Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Mayıs '07

 
Kategori
Felsefe
 

Felsefe üzerine

Felsefe denilince genelde, insandan ve yaşamdan kopuk, anlaşılmaz bilgi kurgularla dolu ve yalnızca kendini halktan soyutlamış belli aydınlar grubunun uğraştığı bir bilgi dalı akla gelmektedir. Halbuki felsefe, doğal ve insan merkezli yaşama ait tüm bilgilerin ve kanaatlerin geçerliliklerini, anlamlı olup olmadıklarını, toplumsal hayata katkı yapıp yapmadıklarını eleştirel bir yaklaşımla tartışıp değerlendirmektir. Başka bir deyişle, daha anlamlı ve daha uygar bir yaşam uğruna alternatifler deneme, fikirler üretme ve hepsinden önemlisi, her türlü düşünce ve değerleri özgürce irdeleyebilme faaliyetidir. Bu yönüyle felsefe, insandan ve yaşamın gerçeklerinden kopuk değildir.

Felsefe, insanın varlık üstüne düşünmesi, hayatı sorgulaması ve kendi varlığının farkına varmasıyla başlamıştır. Günümüze kadar uzanan bu uzun süreçte felsefenin egemen kılmaya çalıştığı en önemli şey, hiç kuşkusuz özgür düşünce olmuştur. Belli bir tarihsel birikime sahip olan felsefe günümüzde ise; düşünmeyi, tartışmayı, eleştirmeyi, bilinçli bir şekilde karar vermeyi ve her türlü değerlendirmelerde özgür iradeyi devreye sokmayı amaçlayan bir bilgi dalı haline gelmiştir.

Felsefe hayatımızda yeni ufuklar açar ve arayışımızı sürekli kışkırtır. Elbette ki kafamızdaki her açmazı cevaplandıramaz, ama bize kazandırdığı yeni bakış açıları, yaşamı bizim için daha anlamlı kılar ve kolaylaştırır. Çünkü felsefe anlamsız bir etkinlik değil, aksine düşünce yetisini sonuna kadar kullanmamızı amaçlayan anlamlı bir faaliyettir. Felsefede arayış süreklidir, hiçbir zaman belli kalıplarda sıkışıp kalma yoktur. Sonsuz derecede ihtimal ve sürekli açık bir kapı muhakkak vardır.

Hiç şüphesiz insanlığın ilerlemesi özgür düşünceye bağlıdır. Düşünme, yani felsefe geleneği olmayan toplumlarda basmakalıp düşüncelerin kolaylıkla benimsendiği ve bunun sonucu olarak da gerek üretkenliklerinin, gerekse yaratıcılıklarının kolaylıkla yozlaşıp tükendiği bilinen bir gerçektir. Uygar toplumların oluşması için, düşünmeyi bilen, anlamlı eleştiriler yapabilen, birtakım değerler üretebilen, yerine göre kendi ürettiği değerleri bile eleştirebilen, meseleler karşısında soğukkanlılığını yitirmeden çözümler üretebilen, toplumu yönlendirme ve değiştirme sorumluluğunu üstlenebilen çağdaş insanlara ihtiyaç vardır. İşte felsefenin yaratmaya çalıştığı insan tipi budur. Bu insan tipi aynı zamanda çağdaş eğitimin hedeflediği insan tipiyle örtüşmektedir. Öyleyse yapacağımız en önemli şey, eğitim kurumlarında felsefe eğitimine ağırlık vermektir. Bunu gerçekleştirirken de kuru bir felsefe eğitimi yerine, felsefenin bir yaşam biçimi olarak hayatımıza girmesi hedeflenmelidir.

Unutmayalım ki felsefeyi hafife almak veya belli kişilerin uğraştığı anlamsız kurgular yumağı şeklinde görmek, düşünmekten ve sorumluluktan kaçmak demektir. İnsanın, düşünebildiği oranda insan olduğu fikrine inanıyor ve uygar bir toplum olmak istiyorsak, felsefeyle kucaklaşmak zorundayız.

 
Toplam blog
: 25
: 1154
Kayıt tarihi
: 28.03.07
 
 

1968 yılında Sivas'ta doğdu. İlk ve ortaöğrenimini Gürün'de tamamladı. Gazi Üniversitesi Kırşehir Eğ..