Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Şubat '10

 
Kategori
Spor
 

Fenerbahçe neden elendi?

Fenerbahçe neden elendi?
 

Fenerbahçe’nin Twente deplasmanından 1-0 galibiyetle dönen kadrosunu bir hatırlayalım.

Volkan Demirel, Gökhan, Lugano, Bilica, Roberto Carlos, Mehmet Topuz, Selçuk, Cristian, Vederson, Alex, Güiza…

Bir de Lille karşısında 1-1 beraberlik alarak turdan elenmesine neden olan kadroya bakalım.

Volkan Demirel, Önder, Bekir, Bilica, Deniz, Gökhan Gönül, Selçuk, Emre, Vederson, Alex, Güiza…

Sahaya çıkan hücum hattının yaklaşık olarak aynı kaldığını ancak defansta oynayan oyuncuların dörtte üçünün değişmiş olduğunu görüyoruz.

Bir hatırlatma da ligin 10. Haftasında oynanan ve Fenerbahçe’nin 3-1 kazandığı Galatasaray karşılaşmasından verelim.

Volkan Demirel, Lugano, Roberto Carlos, Emre, Vederson, Kazım, Alex, Cristian, Bilica, Mehmet Topuz, Gökhan Gönül.

Bu kadrolar ve aldıkları skorlar önemli; çünkü 1-0 olsun, 3-1 olsun Fenerbahçe’nin Lille karşısında tur atlamasına yeterli olacak sonuçlardı.

İlk yarısını iyi oynamakla birlikte kalesinde çok ciddi tehlikeler yaşayan ve ikinci yarısın daha çok açık verdiği bir maçtı turun ikinci karşılaşması ve Fenerbahçe gol atamadığı için değil, yediği için elenmiş oldu.

Çünkü Fenerbahçe Fransa’da da Türkiye’de de turu geçmeye yetecek kadar gol atmayı başardı. Ancak hep bir fazla yedi.

Demek defansta büyük bir sorun var ki Fenerbahçe gol yemeye çok hazır bir futbol oynuyor ve bunu sadece Lille karşısında değil, örneğin Diyarbakırspor maçında da yapabiliyor.

Gol yediğiniz sürece de kazanmanız mümkün değildir.

Fenerbahçe’nin geri dörtlüsü ve kalecisinde gerçekten çok önemli sorunlar var. Grup maçlarını neredeyse hiç pozisyon vermeden kapatan takımın yerini artık rakip oyuncunun sürekli Volkan’la karşı karşıya kalan bir başka takım almıştır.

Alışkanlık olduğu üzere futbolcuları hep teker teker değerlendiriyoruz. Sanki pozisyon anında hep tek futbolcu oluyor. Oysa takım oyunlarında bütünün parçalarının birbirleriyle uyumu çok önemlidir.

Volkan’ın kademe hatalarında, çıkıp çıkmamakta kararsız kalışlarında ya da tam tersi defans oyuncusunun topu Volkan’a bırakmasında ya da müdahalesinde bile uyum, ne yapacağını bilmenin verdiği alışkanlıklar çok önemlidir.

Örneğin Perşembe gecesi Fenerbahçe defansında Edu Lugano ikilisi olsa Lille 85. Dakikada o golü atamaz; çünkü muhtemelen Edu o topu kendi kalesine gönderme pahasına havaya zıplar ve Fransız oyuncunun pozisyonunu bozardı. Volkan da çıkma karasızlığı yaşamazdı.

Ancak hayatlarında ilk defa bir araya gelmiş bu beş oyuncunun ister istemez topu birbirlerine bırakmaları çok da şaşılacak bir durum olmasa gerek; dün Milliyet Gazetesi’nin internet sayfasında üç Lille’li futbolcu hava topuna çıkarken bir başka bölgede Fenerbahçeli defans oyuncularının kendi hallerinde ne yapıyor olduğunu sorması kadar doğal bir şey olamaz herhalde.

Ancak yine de futbolcuların bireysel becerileri konusunda da yorum yapmamız gereken şeyler olduğu da bir gerçektir.

Bilica, Fenerbahçe defansının sarımı en zayıf ve üzerinden geçen akımın en küçük değerde atan sigortası gibi. Hemen her maç o sigorta bir kere atıyor ve takımın defansı çalışmaz hale geliveriyor. Hiçbir müdahalede bulunmasa hücum oyuncusunun etkili bir atak geliştirmesinin zor olduğu her pozisyonda rakip takımın duran top kazanması için bir anda ortam yaratıyor.

Ancak Bilica’nın ne yaptığı ile birlikte kiminle oynuyor olduğu da gerçekten çok belirleyici oluyor. Örneğin Lugano’nun belki de aynı zamanda Bilica’yı da kontrol edebiliyor olmasından kaynaklanan bir özelliği nedeniyle bu tandemin çok daha hatasız maç tamamladığına şahit oluyoruz.

Kuşkusuz Deniz artık üst düzeyde bir Avrupa ligi karşılaşmasını oynayacak yeterlilikte bir futbolcu değil. Önder bu sene vasatın üzerine hiç çıkmadı. Bu futbolcuların mücadele etmediği anlamı çıkmasın buradan; ikisi farklı kriterler.

Mücadele demişken; Güiza’nın Lille maçındaki çok koşan ve hırslı oyunu göze çok hoş geldi.

Profesyonellik dolduruşla olacak bir şey değildir. Hangi Güiza’nın gerçek olduğunu anlamak ve değerlendirmek de kolay değil.

Yuhalama, ıslıklanma Fenerbahçe futbol takım oyuncusunun hazırlı olacağı bir şeydir. İyi bir şey olduğu, kabul ettiğim ya da anladığım için söylemiyorum ama bu taraftar zamanında doğru dürüst oynasın diye Rıdvan’ı bile tartaklamıştır. Sonra da kalbinin en derin yerine saklamış ona çok önemli ve paha biçilmez bir statü teslim etmiş, değerlemiştir.

Alex de yuhalandı, Deivid de. Hatta Tuncay Şanlı da.

Tekrar ediyorum bu şeyi olumlamak adına söylemiyorum.

Güiza’nın yapamadığı şey verimliliktir. Oynarken üç boyutlu düşünemiyor, pozisyon alamıyor, golün nerede olabileceğini hissedemiyor.

Ama iyi niyetle mücadele ediyor.

Kadro bu kadar limitliyken Daum’u eleştirmek de kolay olmuyor. Doğru da değil.

Bir Fenerbahçe – Liverpool eşleşmesinin yine kıyısından dönmüş olduk. Bir daha ne zaman denk gelir, bilemiyoruz. Fenerbahçe Twente’den çok daha güçlü olmayan bir takıma elenmiş oldu. Daha iyi olduğunu da gösterdiği halde.

Uzay Gökerman

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..