Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Eylül '17

 
Kategori
Spor
 

Fenerbahçe Derbide Kendini Tekrar Etti!

Adına Süper denilen Ligimizin bir ortalaması var ve ortalamanın hali pür melali de işte budur. Türkiye’nin iki numaralı derbisinde futbol dışında her şeyi konuşur hale geliveriliyor?

Memnun muyuz?

Evet fazlasıyla durumdan keyif çıkarıyoruz.

Neden?

Çünkü ne sportif bir ruha sahibiz ne de gerçekte futbol adına yeteri kadar bilgimiz, geleceğe dair vizyonumuz var.

Bunları da varmış gibi başkalarını taklit ederek kapatmaya çalışıyoruz.  

Bir maçla ligin kaderi tayin ediliyor, birkaç maçla şampiyon belirleniyor, teknik direktörler yer değiştiriyor.

Dünkü derbiyi öncelikle bu girişle değerlendireceğiz.

Çok fazla kırılım; karşılaşmanın senaryosuna etki eden unsurlar var.

Önce şu soruyu soralım?

Şenol Güneş’i Fenerbahçe karşılaşmalarında bu kadar sinirlendiren şey nedir? Malum geçen sezon kupa maçında Kjaer’in boğazına sarılacak duruma gelmişti. Dün de saha içinde gerçekleşen pozisyonlara profesyonel oyun kuralları çerçevesinde göstermesi gerekenin kat be kat üzerinde tepki gösterip yetmeyip bir de küfür etmesinin anlaşılır tarafı yok.  

Ve bir tespit yapalım; son yıllarda Fenerbahçe ile Beşiktaş arasında dozu giderek artan bir gerilim var ve bunun başlıca sebebinin Şenol Güneş olduğu görülüyor. Yine geçen sezonki karşılaşmayı da aklımızda tutarak başta Oğuzhan olmak üzere birçok oyuncuda normalde görmeye hiç de alışık olmadığımız kadar gergin ve sinirli davranışlar izliyoruz.

Üzerinde bordo mavi aksesuarlarını hiç eksik etmeyen Şenol Güneş’in Fenerbahçe ile kişisel sorunları olabilir ancak buradan Fenerbahçe Beşiktaş rekabetinin yara alma tehlikesini asla göz ardı etmemek gerekiyor.

Dünkü maçta ne Quaresma’nın ne Atiba’nın ne de karşılaşma sonrasında Oğuzhan’ın gördüğü kartlar pozisyonla ilgili değildi.

Hatta kaç sezon formasını giydiği takıma karşı bu kadar kendinden geçercesine sahada hareketler yapan Caner Erkin’in normal olduğunu iddia etmek mümkün mü?

Dünyanın neresinde top oynuyorsanız oynayın sinir, stres, asabiyet mutlak surette size zarar verir.

Kuşkusuz tek başına Şenol Güneş’in sorumluluğu olduğunu da söylemek zor; futbol kamuoyu son iki sezondur Beşiktaş’ı haliyle Şenol Güneş’i öylesine farklı yerlere koyuyor ki ister istemez teknik direktör kendini bambaşka yerlerde görüyor ve gerçekleri kabullenmekte güçlük çekiyor.

Başta ifade ettim, bu ligin bir ortalaması var ve üç aşağı beş yukarı takımlar arasındaki rekabeti birkaç maç hatta hakem hatası belirliyor.

İstatistik veriler ortadadır; Beşiktaş son üç sezonda Fenerbahçe’yi neden yenememiş? Bırakın Fenerbahçe’yi Başakşehir’e karşı üstünlük sağlayabilmiş mi?

Dünkü maçın ortalaması bu çerçevededir. Şenol Güneş’in kabullenemediğiyse ortalamanın çok üzerinde olduğu Porto’yu bile sahasında açık farkla yenerken nasıl olur da Fenerbahçe’ye karşı üstünlük sağlayamadığı yönündedir.

Aykut Kocaman’ın karşılaşma sonunda belki de söylemekten kaçındığı şey de budur.

Bir tarafta ortalamanın çok üzerinde bir bakış açısıyla korunan kollanan bir Beşiktaş diğer yanda sezonun daha açılış maçıyla birlikte olmadık hakaretlere uğrayan Fenerbahçe ve tabii ki onun teknik direktörü Aykut Kocaman.

Fenerbahçe ilk yarısını net üstünlük tamamladığı bir devre oynadı. Sağ kanatta Quaresma tek olumlu pas atamazken Beşiktaş’ın iki pozisyonundan birini dışarı vurdu. Neto kırmızı kart görene kadar orta alanda kusursuz top oynayan bir Souza izledik. İkinci yarı yeri değiştiğinde de çok iyi top oynadı Brezilyalı. Sağ kanatta Isla, atılana kadar Neto ve ileride Janssen ilk bölümün yıldız oyuncuları oldular.

Ozan ilk yarı o fantastik vuruşta golünü atsa maçın tüm senaryosunu da değiştirirdi. Ancak ikinci yarı boş kaleye gönderemediği topla birlikte artık şansızlığına çok farklı bir boyut kazandırmış oldu.

Neto’nun atılmasından sonra Fenerbahçe’nin tüm oyun kurgusu ve planı ikinci yarı alt üst oldu ve geçen sezonki Fenerbahçe geri geldi.

Her iki takım da on kişi oynarken Fenerbahçe ikinci yarıyı neden kendi alanına kapanarak oynama ihtiyacı duydu kuşkusuz buradaki temel mesele sahadaki oyuncu profiliydi.

Mehmet Topal her geçen gün yapması gerekenden giderek uzaklaşan bir oyuncuya dönüşüyor.

Dün Aykut Kocaman’ın Valbuena tercihi de ilginçti. Giuliano’yu çıkarıp Alper’i alması çok daha doğru olurdu. Valbuena’nın çıkışı Beşiktaş’a çok daha rahat oyun alanları yarattı.

Fenerbahçe’nin yediği gol tamamen dikkat eksikliği ve dağınıklığından kaynaklıydı, normal değildi ve maalesef sezon ortalamasının içinde bir goldü.

Beşiktaş açısından bakıldığında alışıldık oyununu sahaya sergilemekten çok uzaktı. İlk yarı Fenerbahçe’nin ofansif gücü karşısında geri kaldılar. Atiba çok az topla buluştuğu bir maçı tamamlayamadı bile. Girdiği en net pozisyonu da dışarı vurdu.

Quaresma toptan çok rakibe vurmayı tercih etti. Belki de buna mecbur kaldı. Cenk Tosun ya iyi gününde değildi ya da Aykut Hoca onu da oynatmayacak önlemler aldı. Cenk’in yaptığı en iyi şey belki de Neto’nun oyundan atılmasını sağlayan pozisyondu.

Yine en çok işi Caner Erkin yaptı diyebiliriz ancak o da etkili ortalar değildi.

Beşiktaş’ta Medel diye oyuncu izledik. Umarım yanılırım ancak yabancı kuralına sorun yaratacak türden bir oyuncu olduğunu söyleyebiliriz.

Ve hakemler.

Gerçekten çok kötü bir yönetim sergilediler. Belki verdikleri kartlarda Ali Palabıyık isabet göstermiş olabilir ancak genel yönetim anlayışı çerçevesinde polemiklere davetiye çıkardığını, müdahale etmediği pozisyonlarda çok daha büyük sorunlar olduğunun altını çizmeliyiz.

Fenerbahçe kazanmalıydı ve kazandı. Karşılaşma öncesinde tüm futbol kamuoyu Beşiktaş kaybetse de bir şey olmaz diyordu o Beşiktaş kaybetti. Bir şey olur mu olmaz mı zorlu fikstürde göreceğiz.

Öünümzdeki hafta Fenerbahçe iki sol beki ve bir de stoperinden; Beşiktaş da Şenol Güneş, Oğuzhan, Atiba ve Quaresma’dan mahrum bir şekilde rakiplerinin karşısına çıkacaklar. İlginç bir hafta olacak her iki takım için de.

http://twitter.com/uzaygokerman

uzaygokerman@gmail.com

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..