetilmez; yönetir!
Melo, dokunulmazdır!
Melo, önünde düğme iliklenecek, eli öpülesi adamdır!
Melo’ya dokunan yanar; o, dokunursa, hakem ona dokunamaz!

Son söz:

Futbol, bizde futbol olmaktan çıkmış, bir “oyun”a dönüşmüştür!

 

https://www.facebook.com/turgutcelik

https://twitter.com/#!/turgutcelik

turgutce@yandex.com


 

 
Toplam blog
: 2458
: 2418
Kayıt tarihi
: 10.11.08
 
 

24 Kasım 1944'te İspir'de doğdum. Ankara Kurtuluş Lisesi'ni, Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Tü..