Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ocak '09

 
Kategori
Futbol
 

Fenerbahçe gerçekten fırtınalar mı estirdi?

Fenerbahçe gerçekten fırtınalar mı estirdi?
 

Fenerbahçe-Trabzonspor maçının sonunda bazı yorumları okuduktan ve dinledikten sonra, ben yanlışlıkla geçen seneki maçı mı izledim diye düşündüm. Zira birçok yorumcu, yorumlarını yazmadan önce formalarını geçirmişti üstüne, at gözlükleriyle seyretmişlerdi takımlarını. Maçı izlerken ne Fenerbahçe'nin estirdiği fırtınaları görebildim, ne hakem kararıyla etkilenen bir sonuç.

Trabzonspor'un Umut Bulut ve Gökhan Ünal ile bulduğu ve acemice/ belki bencilce gollük pozisyonlar, Arsenal'in Şükrü Saraçoğlu'unda bulduğu pozisyonların hemen hemen aynısıydı. Aynı büyük boşluklar, defansın arasına atılmış aynı toplar, aynı kademe yanlışları. Tek fark, Arsenal forvetleri ile Trabzonspor forvetleri arasındaki 'beceri' farkı idi, öyle ki, ilk 15 dakikada Trabzonspor 3-0 öne geçebilirdi ve maç bitebilirdi. Sonuçta öyle olmadı, maç sonrasında dengelendi, her iki takım da gollük pozisyonları değerlendiremedi, ve golsüz bitti maç.

Golsüz biten bir maçı 'seyrine doyum olmayan bir maç' olarak nitelendirenlerin de sayısı az değildi. Gol futbolun meyvesidir, meyve vermesi için dikilen bir ağaca 'ne güzel de çiçekler açtı , seyrine doyum olmadı valla, meyve vermedi, varsın bu sene de böyle olsun' denebilir mi? Golsüz bir maç, ne kadar pozisyon olursa olsun zevksiz bir maçtır, tadı tuzu yoktur. Ayrıca bir maçta topun bir o kalede bir bu kalede olması, bu maçın Premier Lig kalitesinde olduğunu göstermez, bu orta saha oyuncularının kolay geçildiğini, maça ağırlığını koyamadığını, kısa ve ayağa pas yapamadığını gösterir. Takımlarımızın Premier Lig'de oynayan takımlara karşı ne kadar 'kaliteli' top oynadığı da açıktır. Eğer futbol 'kalite' için izleniyorsa, bir sonraki kanalı açmayı tercih ederim kendi adıma..

Bir maçta bir takımın kalecisi 'maçın yıldızı' seçiliyorsa, o takım diğer takımı ezmiş olamaz. Kalecisi 'maçın yıldızı' seçilen takımın kurgusunda, takım dizilişinde, defansında mutlak olarak sorun vardır. Fenerbahçe gibi 2 senedir aynı defans oyuncularıyla oynayan bir takımın, geçen sene ile bu sene arasında bu kadar fark göstermesi gerçekten anlaşılır değil.. Bu da takım defansının, forvette ve orta sahada başladığını bize ispatlıyor.

Fenerbahçe Zico/Aragones - Aurelio/Josico - Kezman/Guiza değişikliklerini yaparak iyi giden yoluna kendi kendine taş koydu. Orta saha ve forvetin takım defansına en ufak bir katkıda bulunmadığı bu yeni sistemde, rakip takımlar büyük boşluklar buluyor, eğer Volkan günündeyse bu hataları savuşturabiliyor, ancak Volkan'ın da alternatifsizliğinin yarattığı aşırı özgüven patlaması, bu sene bize çok fazla 'gününde olduğu maç' izlettirmiyor. Dolayısıyla Fenerbahçe aynı defansla geçen sene Sevilla'ya/Inter'e/Chelsea'ye kafa tutmuşken, bu sene Eskişehir'e/Hacettepe'ye/Kayserispor'a kafa tutamıyor.

Fener taraftarının büyük hayal kırıklığı Daniel Guiza, her ne kadar tribüne oynamayı bu zamana kadar çok iyi becermiş olsa da (bu maçta Fenerbahçe taraftarı bu fiyaskoya daha fazla tahammül edemedi), defanstan hızlıca top çıkaran karşı takım oyuncularını belli ki engelleyemiyor, birinin bu işin taça gidecek toplara koşmakla olmayacağını ona anlatması gerek, ki bu kişi kesinlikle Aragones değil, zira İspanyol hoca futbolcusundan çok memnun. Her maç sonrası yorumlarında Guiza'nın meziyetlerinden bahsediyor, ancak bu meziyetleri o maçta gören tek kişi maalesef Aragones oluyor, herhalde Aragones'in aklı ekurisi Guiza ile geçmişte geçirdikleri güzel günlerde kalmış..

İki farklı forvet tipi vardır, ya az çalışan ama enerjisini efektif kullanan, doğru yerlerde durmayı bilen, çok gol atan ama defansa yardım etmeyen ( Tanju Çolak tipi) ya da çok çalışan ve defansı yıpratan, pozisyonları tırnaklarıyla kazıyarak yaratan, daha çok pozisyon bulup daha az golle sonuçlandıran, kendi atamasa bile diğer arkadaşlarına pozisyon hazırlayacak boşluklar yaratan. (Hakan Şükür tipi) Guiza, Fenerbahçe'deki performansıyla her iki forvet tanımına da uymuyor. Ne defansa yardım edebiliyor, ne enerjisini efektif kullanıyor, ne pozisyonları değerlendirebiliyor. Ama futbol dışı çok fazla (!) şeyle şu an gündemde olduğuna göre, 'Tanju Çolak' tipi forvetliğe özendiği kesin :) Eğer Guiza'nın yerinde X biri olsaydı, Aragones asla tahammül etmezdi, Guiza'nın bu performansıyla, hala Semih'i yedekte bırakabilmesi, gerçekten Aragones'in anlayamadığımız taktik dehasını gösterir. Ya da verilen 30 milyon euro'yu yalan yere amorti etme arzusunu.. Fenerbahçe'nin Semih'e ihtiyacı vardır, bu ister Guiza'lı olsun, ister Guiza'sız olsun , sonucu değiştirmez. Aragones bu yanlışını er geç anlayacaktır, artık Azizsilin mi vururlar, yoksa gözünün önünde ak sakallı dede mi belirir bilinmez, Fenerbahçe'nin önüne Semih'i yedek bırakıp Guiza'ya tahammül ederek daha fazla taş koyamaz.

Trabzonspor, geçen senelerdeki silik görüntüsünden sıyrılmış, daha büyük ve özgüvenli bir takım olmuş, biraz tecrübe eksiği olsa da sonuna kadar şampiyonluğu kovalayacağına inanıyorum. Ancak hala büyük takımlara karşı söz konusu olan kötü karnesini düzeltmesi gerekiyor.

Maçın sonucu Sivas'a ve Beşiktaş'a yaradı, puan farkları daha da azaldı, bu ligi daha kaliteli yapmasa da, daha çekişmeli ve eğlenceli bir 2. yarının bizi beklediği kesin!

 
Toplam blog
: 55
: 969
Kayıt tarihi
: 15.01.09
 
 

29 yaşındayım. İTÜ Tekstil Mühendisliği mezunuyum. Evliyim. Çocukluğumdan beri futbol gönüllüsüyüm. ..