Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Mart '11

 
Kategori
Eğitim
 

Fen Eğitimi

Fen Eğitimi
 

Fen, fizik, kimya, biyoloji gibi deneylere ve kanıtlamaya dayanan bilimlerin genel adı olarak bilinir. Fen Bilimleri eğitiminin verimli olabilmesi için deneysel yöntemlere dayalı, alt yapısı ve donanımı tamamlanmış öğretim kurumlarında, kendi alanlarında çok iyi yetişmiş öğretmenler tarafından gerçekleştirilmesi en ideal durumdur ( Demirci, 1993, 27). 

Dünyada fen eğitimi 1930-1950 sıralarında iki kaynaktan etkilendi. II. Dünya Savaşı ve atomun keşfedilip kullanılması fen bilimlerinin ve deneyliğin önemini birden çok artırdı. Hatta bazı ülkelerde deneylik fen öğretiminin merkezi olmaya başladı (Blosser1981). 

1950’li yıllar fen bilimlerinde yeniden yapılanmayı gerektiren dönüşümler dönemi olarak alınabilir. Bunun için ABD’de kurulan NSF (Ulusal Bilim Örgütü) yeniden örgütlenmeyi öngörüyordu. 1957 yılında Sovyetler Birliği’nin ilk Sputnik uzay aracını yörüngesine yerleştirmesi ABD’de telaş yarattı ve gelişmeleri hızlandırdı (Ayas, Çepni, Akdeniz, 1993, 433). 

Batılı ülkelerde 1955’lerde başlayan fen bilimlerindeki izlence geliştirme çalışmaları ülkemizde 1960’lı yıllarda “yaparak yaşayarak öğrenme” ilkesine dayalı ve “modern fen eğitimi diye adlandırılan hareketle başladı. İlk çalışmalar OECD (Uluslararası İşbirliği Kalkınma Örgütü)nün desteği ile 1959 yılında başladı. Bu çerçeve içinde fen eğitimi ile ilgili bir çok ek tasarı hazırlandı; Ders Araçları Yapım Merkezi kuruldu (1961); 30 tane fen ve matematik kitabı Türkçe’ye çevrildi. Yeni deneylikler açılması; öğretmenler için kurslar düzenlenmesi gibi OECD ile yapılan ortak çalışmalar 1965 yılına kadar sürdü.Bu arada 1962 yılında Ford Vakfı’nın yardımlarıyla Ankara Fen Lisesinin açılması bu hareket içinde önemli bir aşama oldu... Ford Örgütü ve TÜBİTAK’ın parasal katkılarıyla yeni deneysel fen izlenceleri Türkçeye çevrilerek bazı okullarda uygulanmaya başlandı. Modern fen ve matematik programlarının geliştirilmesi ve denenmesi çalışmaları 1967’den sonra Milli Eğitim Bakanlığı ile TÜBİTAK arasında yapılan bir anlaşma gereğince kurulan Fen Öğretimini Geliştirme Bilimsel Komisyonu tarafından yürütüldü; bu çalışmaların uygulanmasında Ankara Fen Lisesi bir deneylik görevi görmüştür. 

Türkiye’de Modern Fen Projesi: 

1967/68.............9 lise de uygulandı 

1971/72..........100 lise +89 öğretmen okulu 

1985...............liselerin %37’ ne yayıldı. 

Fakat bu alanda öğretim yapabilecek öğretmenlerin sayısının yetersiz olması, araç gereçlerin sağlanamaması MEB’nı klasik ve modern programlar arasındaki farkların ortadan kaldırılması kararını almaya zorladı. 

1977/78 Öğretim döneminde “branş eğitim sistemi”ne geçildi. 

Ancak fen eğitiminde program geliştirmenin günümüzde aynı hızla sürdüğü söylenemez. 

Fen eğitiminin sorunlarına girmeden önce bazı temel gerçekleri hatırlamak , ön sayıltıları belirlemek gerekir: 

Sayıltılar:
Türkiye’de rakamların ortaya koyduğu ve hemen hemen herkesçe kabul edilen bazı açık gerçekler vardır. Öncelikle bu noktaların altının çizilmesi gerekir. 

1. Fen bilimleri eğitimindeki sorunlar İlköğretim, Ortaöğretim, yüksek öğretimde farklı özellikler göstermektedir. 

2. Üniversite giriş sınavları sonuçlarına göre öğrenciler fen bilimlerinden oluşan sorular grubuna daha az doğru yanıt vermektedirler. 

3. Öğrencilerimiz ilköğretimde ve ortaöğretimde fen derslerinde başarılı değildirler. 

4. Deneysel yöntemler ve araç gereç kullanımı fen derslerinde yaygın değildir. 

5. Fen eğitiminde öğretmenin yeterli olması, doğru yöntemler uygulayabilmesi çok önemlidir. 

6. Fen bilimleri eğitimi uygulama yapılmadan gerçekleştirilemez. 

7. Türkiye’deki araştırmacı fen eğiticisi sayısı yeterli değildir. 

10 000 kişiye düşen araştırmacı sayısı 

ABD..................60 Fransa........40 

Almanya........... 55 İngiltere.......38 

Japonya............50 Türkiye...........6 

8. Fen bilimleri eğitimi en son teknolojiyi kavratmayı gerektirir. 

9. Yüksek öğretimdeki deneylik uygulamaları oldukça masraflıdır. 

10. Fen eğitimi için ayrılan kaynaklar yetersizdir. (“Bilim, Araştırma Teknoloji”, T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Yay. Nisan 1989.) 

Sorunlar:
Türkiye’de herkes araştırmanın öneminden, araştırmacının gerekliliğinden sözetmekte, fakat bu alanda alınan önlemler ve programlarda buna ilişkin değişiklikler ciddi özellikler taşımamaktadır. 

1. Araştırma eğitiminin yer almaması: 

Bu alanda TÜBİTAK’ın iyi niyetli yaklaşımları, bazı gazete ve dergilerin ödül verme çabaları iyidir fakat yeterli değildir. Özellikle Lise programlarında “Araştırma Teknikleri” diye bir dersin seçmeli olarak yer almaması bir eksikliktir. Fen bilimleri alanlarında hazırlık yapacak gençler yollarını el yordamıyla bulmaya çalışmaktadırlar. 

2. Sosyal bilimlerin önemsenmemesi: 

Fen bilimlerinin gelişmesi sosyal bilimlerin gelişmesiyle el ele , birlikte olmalıdır. Fen bilimleri gelişsin, sosyal bilimler nasıl olsa gelişir düşüncesi bu alanlarda yeterli akademik elemanın yetişememesi sonucunu doğurmuştur. Bir insanın iki eli de önemlidir. Birini ihmal ederek diğerinden büyük verim bekleyemezsiniz. 

3. Bilimi yanlış yorumlama: 

“Onlar yapsınlar biz sonuçlarını alır, uygularız”, anlayışı temel bilimlerin ve araştırmanın körelmesine neden olmaktadır. Önemli olan sonuç değil, süreçtir. Yeni yetişen bilim adamları uygulama süreçlerini çok iyi bilmek durumundadırlar. Bu da ancak bilimsel alana, araştırmaya daha çok kaynak ayırmakla mümkündür. Yoksa teknoloji yaratan, değil sürekli teknoloji satın olan bir ülke durumuna düşeriz ki , bu bir ülkenin sonsuz sömürülmesi demektir. 

4. Uygulamanın olanaksızlığı: 

Deneylikler vardır. Fakat, Türkiye’de araştırma için deneylikler yeterli değildir; deneylikler etkili ve verimli bir şekilde kullanılmamaktadır; kullanılması için gerekli araç gereçler yoktur ve kullanmak için yetiştirilen kişilerin bilgi ve uygulama düzeyleri zayıftır (Ayas, Çepni, Akdeniz, 1994, 21). 

5. Erasmus/Socrates programlarının yaygınlaşmaması,  

Bu programlar öğretim üyesi ve öğrenci değişimi için bir fırsattır fakat bir çok okul sistemi içinde iyi tanınmamaktadır. 

7. Öğretimde görsel-işitsel araçların azlığı, yetersizliği: 

Şimdi “Fatih” projesi bu alanda yeni bir umuttur ama, Türkiye’de henüz “Eğitim Teknolojisinin” gelişmemesi, bu alanda kullanılan projector, akıllı tahta, vb araç –gereçlerin yapılmaması bir engeldir. 

8. Öğretmenlerin iyi yetişmemiş olması,  

Öğretmen merkezli bir eğitimden öğrenci merkezli bir eğitime bir türlü geçilemiyor. 

Proje öğretimi; etkin eğitim, holistik eğitim ilkelerinin gözardı edilmesi daha çok öğretmen etkin bir öğretim sistemine yolaçıyor ki bu da sonuçta tek kitaplı, tek kaynaklı bilimsel olmayan, ezberci bir anlayışla sonuçlanıyor. Bu alanda yetiştirilmesi düşünülen “Eğitim Teknolojisti” öğretmenler, henüz sınırlı sayıdadır ve okullarda nasıl istihdam edileceği belli değildir. 

9. Yeteri kadar araştırmanın yapılmaması. 

10. Bilim ve etik konusunda yapılan yanlışlıklar. 

11. Fen eğitiminde bilgisayar ve internetten yararlanmanın optimum düzeyde olmaması. 

12. Bilim dışı kaynaklardan elde edilen bilgilerin sanki bilimsel veriler gibi ders kitaplarına ve sınıflara , programlara geçirilme arzusu. 

13. Fen liselerinde fizik, kimya biyoloji gibi temel fen bilimlerine yönlendirilmesi istenilen öğrencilerin bu alanlardan kaçması. 

Dünyada ve Türkiye’de genellikle bu alanda çalışanlar, ilköğretim ve liselerde Fen programlarının çok iyi yürümemesinin üç ana nedeninin olduğunu söylemektedirler. Bunlar: 1.Bu alanda ders veren öğretmenlerin çoğunun Fen dışından lisans derecelerinin olması; 2.Çok yetenekli öğrencilerin bir bölümün yavaş yavaş fen alanını terkedip, eğitim fakültelerine dönmesi., 3.İlgili fakültelerin programlarının gerçekçi olmaması, hayata ve toplum ihtiyaçlarına dönük olmaması. 

Diğer yandan bir aralar Prof.Dr. Kemal Özinönü’nün başkanlığında gerçekleştirilen Fen Liselerinin doğumuna, yeni fen kitaplarının yazılmasına, modern fen ve matematiğin programlara girmesine neden olan hızlı program geliştirme çalışmaları son yıllarda adeta körelmiş ve eski hızını yitirmiştir. 

Öneriler: 

1. Yukarda sayılan sorunların çözümü için YÖK, TÜBİTAK ve MEB’arasında koordineli çalışmaların yapılması arzu edilir. 

2. EARGED çatısı altında fen eğitimi alanına yönelik araştırma, geliştirme çalışmalarına büyük önem verilmelidir. Daha çok özendirici tedbirler uygulanmalıdır. 

3. Üniversiteler ile ilköğretim ve lise fen programlarının geliştirilmesi için çok yakın ilişkiler kurulmalıdır. 

4. Eğitim bilimlerindeki yüksek lisans ve doktora çalışmalarının bu alanla yöneltilmesi arzu edilir bir tutumu gösterecektir. 

5. İller düzeyinde araştırma birimleri oluşturulmalı, her yıl il çapında düzenlenecek fen bilimleri alanındaki yarışmaya katılan projelere ödüller verilmelidir. 

Fen eğitimi sadece içine kapalı bir alan değildir. Bu alanda çaba gösteren insanların bir yandan sosyal bilimlerle eğitim araştırmalarının özelliğinin ve niteliğinin nasıl olması konusunda işbirliği yaparken, diğer yandan piyasaya dönük teknoloji geliştirme çabalarına kaynaklık etmesi beklenir. Bunun için ana okulundan yüksek lisans, doktora programlarına kadar insanları bilime, teknolojiye yakın kılmak, doğasını daha iyi anlatmak için gerekli olan bütün çabalar bütün taraflarca ciddi bir şekilde ortaya konmalıdır. 

........................................................ 

Kaynak: 

Ayaz, A.; Çepni, S.Akdeniz, A.R. “Development of the Turkish Secondary Science Curriculum” Science Education V.77/4, 1993, 433. 

........................... “Fen Bilimleri Eğitiminde Laboratuvarın Yeri ve Önemi” Çağdaş Eğitim, 204, Kasım 1994, 21. 

http://www.ed.gov/inits/nclb/part6.html 

“Bilim, Araştırma Teknoloji”, T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Yay.Nisan 1989.) 

Demirci, Bayram. “Çağdaş fen bilimleri eğitimi ve eğitimcileri”, Çağdaş Eğitim, 188, Mayıs 1993, 27. 

 

 

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..