Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Mayıs '08

 
Kategori
Kültürler
 

Feminizm ve Rusya

Feminizm ve Rusya
 

Kent meydanında iki kadın


Rusya hakkında yazacaklarımızın daha çok okunması için, ‘’kadını’’na değinmek gerekli olmaya başladı kanımca! Ticari fuarlarda, ilgi çekmek için gösterişli ve güzel mankenlerin kullanılması gibi… Son zamanlarda, oralardan ya da buralardan yazan arkadaşlarda bu eğilim artmaya başladı sanki! İşte ‘’kadın’’ unsuru, böylece ne kadar çekici bir faktör olduğunu göstermiş oluyor! Okuyucunun kadın ya da erkek olması farkettirmiyor. Kadın okurlar da, içeriğinde ‘’kadın’’ olan yazılara ilgi gösteriyor. Hele konu Rus kadını ise!


Bazan iki uca savruluyoruz. Rus kadını adeta bir mihenk taşı… Türban konusu gibi… Bu iki unsurda beyan edilen görüşlerle tüm bir hayat tarzı ve hayat görüşü ortaya konmuş oluyor. Kategorize edilmeniz için bu iki konuda görüşünüzü belirtmeniz yeterli… Oysa derinlemesine irdeleyip düşündüğünüzde hiç de öyle olmuyor. Kavramlar karışıyor, aslında öyle değil, böyle olduğu ortaya çıkıyor, vs.

Başörtüsüne karşı herhangi bir tavır almak bugüne kadar aklına gelmemiş bir kadın, son zamanlarda, ittirildiği köşeden pençelerini göstermeye başlıyor. Aslında hiç de yasak olmayan bir giyinme tarzının, özgürlük çığlıkları eşliğinde nasıl da çığ gibi yaygınlaştığını ürkerek görüyor…

‘’Rus kadını’’ algılamamız da böyle sanki :

Erkeklerimiz onlara hem meftunlar, hem de ‘’Türk kadını öyle olmasın!’’ istiyorlar.

Kadınlarımız ise, kendi değer yargıları ile yaşadıkları mutsuzluklara sahip çıkıp, kendilerini ödünlendiriyorlar. Bu noktada, aslında o kadınlar da tek bir kategoride toplanamıyor, bizimkiler de… Sadece görecelilikler var. Evet, Rusya’da da evlilik peşinde olan kadın çok… Ama ‘’evlilik’’ hayatlarının tek amacı, olmazsa olmazı değil mesela… Evlilik dışı kaldığında, bizdeki gibi aynı zamanda toplumdışı da olmuyor. Bunu oradaki her kesim için rahatça söyleyebiliriz. Oysa bizde, özellikle eğitimi ve ekonomik özgürlüğü olmayan kadınlar için söyleyebiliyormuyuz!

Bizde, çok oy alan bir partinin ileri gelenlerinden biri kalkıp, feminizmin kölesi olmuş kadınlardan dem vurabiliyor! (Öyle ya, feminizmin olacağına erkeğin kölesi olsana be kadın!)

Acaba feminizmi ne zannediyor bu zevat diye merak da ediyorum ama, merak etmek abes kaçıyor. Kadının, herhangi bir hak aramasına külliyen karşı zaten… Niye öğrensin ki feminizmin anlamını! Ondan bunu beklemek haksızlık, ama hedef kitlesinin bunu öğrenmesinde fayda var. Ne yazık ki onların da niyeti yok!

Şu bi türlü anlaşılamayan, yeri geldiğinde küfür ya da alay olarak kullanılan ‘’feminizm’’in gücünü de gösteriyor bu saldırı…Korkuyorlar…

Bana göre ancak uzuun uzun anlatılarak ifade edilebilecek bir durumu, kısaca açıklıyor, ‘’feminizm’’… Kadının, erkek karşısındaki ezik konumuna karşı koyuşun her türlü çeşidine ‘’feminizm’’ denilebilir bence…’’Ben feminist değilim’’ diyen Hülya Avşar, hele bence en uçta bir feminist, kendisi farkında değil, ya da sürekli bir şartlanma sonucu böyle konuşuyor.

Rus kadınlarının feminizmi bilmediği de, onlara bir övgü olarak söylenir.

Ben ise diyorum ki:

- Evet, Ruslar feminizmden bihaber kalmışlar; çünkü gerek olmamış…Onlar yıllarca zaten ismi konmamış feminist bir düzende yaşamış. Erkekle belirgin bir fark olmadan omuz omuza çalışmış, beraber yemiş, içmiş, birlikte olmuş…Yaşamda kadın olmasından dolayı öyle mühim bir ayrıma tabi tutulmamış.

Mesela çalışmayıp evde oturmak ‘’komünist zamanlar’’da yasakmış. Bir kadın çocuğu olunca, ‘’-Ben evde oturup çocuk büyütecem’’ tercihini yapamazmış. ‘’ Ama tabii, kadın-erkek, herkesin bir işi de varmış mutlaka…

Bu durum, bu kapalı sistem ortadan kalktığında, dışarısını görünce!

Bir bakmışlar, ‘’-oh! ne rahat yaşayan kadınlar var bu yeryüzünde…’’ Hiç öyle toz-toprak, çamur içinde çalışmaya gerek yok!’’ ; ‘’Yan gelip yatan kadınlarla dolu yeryüzü!’’ Ve bu imkan kendilerine kucak dolusu verilmeye hazır. Karşılığında neyi kaybedeceklerini bilmeden bu kucağa atılıverenleri, tabii ki pek çok…

O kucaklardaki hüsranları pek çok kez duyduk, izledik. Kurtulabilen kurtuluyor, ya da kaderine razı olup, sineye çekiyor. Ama yapacak bir şey yok tabii, herkes kendi kaderini yaşıyor…Moskova Metrosundaki minili, az makyajlı Tanya da; İstanbul Metrosu’ndaki tesettürlü, gecemakyajlı kızımız da!

Gel de feminist olma!

 
Toplam blog
: 93
: 1712
Kayıt tarihi
: 12.12.06
 
 

Ununu elemiş, eleğini henüz asmamış bir ''Mimar''ım. Hep özel sektörde çalıştım. Yoğun çalışma yılla..