Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Ağustos '22

 
Kategori
Spor
 

Fenerbahçe gücünü gösterdi.

Fenerbahçe 20 Temmuz’dan bu yana her hafta bir resmi maça çıkıyor, Süper Lig başladıktan sonra bu 2 maça yükseldi.

Rakiplerinden çok önce sezonu açmakla kalmadı; diğer tarafta hem o çok eleştirdiğimiz her sene yeniden yapılanma sorunsalı ile uğraşıyor, hem bir oyun planı oturtmaya hem de takım olmaya çabalıyor.

Tüm bu saydığımız olgular ülkemizin futboluna yabancıdır bir arada götürmesi hiç kolay değildir.

Rakip Adana Demirspor üzerine koyarak ve belli bir plan çerçevesinde ilerliyor.

Daha ilk dakikadan itibaren gösterdi ki çok mücadele veren, bu şekilde tanımlamak yetmez, kavga eden, savaşan bir takım.

Fenerbahçe son yıllarda böyle takımlara karşı sahada dirençli kalmada sorunlar hatta kırılganlıklar yaşadı, lig yarışından koptu.

Başakşehir, Sivasspor, Konyaspor, Adana Demirspor... Bir çırpıda sayabileceğimiz takımlar.

Ancak dün geceki karşılaşmanın yine birinci dakikasından itibaren izledik; Fenerbahçe de en az rakibi kadar mücadele verecek, gerekirse kavga edecek, ayakta kalacak, sinirlerini de sağlam tutacak.

Daha önemlisi de bu şekilde direnç gösterirken taraftarının da sahada kalmasını sağlayarak, oyundan kopmasına izin vermeyecek!

İlk yarı Fenerbahçe adına sahanın genel özeti buydu.

Buralarda teknik, taktik, güçlü bir oyun planı beklemek, aramak, sorgulamak ve nihayetinde de eleştirisinde bulunmak uzun lig yarışının bu seviyelerinde hakkaniyetli olmayacaktır.

Fenerbahçe’nin yapmaya çalıştığı bir kurgusu var hücumda; hızlı oynamak ve bir an önce rakip kaleye inmek.

Lig tablosundaki pozisyonuna ve attığı gol sayısına baktığımızda şimdilik işlerin yolunda gittiğini de söyleyebiliriz.

Tabii her şey güllük gülistanlık da değil.

Nasıl Ümraniyespor maçında karşılaşma bir anda 3-2’ye geldiyse, dün gece 3-0’dan 3-3’ü görmek de pekala mümkündü.

Buraya kadar pozitif detayları öne çıkarmaya çalıştıysak geride işler pek de yolunda gitmiyor.

Rakip süratle Fenerbahçe ceza sahasının içine bir anda giriveriyor ve kaleci Altay fazlasıyla gol kurtarmak zorunda kalıyor.

Maç içindeki takımların ortalama yerleşim pozisyonlarına bakıldığında Fenerbahçe’nin 3’lü savunma ile oynadığını görüyoruz.

Genel anlamda bu yerleşim takımın ne kadar dengeli olduğunu futbolcuların yerlerini kaybetmeden oynadıklarını göstermiş olsa da bir bakıma savunma tarafındaki zafiyetleri de işaret ediyor.

Özellikle Onyekuru’nun sol taraftaki etkinliği ile Fenerbahçe savunmasının sağ tarafının sıkıntısını üst üste koyduğumuzda burada bir sorun olduğu gerçeğini değerlendirmek gerekiyor.

“Yediğinden fazlasını attığın süre boyunca sorun yok” iyimser bir bakış açısı olabilir ancak her zaman üretkenlik ve buna bağlı da isabet bulma oranı bu kadar yükseklerde kalmayabilir.

Modern futbolda savunmasını oturtamamış takımların uzun soluklu başarı elde etmesi ve devamlılık yakalaması mümkün değildir.

Lemos mücadele gücü yüksek bir oyuncu olsa da çabuk ve yaratıcı rakip oyuncu karşısında çaresiz kaldı.

Oyunun bu bölümünde Jesus’un orta alanı (Arao - Zajc) komple değiştirip (Mert Hakan – İsmail) savunmayı olduğu gibi bırakması bir anda oyunun tüm üstünlüğünü Adana Demirspor’a bıraktı.

Mert Hakan’ın uzun süren sakatlıktan çıktıktan sonra böyle bir maçta forma giymesi oyun gereği değil de karşılaşma öncesindeki taktik plana göre yapılmış hissi verdi.

Oysa bu bölümde 3’lü savunma Osayi ile 4’lü hale getirilip kanatlara hem taze kuvvet hem de dinamizm getirilebilirdi.

Emre Mor ve Valencia bireysel yetenekleri üst düzey oyuncular. Oyunun 3-2’ye gelmesinde bu iki oyuncunun da hücum bölgesinde son topu kullanma inatçılıklarının etkili olduğunu bu maç özelinde söylemek, görmek gerekiyor.

Bu cümleyi umarım önümüzdeki karşılaşmalarda hatırlatmak zorunda kalmam ancak hem Valencia’yı Fenerbahçe’de önceki sezonlarda kadrodan uzaklaştıran hem de Emre Mor’u forma giydiği takımlarda istikrarsız futbolcuya dönüştüren tam da bu gerçektir.

İşin daha kötüsü Valencia yükselen form seviyesiyle birlikte bunu çok daha iştahla yapacak, zaman zaman takım oyununun bozulmasını sağlayacaktır.

Oysa Zajc’ın attığı gol tam da bu yazdıklarımın tersi bir başka gerçekliğe karşılık gelmektedir.

Jesus’a Zajc ile ilgili geçen seneden tecrübe edilmiş ve yerleşmiş oyun planını ısrarla hatırlatmaya çalışıyoruz. Mutlaka biliyordur; bunu takımın geneline ikna etmesinden söz ediyorum.

Buraların gelip geçici olduğunu, Eylül ve Ekim aylarının Fenerbahçe’de çok zor geçtiğini seneleridir görüyoruz. Bir kere daha tecrübe etmeye kimsenin tahammülü olmadığı çok açık.

Son olarak Alioski’nin golüne bir şapka çıkararak selam verelim.

Böyle gol vuruşlarını çok özlediğimiz, Avrupa’nın diğer liglerine özendiğimiz gerçeğini hatırlatan bir goldü. Bu golden sonra artık hiçbir rakip oyuncuyu öyle boş bırakmayacaktır orası kesin ama Alioski de bize kalitesini göstermiş oldu.

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..