Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Kasım '12

 
Kategori
Sinema
 

Fellini ve Amarcord

FELLİNİ VE “ANIMSIYORUM (AMARCORD)”

Yarı otobiyografik bir film olan Amarcord, 1975 Yılında yönetmeni Federico Fellini’ye en iyi yabancı film, en iyi yönetmen ve en iyi senaryo (senaryoyu Tonino Guerra ile birlikte yazmışlardır) dahil olmak üzere 13 dalda Oscar Ödülü kazandırmıştır. Fellini’nin bir zamanlar yaşadığı Rimini şehrinde geçmektedir olay. Bir dönem filmini anlattığı için o dönemin siyasi durumunu da filmin içinde sentezlemek pek de zor değildir. Küçük bir kasabada yaşayan insanların yaşamlarını, arzularını ve gelecekten beklentilerini anlatmaktadır.

Şeytan toplarının (polenlerin) etrafa yayılması ile ilkbahar gelmiştir.  Şenlik ateşleri yakılır, bütün kasaba bir aradadır. Bütün karakterleri hemen hemen bu sahnede tanımak mümkündür.  Titta ve ailesi etrafında dönmektedir olaylar. Titta’nın okulunda da gerek öğretmenleri gerekse öğrencilerin öğrenime verdikleri önem komik şekilde anlatılmıştır.  Yeni yetme gençlerin yaşı kendilerinden büyük olan Gradicia’ya olan tutkuları en sevimli şekli ile verilmiştir. Kabasa havası anlatıldığı için sinema izleyeme giderken en ön sıranın önünde duran köpek de pek itici gelmez. 1930 ların İtalyası  olduğu için siyasi dokundurmalar bu kasaba için siyasetin ne denli ağır bir yük olduğunu gösterir. Kiliseye konulan gramafon için, daha önce iktidar hakkında olumsuz konuşan Titta’nın babası  (Aurelio) sorgulanır ve işkence görür. Katolik bir havanın filmin bütününde esen havada günah çıkarma sahnelerindeki rahibin sorgularken çekingen, panik halde ve geçiştirici tavırları da yine gülümseten bir tablo verir.    Bir prens ile gece geçirmesi gereken Gradicia’nın yatakta bile şapka ile kalmış olması da yine komik sahnelerden biri idi.

Dönemin en büyük gemisi geçer kasabadan. Kasabanın bu olay için hazırlıkları ve teğet geçmesi Türk Sineması’nda Selamsız Bandosu filmini andıran bir sahnedir. Küçük kasabalar için bu tip olayların yaşamın içinde ne kadar önemli olduğunu ancak oralarda yaşayanlar bilir.

Filmin en isabetsiz dokundurması ise Şeyhin 30 tane karısı ile kasabadaki Grand Otel’de kalması anlatılırken gözden kaçmayan detaylarda saklıdır. Şeyh, sanki bir Türk Şeyhi gibi verilir giyimlerinden feslerinden öyle anlaşılır ancak oteldeki Türk Bayrağı ile cumhuriyet Türkiye’si olduğu da anlaşılır.

Müzikler: Zaman zaman romantik bir hava veriyor ama zaman zaman da bu kasabaya uygun bando havasındaki müzikler olaylarla ve insanların karakterleri ile ölçüşüyor. Neşeyi nasıl yaşıyorlarsa acıyı da öyle dinamik şekilde yaşıyorlar.

Özellikle Titta’nın amcası Teo (Ciccio Ingrassia)’yı izlerken bile tiplemelerin ne kadar isabetli seçildiğini söyleyebiliriz. Sadece ağaç sahnesi için bile izlemeye değecek türden bir kesitti.

Tek bir olay üzerinden değil bir ilkbahardan diğer bir ilkbahara bir kasabada çok şeyler olabiliyormuş dedirten bir filmdi.  Fellini’nin diğer bütün filmlerinden farklı olarak, bütün film boyunca olayları izlerken, gençlikten, aşka, ergenlik jargonlarından, bol ve değişik tiplemedeki kadınlara, dinden siyasete, aileden kaçamaklara, hayatın içinde ne varsa göreceğimiz türden bir çalışma olmuştur.

 Fellini, daha sonraki filmlerinde de göreceğimiz gibi kendi hayatından kesitleri filmlerine yansıtmayı hep yapmıştır.

 
Toplam blog
: 16
: 1110
Kayıt tarihi
: 30.09.10
 
 

Yalan Dünya ..