Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ekim '11

 
Kategori
Felsefe
 

Felsefenin doğuşu ve doğa felsefesi

Felsefenin doğuşu ve doğa felsefesi
 

arkhe nedir?


 

   İnsanlar ilk çağlardan itibaren hayatın ve doğanın kaynağının nerden geldiğini düşündüler. Çoğu zaman bir yaratıcının varlığına indirgenen düşünceler yine de din ve mitolojinin de dışına çıkarak var olanların nedenini soruşturmaya yöneldi.
   Doğa felsefesi, felsefe tarihinde Yunan felsefesinin başlangıcında ortaya çıkan ve temel sorun olarak var oluşun kaynağının ne olduğu sorusunu alan bir felsefi yönelimdir. Milet Okulu M.Ö 600’lerde bu felsefi eğilimin öncüsü olmuştur ve felsefenin başlangıç evresini oluşturmuştur. Bu okulun ilk ismi Thales’tir. Anaksimandros ve Anaksimenes de bu felsefi yönelimin gelişmesine katkıda bulunmuşlardır. Aynı felsefi düşüncelerden etkilenen Herakleitos doğa üzerine fikirler ortaya atarken politika ve tanrı bilim üzerine de çalışarak doğa felsefesini biraz daha genişletmiştir. Böylelikle insan kendisini ve çevresini tanımaya yönelmesini sağlayan felsefe doğmaya başlamıştır.
   Ksenofanes kültürlere ve insan sorunlarına yönelmiş ‘…atlar tanrıların biçimlerini atlarınkine, öküzler öküzlerinkine benzer çizerlerdi ve onların her birine de kendi türlerine uygun bedenler verirlerdi.’ diyerek tek tanrıcılık düşüncesini ortaya atmıştır. ‘Evrende değişen hiçbir şey yoktur, gerçeklik yani varlık mutlak anlamda ‘bir’dir, kalıcıdır, süreklidir…’ diyen Parmenides yine yaşamın kaynağına inmiştir. Bir mantık ustası ve diyalektik düşüncenin öncülerinden olan Elealı Zeno hocası Parmenides’in Bir’ci anlayışını geliştirir ve ortaya attığı Ok Paradoksu, Aşil Paradoksu ile felsefeye önemli bir katkıda bulunur. Empedokles’de bir doğa felsefecisi olarak kendinden önceki düşünürlerin ‘arkhe’ tanımını genişleterek arkhe’nin ‘su, ateş, hava ve toprak’ olduğunu bu dört öğeyi sevgi ve nefret güçlerinin bir arada tuttuğunu söyler. Anaksimenes gibi ana maddenin tanımına canlı olma özelliği katmıştır. Atom fikrini ortaya atan Demokritos’da ana maddenin o olduğunu ve bölünemez bir ‘öz’ olduğunu ortaya atarak çağdaş düşünceye ışık tutmuştur.
   Tüm bu düşünürlerin ortaya attıklarını düşündüğümüzde ve şu anki bilimin bize sunduklarına baktığımızda boyutlar farklı olsa da insanın halen hayatın nerden geldiğini sorguladığını görebiliriz. Hayatın nereden geldiğini ve varlığın kaynağının ne olduğunu, gördüğümüz ve hayal edebildiğimiz olaylardan yola çıkarak veya bazen de deneyerek anlamaya çalışmaktayız.
   Çağımızdan yüzlerce yıl önceki düşünürlerin ortaya attığı bazı düşüncelerin hiçbir yapılandırılmış deney olmadan, sadece basit gözlem ve akıl yürütmelerle şu andaki bilgilere paralel olması şaşılacak düzeydedir. Hele ki günümüzde var olan bilgi birikimini, onca insanın aklının alamayacağı veri bankalarını, iletişim ağlarının ve olanaklarının genişliğini ve çeşitliliğini düşününce o çağdaki düşünceler takdire şayan gözükmektedir.
   Hayatın kaynağının ne olduğunu arayışı son bulacak mıdır? Bilinmez ama sorguladıkça ve düşündükçe ulaşabileceklerimiz sınırsız gözükmektedir. İster Milet Okulu’nda ister Efes Okulu’nda ulaşılmış olsun, bu şekilde ulaşılarak insanlığın hizmetine sunulacak her türlü bilgi kutsal olarak görülmelidir. Evet, ‘Arkhe’ değildir ancak bizi başlangıca götürecek bir adım olabilir.
 
 
Toplam blog
: 70
: 1093
Kayıt tarihi
: 27.01.08
 
 

Çok da eskilerde olmayan bir tarihte doğdu. Kulağına ismini fısıldadılar: İsmail. İsmini büyüyünc..