Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Ağustos '16

 
Kategori
Felsefe
 

Felsefenin doğum yeri olarak Didim...

Felsefenin doğum yeri olarak Didim...
 

Thales, “kendini tanı” der. Biz de kendi yöremizin değerlerini tanıyarak, değerlendirelim.
Dünya felsefecileri; felsefeyi M.Ö 6. yüzyılda, Didim ilçemizin sınırları içindeki Milet okuluyla ve Thales’le başlatırlar. Milet, Batı Anadolu’da kurulan İyon uygarlığının Antik liman kentlerinden en önemlisidir…2500 yıl öncesinin coğrafyası daha farklıydı… Milet, Priene, Hereklia deniz kenarında birer liman kentiydiler… Süreç içinde Büyük Menderes taşkınlarla ve alüvyonlarla denizi doldurdu ve bu kentler denizden kilometrelerce uzaklaştılar… Önceleri, Ege’nin bir denizkulağı olan Bafa da, bir göle dönüştü. Milet, şimdi sevgilisi Ege Denizinden 12 kilometre uzaklaşmıştır ama özlemle tekrar Ege’sine kavuşmayı düşlüyor… Didim bu anlamda 2500 yıl önce üç tarafı denizle çevrili büyük bir yarımadaydı…
 
Felsefenin, Antik Yunan'daki karşılığı philosophos idi. Sevgi anlamına gelen “philo” ile bilgelik anlamına gelen “sophos” sözcüklerinin birleşmesinden meydana gelmiştir ve bilgelik-bilgi- sevgisi anlamında kullanılmaktadır. Felsefe, mitos’dan logos’a geçişle başlamıştır. Mitos: Söylenen veya duyulan sözdür. Masal, öykü, efsane anlamına gelir. Mitos’a pek güven olmaz, çünkü insanlar gördüklerini, duyduklarını süslü şiirsel dille anlatırken yalanlarla, hayal dünyalarıyla süslerler.  Tarihçi Herodot, mitoslar için tarihi değeri olmayan güvenilmez söylentilerdir der. Logos ise, gerçeğin insan sözüyle dile gelmesidir.   Mitostan logosa doğru gerçekleşen dönüşüm felsefi temelli düşünme biçimlerine doğru dönüşümü sağlamıştı. Evren olaylarını anlamada mitosların yetersiz kalmasıyla, yerini sorgulayıcı, şüpheci, araştırıcı, insan aklını ve doğayı öne alan bir düşünceye bırakmıştır. Bu felsefedir.  Bu yolu ilk açanın da; Miletli hemşerimiz Thales( M.Ö 624 – M.Ö 548) olduğu konusunda, Dünya felsefecileri hemfikirdir…
 
Hemşerimiz Thales, üç tarafı denizle çevrili ve Ege Denizine dökülen Büyük Menderes’in bulunduğu sulu bir coğrafyada yaşıyordu. Thales’in yaşadığı dönemde mitoloji hala canlıydı, fakat Thales Mitolojilere inanmıyordu.  Thales, hali vakti yerinde bir tüccar ailenin çocuğuydu… Thales, yaşamdaki çeşitliliği, kendiliğinden akıp giden bir bütün olarak görüyor, var olanları tanrının eseri olarak görmüyor, kendiliğinden olduğunu söylüyordu… Bu oluşumun ana kaynağı, -ilki- ona göre; tek bir öğeden oluşuyordu ki: Bu “su” idi… Thales’e göre yeryüzü suyun üzerinde duruyordu. Şeylerin doğasını su olarak kabul ediyor, her şeyi canlı olarak görüyordu… Thales, bu düşünceleriyle bir “Doğa Felsefecisi olarak Dünyayı ve onun yaradılışını sorguluyordu… Bilimle büyüyü birbirinden ayırarak, tanrıyı düşünmek zorunda olmadan, Dünyayı düşünmeye cesaret ediyordu… Daha sonraki filozoflar, Thales’in bu günümüze kadar ulaşan sorgulamalarını ilk felsefi düşünceler olarak yorumladılar ve felsefenin başlangıcını Thales’le başlattılar… Didim sınırları içinde bulunan “Milet” ise İlkçağ Felsefesinin olgunlaştığı yer olarak, “Milet Okulu” adıyla tanındı…
 
Thales’i, matematik okuyanlar da bilirler… Bir dairenin çapla iki eşit parçaya bölündüğünü, ikizkenar üçgenin taban açılarının eşit olduğunu, birbirini kesen iki doğrunun ters açılarının eşitliğini, denizdeki gemilerin birbirine olan uzaklıklarını kıyıdan ölçülebileceğini o göstermiştir…
 
Mısır’da bulunduğu sırada, yüksekliği ölçülemeyen piramitlerin yüksekliğini ölçmeyi başarmıştır… Piramitlerin yanında durmuş. Kendi gölgesi boyu kadar olunca, bu ölçütten yararlanarak, piramidin gölgesini ölçerek, boyunun gölgesiyle orantılayarak piramidin yüksekliğini bulmuştur… Thales, meteoroloji ve astronomi ile de uğraşmış, M.Ö 585 yılındaki Güneş tutulmasını önceden haber vermiştir… Thales’in gök olaylarını, yağış durumlarını, yıllık hava tahminlerini kullanarak zeytinciliğe olan etkisini de incelemiştir.
 
Millet okulu, doğa felsefesi ekolü olarak Thales’ten sonra da onun öğrencileriyle devam eder. Milet Okulu olarak, felsefe tarihinde önemli bir yere sahip olur.  Düşünsel etkinliğin ana konusu ise “arkhe”dir.( başlangıç, ilk ana kaynak-Evrenin hangi kökenden türediği, ana unsurunun ne olduğu...)  Thales’in arkesi su idi. Bu, okulun diğer önemli temsilcisi ise yine Miletli Thales’in öğrencisi ve dostu Anaksimandros’tur.  Politikacı, astronom, haritacı ve matematikçi olan Anasimandros’a göre arke Aperiondur.  Anaksimandros’a göre, bütün var olanlaraperiondan meydana gelmiştir. Aperion sınırsızlıktır. Temel madde sınırsızdır yok edilemez. Onun hareketi sonsuzdur. Aperiondan ilkin soğuk ile sıcak ardından kuru ile yaş, ardından çeşitli birleşmeleriyle de diğer bütün var olanlar meydana gelmektedir. Anaksimondros ayrıca Akdeniz’i merkeze alan bir yer haritası ve Yunan Dünyasında ilk gök haritasını da çıkarmıştır. Eski Yunanlıların Karadeniz kolonilerinden biri olan Apollonia’nın da kurucusudur. Milet Okulu’nun sonuncu düşünürü ise yine Miletli olan Anaksimenes’tir. Anaksimenes’e göre arke havadır.  Her şey havanın niteliksel değişimlerinden oluşmuştur. Ona göre hava sınırsızdır, her şeyi kaplar, kuşatır. Tanrılar bile havadan meydana gelmiştir. Anaksimenes, felsefede ilk kez tam anlamıyla toprak, su, hava ateşi konu edinen kişidir.
 
Görüldüğü gibi Didim’in sınırlarında bulunan Milet, felsefenin anavatanıdır. Bu tüm Dünya’da da böyle bilinmektedir. Felsefe kitapları, felsefe tarihi Milet’te Thales ile başlar. Bu okul bugün ulaşılan felsefi sonuçların, bilimin, tekniğin de özünü oluşturur. Milet Okulu sadece bu üç filozofuyla değil, bu okulun yetiştirdiği diğer filozoflarıyla da anılmaktadır. Bu filozoflara bir kaç örnek daha vermek istiyorum.Hekataıos, Tarih biliminin öncüsü, Starabon,  Artemidoros'un öğrencisi-Coğrafya bilgini, Hippodomos,  Şehircilikte çok önemli bir mimardır.  Aristeides,  "Milet Masalları" adlı  altı ciltlik eserin yazarı,  Timetheus, Kithara'yı 11 telli yapan müzikçi gibi çok örnek verebiliriz.
 
Biz Didimliler olarak. Çevremizin tarihsel, kültürel yapılarını çok iyi tanımalıyız. Evrensel değerler olarak bir Dünya kültürünün üstünde yaşadığımızı unutmayalım. Avrupa Kültürünün, Avrupalı anlayışının temeli topraklarımız üzerinde atılmıştır. Avrupa Ortaçağ karanlığından reform ve Rönesans’la hareketleriyle birlikte kurtuldu. Rönesans, yeniden doğuş demektir. Bu yeniden doğuş Ortaçağ öncesi Antikçağ anlayışına geri dönüş demektir. Görüldüğü gibi batılı anlayışın mayası Anadolu toprakları üzerinde atılmıştır. Biz de bu zenginliğimizi en iyi tanıtmanın yolunu bulmalıyız.
 
Her yerin, her yerleşim yerinin bir öyküsü vardır. Didim, kültürel dokularıyla, ören yerleriyle, denizinin güzelliğiyle, kumsalıyla anılırken en önemli hikâyesi tüm Dünya Felsefecilerinin tanıdığı bildiği gibi “felsefenin anavatanı’ olmasıdır. Didimliler'in, Didim’i yönetenlerin ve yönetmeye aday olanların, turizmcilerin, sivil toplum kuruluşlarının, Turizm Bakanlığının Didim’in bu önemli özelliğini ortaya çıkaracak çalışmaların içinde olması en büyük dileğimizdir… Dünya felsefe konferansları, Didim’de yapılabilmelidir. Didim ilçemizde Felsefe, Arkeoloji ve tarih bölümlerinin ağırlıkta olduğu bir üniversite açılmalıdır… Tüm bunlar ütopya olarak kalmamalı, gerçeğe dönüşebilmelidir.  
 
Kaynaklar : Prof. Macit Gökberk - Felsefenin Evrimi, Önay Sezer - Felsefenin ABC'si, Anadolu Üniversitesi, İlkçağ Felsefesi, W.K. C. Gutrie - İlkçağ Felsefesi, Azra Erhat - Mitoloji Sözlüğü
 
            
 
Toplam blog
: 1410
: 1053
Kayıt tarihi
: 04.11.06
 
 

Emekli öğretmenim ve  emeklemeye devam ediyorum.  Emeklilik yaşamın sonu değil, yaşama yeni amaçl..