Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ağustos '12

 
Kategori
Spor
 

Fenerbahçe'de Aykut Kocaman'ın dinamik futbol anlayışı

Cumartesi akşamı (veya gecesi) Fenerbahçe çok farklı bir dizilişle sahaya çıktı; sanki 4-4-2 gibiydi ama genel anlamda oyuna bakıldığında Kuyt-Sow-Krasic’ten oluşmuş bir ileri üçlüyle 4-3-3 oynuyordu.

 

Kuyt ve Krasic sürekli geriye gelerek orta alanda bir kalabalık oluşturuyor, defansif anlamda da katkı sağlıyordu.

 

Orta alanda da Selçuk-Mehmet Topuz-Mehmet Topal’dan oluşmuştu. Bu üçlüden ikisi savunma pozisyonuna geçildiğinde ön libero bölgesinde oynuyordu.

 

Bu dizilişin sahada işleyebilmesi için ileride oynayan üç oyuncunun rakip top çıkarken baskı uygulaması hayati öneme sahipti. Çünkü top arka alana geçtiğinde eğer rakip de çabuk ileri çıkabilen oyunculara sahipse eksik kalma riski söz konusuydu.

 

Öyle de oldu kuşkusuz!

 

Hatırlanacağı üzere 4-3-3 dizilişinin ülkemizdeki ilk deneyimi Zeman tarafından yapılmış; o çok meşhur Pendik Faciası yaşanmıştı. Zeman’ın ülkemizdeki serüveni çok kısa sürdü. Çünkü bu takım içindeki dengelerin çok önemli olduğu bir sistemdir; koşan, mücadele eden futbolculara ihtiyaç vardır.

 

4-3-3 sistemi denilince akla ilk gelen takım Barcelona’dır ve teknik adam olarak da bilindiğinin aksine ülkemizden neredeyse teneke bağlanarak gönderilen, futbol bilmezlikle suçlanan Frank Rijkaard’dır. Rijkaard’ın arka planında kim vardır onu bilemem ancak Hollanda ekolünün Barcelona üzerindeki güçlü etkisini sanırım burada konuşmaya gerek yoktur.

 

Rijkaard, Barcelona’yı 2003-2004 sezonunda devraldığında takımda direkt olarak oynayan 4 Hollandalı oyuncu vardı. Bugünkü takımdan hatırlanacak üç futbolcu sayabiliriz Puyol, Xabi ve Valdes. Barcelona o sezonu 2. olarak tamamlarken sahaya dizilişi bugünküne oldukça yakındı.

 

Bir sene sonra ligi şampiyon olarak tamamlarken önümüzdeki 7 sezona damgasını vuracağının sinyallerini henüz veremiyordu. Çünkü iskelet tam olarak ortaya çıkmamıştır. Takım halinde bol paslı, hızlı hücuma çıkabilen, dinamik bir futbol oynanıyordu. Eto’o ve Ronaldinho’lu takım çok yetenekli ancak kırılganlıklar içeriyordu. Bazen sahip olduğunuz yetenekler sisteme uygun olmayabilir, sistem ile futbolcu arasında tercih yapmak zorunda kalabilirsiniz. Barcelona o tercihi yaptı ve bu iki oyuncuyu da takımdan gönderdi. Bir sene sonra aynı başarıyı tekrarlarken; sonraki iki sene Rijkaard ve Barcelona adına hayal kırıklığı yaşandığı için takımın başından ayrılmak zorunda kalacaktır.

 

Guardiola şablon ve diziliş olarak çok oturmuş bir takım devralırken Pique, Sergio, Messi ve İniesta takıma dahil olacaktır. Bu futbolcuların sadece adını yazıyorum, üstlendikleri görevi detaylandırmıyorum. Barcelona’nın tam anlamıyla hegemonya kurduğu 2010-2011 sezonu kadrosunda ilave olarak David Villa, Alves, Mascherano ve Abidal’in olduğunu da ekleyelim.

 

Bu kadar Barcelona yeter.

 

Rijkaard, takımın başından ayrıldıktan sonra yolu Galatasaray ile kesişti. Rijkaard’ın takımın başına gelişi sırasında özellikle Hıncal Uluç’un yaptığı yorumla çok anlamlıdır. Giderken de bir teneke bağlanmadığı kalmıştı. Davul zurna çalmıştı. Hıncal Uluç'un aynı şeyi 1997 yılında Fatih Terim'e yaptığını hatırlayalım. Futbol bilgisi ve anlayışını burada bir kere daha sorgulayalım.

 

Modern futbolda iki temel unsur var. Birincisi sistem, ikinci de o sisteme uygun oyuncu seçimleridir. Barcelona önce sistemi kurdu sonra da süreç içinde ona uygun futbolcuları yerleştirdi. Bugün İspanya neredeyse dünya futbolunda bir model olmak üzeredir. 2008 ve 2012’de Avrupa, 2010’da Dünya Şampiyonu olmak bu sistem ve modelin ürünüdür.

 

Daum da Fenerbahçe’ye ilk geldiği sezon bir model yerleştirdi. Bu modelin içinde Alex çok önemli bir parçaydı; ne Zico ne Aragones bu sistemi bozamadı. Azizciline dediğimiz antibiyotik aslında Daum Sisteminden başka bir şey değildir.

 

Rijkaard’ın Galatasaray’daki 2009-2010 sezonu başlangıcı oldukça gösterişli ve bol gollüdür.

 

 

Gaziantepspor

-

Galatasaray

2-3

Galatasaray

-

Denizlispor

4-1

Galatasaray

-

Kayserispor

4-1

Ankaraspor

-

Galatasaray

0-2

Galatasaray

-

Beşiktaş

3-0

Kasımpaşa

-

Galatasaray

1-3

Galatasaray

-

Eskişehirspor

1-1

Ankaragücü

-

Galatasaray

3-0

Galatasaray

-

Trabzonspor

4-3

Fenerbahçe

 

Galatasaray

3-1

 

 

 

Kadroyu şöyle hatırlayalım.

 

 

   

Franco

   

Sabri

Servet

 

Emre

Hakan Balta

         
 

Mustafa Sarp

Mehmet Topal

Arda

 
         

Keita

     

Kewell

   

Baros

   
 

 

 

Bu kadroda Elano ve Nonda’nın da olduğunu ekleyelim. Devre arasında Neill, Jo ve Dos Santos da kadroya dahil olacaktır.

 

Galatasaray Fenerbahçe ile oynadığı karşılaşmaya kadar sadece Ankaragücü karşısında bu sistemden sonuç alamamıştı. Ankaragücü maçında 82. dakikaya kadar olmadık pozisyonları değerlendirememiş, sonrasında da yorulan ve geriye koşmayan oyuncular yüzünden farklı yenilmişti.

 

Fenerbahçe’ye karşı oynanan maçta Baros, 1. dakikada sakatlanmış, Keita da Carlos’la girdiği mücadelede futbolu unutunca kırmızı kartla oyun dışı kalmış sistemin en önemli bileşenleri devre dışına çıkmıştı.

 

Galatasaray Rijkaard ile dinamik, hareketli, rakibi rahatsız eden ve bol gol atan bir sistem kurmaya çalışıyordu. Ancak futbolu çok daha iyi bildiğini düşünen yorumcular Rijkaard’a çalışma alanı bırakmadılar. Galatasaray’ın içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar yüzünden doğru futbolcu tercihlerinin yapılamaması da Rijkaard’ın elini kolunu bağlayan etkenlerden biri olmuştur. Ama şunu net olarak ifade etmemiz gerekiyor, Rijkaard buraya farklı bir şeyle yapmak üzere gelmişti.

 

Açıkçası geçen hafta Salı günü Moskova’da ve Cumartesi günü Kadıköy’de sahaya çıkan takıma, dizilişe, oyun düzenine baktığımda ister istemez şu ana kadar sizlerin görüşlerine sunduğum yeni sistemle ilgili Aykut Kocaman’ın kafasında da benzer şeyler olabilir mi diye geçirdim.

 

Özellikle orta alandaki futbolcu tercihleri, onların saha içindeki dağılımları, ileridekilerin üstlendikleri misyon ister istemez benzerlik kurmamızı kolaylaştırıyor. Kuşkusuz benzetmek aynısı olduğu anlamına da gelmiyor.

 

Bu sistemin en temel özelliği takım halinde hareket edebilmesidir. Gaziantepspor karşısında olduğu gibi ileride oynayan 6 kişi ile gerideki 4 kişi arasında büyük kopuşlar yaşanırsa o zaman savunma diye bir şey kalmaz ortada ve rakip bol bol şut çekme olanağı bulur.

 

Rijkaard’ın Galatasaray’ı da çok gol yiyen bir takımdı. O sezonla ilgili bir bilgi vermemiz gerekirse; Bursaspor 26, Fenerbahçe 28, Beşiktaş 25 gol yerken, Galatasaray kalesinde 35 gol görmüştür.

 

Ancak sistemler, takımlar kolay kurulmuyor. Rijkaard, Barcelona’nın başına geçtiği 2003-2004 sezonundaki kadro veya futbol değil; özellikle 2009’dan sonraki kadro ve futbol konuşulmuştur. Ancak geri planındaki oyun anlayışı, sistem aslında çok farklı değildir.

 

Fenerbahçe’nin kadrosunun da süreç içinde geliştirilmeye ihtiyaç duyduğu aşikârdır.

 

Aykut Kocaman ile konuşmadım, kafasındaki nedir bilmiyorum; burada yazdığım şeylerin hemen hepsinin tam tersi şeyler de olabilir ama bir gerçek var ki modern futbolda sistem kurmak çok kolay bir şey değildir ama şarttır. Aykut Hoca dinamik bir futbolun mesajını vermiştir, Gaziantepspor karşısında. Diyelim ki 20 dakika, yarım saat oynatabilmiştir ama bunu gördük.

 

Sadece bunu göz önünde bulundurarak bile Aykut Kocaman’a bir hareket alanı bırakmamız gerekir diye düşünüyorum.

 

Spartak Moskova maçı çok kritik bir eşiktir. Sabırlı olmak gerekiyor.

 

Oyun geliştikçe üzerinde daha çok konuşma imkanı yakalayacağız.

 

http://twitter.com/uzaygokerman

uzaygokerman@gmail.com

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..