- Kategori
- Felsefe
Felsefe, Bilgelik ve Bilim
Felsefe
Yunanca Philia(Sevgi) ve Sophia(Bilgi, bilgelik) sözcüklerinin birleşiminden oluşan Philosophia yani Felsefe M.Ö 600 yıllarında Antik Yunan’da Batı Anadolu’da doğmuştur. “Bilgelik Sevgisi” anlamına gelen Felsefe (Philosophia) sözcüğü ilk defa Yunanlı düşünür Pythagoras(Pisagor) tarafından kullanılmıştır.
Felsefenin birçok tanımı vardır. Aslında bu tanımların ötesinde felsefe bir soru sorma ve sorgulama alanıdır. Bir insanın felsefe yapmaya zaman ayırabilmesi için temel ihtiyaçlarının karşılanmış olması ve çevresine karşı merakının uyanmış olması gerekir. Felsefe, düşünen, sorgulayan insanın işidir. Sürekli soran felsefe
- Nereden geliyoruz?
- Yaşamın anlamı nedir?
- Özgürlük ne demektir?
- Ahlâk ne demek?
gibi hayata dair birçok soru sorar.
Descartes, “Bir ulusun bireyleri ne kadar iyi felsefe yaparsa, o ulusun o kadar medeni ve incelmiş olacağına inanmak gerekir” der.
Felsefeyle ilgilenen ilk filozoflar da dünyayı, evreni merak ettiklerinden ilk sordukları sorulardan biri “Evrenin ilk ana maddesi(arkhe) nedir?” olmuştur.
Felsefenin babası yani kurucusu olarak nitelendirilen Thales (M.Ö 624- 548) evrenin ve her nesnenin ilk ana maddesinin “su” olduğunu ve suyun şekil değiştirerek diğer varolanları meydana getirdiğini söylemiştir.
Thales’in öğrencilerinden Anaksimandros’a göre evrenin ana maddesi sonsuzluktur. Çünkü sonlu bir varlıktan sonsuz varlıklar çıkamaz. Bu yüzden de herşeye dönüşebilen temel madde belirsizlik, sonsuzluk anlamına gelen “apeiron”dur.
Aynı ekolün öğrencilerinden Anaksimenes’e göre ise evrenin ana maddesi havadır. Hava katı, gaz ve sıvı hallerine dönüşebilir.
Herakleitos ise evrendeki değişimi yaratanın ateş olduğunu ve dolayısıyla da arkhenin ateş olduğunu savunur.
Demokritos, temel maddenin atomlar olduğunu söyler. Nesneleriyse atomlar meydana getirmiştir.
Görüldüğü üzere felsefe mitolojiden, dinden ve bilimden bağımsız bir beyin fırtınası eseridir.
Felsefe bilim değildir ancak tüm bilimler felsefeden doğmuştur.
Felsefenin ortaya çıkma nedenlerinden biri de insanların doğada olup bitenleri mitolojik varlıklarla açıklamaları olmuştur. Mitoloji ve efsanelerle tatmin olmayan insanoğlu kendini düşünmeye ve sorgulamaya yöneltmiştir.
Bilgelik sevdalısı, rengarenk ve gözalıcı gökkuşağına hiçbir zaman ulaşamasa da hep ona doğru yol almak ister. Ona ulaşmaya çalışırken başka güzellikleri, gerçekleri arar bulur. Bilge hep bilgi yolundadır ve bıkmadan cevabını bulamadığı sorular sormaya devam eder. Çünkü felsefede cevaptan çok soru sormak önemlidir. Filozof hep merakın ürünü olan sorularla yoluna devam eder. Problemi irdeledikçe çözüme daha da yaklaşır.
Bu yüzden geçmiş bilgilerin ışığında geleceğimizi bulalım ve nereye gittiğimizi, gitmek istediğimizi sorgulayalım. Bilimi ve felsefeyi birlikte öğrenelim. Belki felsefe teknoloji üretemez ama teknolojiye niçin ihtiyacımız olduğunu sorgular.
Bilim nasıl meydana geldiğini, felsefe niçin meydana geldiğini inceler.