Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Aralık '20

 
Kategori
Spor
 

Fenerbahçe'nin isyanı yok!

Gaziantep FK Süper Ligin en irrasyonel takımı ve başındaki teknik direktör Sumudika sahadakilerden belki daha da fazla.

Sezona beşli savunma dizilişiyle başladı, onu 3’lüye dönüştürdü. Önce Beşiktaş’ı, geçen hafta Başakşehir’i yendi, dün akşam da Fenerbahçe’yi 3-1 ile geçerek tek yenilgi ile hızla zirveye doğru ilerliyor. Nereye kadar gider bilemiyorum ama buraları çok karıştıracağı ve etkileyeceği kesin. Galatasaray ilk hafta değil de şu sıralar karşılaşsaydı Gaziantep’i geçemeyebilirdi.

Fenerbahçe geçen hafta travmatik bir yenilgi aldı. Bu, zirve yarışında pek ala tolere edilebilecek bir sonuç olmasına rağmen, psikolojisini yönetemediğinden hep buralarda sorunlar yaşıyor.

Hafta içi birçok etkeni birbiriyle ilişkilendirerek tartışmıştık hatırlarsanız.

Buradaki güncel en önemli konu psikolojidir dersek hatalı bir yerden başlamış olmayız.

Kuşkusuz Fenerbahçe’nin şu an nereye elinizi atarsanız sorun haline gelecek bir hali de var.

Ama unutmayalım Konyaspor maçı öncesine kadar bu takım şampiyonluğun favorisiydi. İddia oranları güncellendi mi bilmiyorum ama ilk sırada Fenerbahçe vardı. O gün Fenerbahçe için tersini iddia etmemiş olanların kusura bakmasınlar bugün göğsünü gererek her tarafı yangın yerine getirip eleştirme önceliği bulunmuyor.

Yanlış anlaşılmasın eleştirmemekten söz etmiyorum, çünkü kazanırken de Erol Bulut’un oyun planı olmadığından, futbolcuları iyi kullanamadığından bu sayfalarda sıklıkla söz ediyordum.

Fenerbahçe’nin içine girdiği tuhaflığın mutlak surette açıklanması gerekiyor.

Tisserand’ın iki hafta üst üste penaltı yaptırması nedeniyle Fenerbahçe’nin formasını giyemeyecek futbolcu ilan edilmesiyle açıklanmasından söz etmiyorum elbette.

3 sezon önce de Roman ve Skrtel böyle hatalara sebebiyet verdiği maçların hemen ardından yapılan değerlendirmelerle aynı yerden çıkan seslerdir bunlar.

Bu sesleri çıkaranlar Fenerbahçe’ye çok büyük hasar verdi; daha kötüsü böyle hareket etme alışkanlığı da yerleştirdi. Maalesef bugünkü yönetim bu muhalif seslerin rüzgarıyla iktidar oldu.

Her iktidar dayandığı tabana göre hareket etmek ve şekil almak mecburiyeti duyar. Fenerbahçe yönetimi de bu yolu izledi. Maalesef son üç sezondur her şeye yeniden ve sıfırdan başlama alışkanlığı bu “köksüzlüğün” günübirlik düşünmenin eseridir.

18 yeni transfer ve geçen sezon gelenlerin önemli kısmının takımdan ayrılmasıyla ortaya çıkan durumun yönetilmesi Avrupa’nın hiçbir oturmuş futbol ülkesi için kolay değildir.

“Erol Bulut bunun altından kalkabilir” mi sorusu bugün birçok kişinin kafasında net bir cevaba dönüşmüş durumdadır.

Her ne kadar burada büyük sorumluluğu olduğunu düşünüyor olsam da ihaleyi direkt Erol Hoca’ya yükleyemiyorum.

Bütün bunları neden yazıyorum; çünkü değersizleştirme Fenerbahçe camiasının en büyük yanlışlarından biridir ve yıllardır bu illet hastalıkla mücadele etmek zorunda kalmıştır. Sorunun temelinde Tisserand değil bu vardır.

Psikoloji sadece takım, teknik yönetimi etkisi altına alan bir nedensellik değil ki tüm camia bununla boğuşuyor.

“Bizim içimiz yanıyor sen ne diyorsun” diyenler mutlaka olacaktır veya onlar bu türden yazıları okumaya tenezzül bile etmeyeceklerdir.

Ama eldeki malzeme budur ve yaşanan iç-dış etkilerin de kolay kolay değiştirilemeyeceği göz önüne alındığında meselenin değersizleştime penceresinden bakarak çözülemeyeceği ortadadır.

Konuya nasıl yaklaşım göstereceğimizi belirledikten sonra sorunu konuşabiliriz.

Dünkü maçta gördük ki Fenerbahçe futbol takımının oyuna, yenilgiye, yaşadığı duruma, haksızlıklara isyanı kalmamış, yokmuş görünüyor.

Bir profesyonel oyuncu neden isyan etmez peki?

İsyan derken gidip hakeme, rakibe dayılanmaktan söz etmiyorum kuşkusuz; altını çizmeye çalıştığım, daha fazla koşmak, topu kovalamak, rakibine nefes aldırmamak.

Mesela doğru sorulardan biri şu olabilir; Emre Belözoğlu sahada kendisi gibi hareket edebilecek bir oyuncu neden transfer etmedi?

Dün gördük ki sahada buna en yakın duran iki oyuncu var, Pelkas ve Gustavo. Demek ki işe buralardan rol dağıtarak başlamak gerekiyor.

Fenerbahçe’nin parçalı bir takım oluşumu içinde bulunduğu ve gruplaşmalar olduğu iddiaları böyle zamanlarda en geçer akçe olur, prim yapar.

Gruplaşma hayatın her yerinde vardır ve çözümü en zor meselesidir. Bunun için sorumluluk Caner, Gökhan, Ozan gibi bu takımın eskilerine düşüyor.

Elbette Caner ile Ozan’ın ekranlara yansıyan ve her şeyle dalga geçerek ti’ye alan o cıvık görüntüsünden söz etmiyorum. O takıma yeni gelen bir oyuncu olsaydım bu hareketlerden çok rahatsız olabilirdim.

Bu ikilinin görüntülerini sosyal medyaya kim servis ediyor sorusunu da sorardım kuşkusuz.

Siz hiç sordunuz veya düşündünüz mü?

Önemsiz mi? Siz bir kere daha bunu aklınızın bir köşesinde tutun.

Fenerbahçe’nin abi rolündeki bu oyuncuları taşın altına ellerini sokmak yerine durumdan eğlenecek malzeme üretiyorlarsa o zaman bu sorunu çözmenin de çok kolay olacağını düşünüyorum. Yeter ki doğru yere bakmasını bilelim.

Fenerbahçe’nin mutlak surette koşan, mücadele eden, hiç vazgeçmeyen ve sahadaki oyunda yenilmeyen bir takım haline gelmesi şarttır.

Bunun önündeki tek engel Erol Bulut’sa o zaman elbette alternatifinin düşünülmesi için zaman kaybetmemek gerekiyor.

Haftalardır Samandıra’da birilerinin bu gözle teknik yönetimi izliyor olması da gerekiyor. Eğer bir kurumsallıktan, doğru sportif akıldan, yapılanmadan söz ediyorsak.

Bu asla medyadaki bir takım yorum fırıldaklığı yapanların ya da sosyal medyada algı oluşturanların ağzına bakılarak yapılacak bir rasyonelite değildir.

Maalesef Fenerbahçe yönetimi birkaç senedir bu yöntemi tercih ediyor.

Yok Fenerbahçe yönetiminin aklına bu yöntemden başkası gelemiyorsa o zaman sorunun kaynağı çok daha başka yerlere doğru kayıyor demektir.

Bugün Fenerbahçe öyle bir yere geldi ki tüm gerçeklerle yüzleme zamanıdır. Üzeri çeşitli bahanelerle örtülmüş, hedef saptırılmış sorunlar yumağının içine düşülmüştür.

Şimdi bunun zamanı değil, diye hala geçiştirilmeye çalışılabilir ama zaten bu meseleye bugün değil sezon başında bir farkındalık geliştirmek gerekiyordu, Fenerbahçelilere her sezon dejavu yaşatarak ve hiç öğrenmeden devam etmek değil.

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..