Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ekim '15

 
Kategori
Spor
 

Fenerbahçe'nin pasif ötesi futbolunun sorumluluk paylaşımı

Fenerbahçe, 2013-14 sezonundan beri hiç bu kadar topu rakibine bırakıp, pasif futbol oynamamıştı. Bu sürecin içinde çok farklı bir kırılım olarak ön plana çıkan Aragones döneminde dahi rakiplerine çok yüksek bir pas üstünlüğü kuran bir takım olmuş ki bunun zirveye çıktığı İnönü Stadyumunda oynanmış ve Fenerbahçe’nin galibiyetiyle sonuçlanmış bir Beşiktaş derbisi vardır sezonun belki de en iyi futboluna adaydır.

Ligin sekizinci haftasının sonunda Fenerbahçe liderin sadece iki puan gerisinde olmasına karşın oynadığı futbol ile hem büyük bir hayal kırıklığı yaratıyor hem de ilerleyen haftalar için taraftarına umut vermiyor.

Kuşkusuz bunun temelindeki en önemli sorun kadronun büyük oranda değişmesi, çeşitlenmesi; takımın kimyasının bozulması ve buna teknik direktörün kifayetsiz kalmasıdır.

Pereira’nın kafası ya çok karışık ya da hiç rahat değil; daha kötüsü ki bunu ihtimal vermek istemiyorum, olanı göremiyor, fark edemiyor.

Kayserispor karşısındaki Fenerbahçe üç aşağı beş yukarı ligin ilk maçlarındaki kadroydu.

Çift forvetle 4-4-2 gibi dizilmiş, Topal ve Souza’lı kadroda tek fark Markoviç’ti. Gerçekten de Fenerbahçe’nin sahada gözle görülür tek ayırt edici özelliği de Sırp oyuncuydu.

Pereira maalesef bir kadro istikrarı kuramıyor.

Her maça başka bir diziliş ve kadro ile çıkıyor ki buna neden ihtiyaç duyduğunu anlamak da zor.

Son on senedir bir Barcelona gerçeği varsa ve bu kulübün altyapısından A takımına kadar tüm takımlarının aynı sisteme uygun oynamasıyla sağlanmışsa burada ülke koşullarına göre gerçekleştirilecek tek şey A Takım sistemi ve iskeleti olmasıdır.

Daum, Zico, Aragones, Aykut Kocaman, Ersun Yanal ve İsmail Kartal dönemlerinin hepsinde büyük hatalar, yanlışlar vardı ancak hepsinin ortak özelliği oynatmaya çalıştıkları futbolu belli bir sistem, diziliş, şablon üzerine yerleştirmişlerdi.

Bütün bu 12-13 sezonluk dönemde Aykut Kocaman Alex’ten sonra yepyeni bir şey yaptı ve 4-4-1-1’den 4-3-3’e geçirdi takımı; Fenerbahçe’nin bu süreçteki en baskılı ve coşkulu oyunu bu sistemin üzerinde sağlamış oldu.

Pereira neden şunu bunu yapmıyor diye sormuyoruz ya da 4-3-3’e geri dön diye bir gereksiz akıl verme gayretine girmiyoruz; buradaki esas sorun ortada sürdürülebilir oyun düzeninin, sisteminin, şablonunun oturmamış olmasıdır.

Bir takımın sistemi olmazsa orada o takımın nasıl gole gideceği, ne şekilde duran top kullanacağı, köşe vuruşlarında hangi futbolcuyla nerede konumlanacağı, savunmada nasıl yerleşeceği gibi temel unsurları sağlayamazsınız.

Bir takım dizilişi ve sisteminde oyunu izleyenler gibi kenarda bekleyen oyuncular da bu şablonun ne anlama geldiğini bilir ve sahadan çıkan oyuncunun yerine kendisini puzzle parçası gibi oturtur.

Bu olmadığında ortaya futbolcuların bireysel yetenekleri çıkar ki modern futbolun bittiği yer burasıdır.

O zaman yıldız futbolcunun saha içinde diğerlerinin de ne yapacağını bilmedikleri bir halı saha futboluna döner oyun ve ne izleyene ne de oynayana keyif vermeyen, sürdürülebilirliği olmayan 90 dakikalık performanslar izleriz.

Yıllarca Aykut Kocaman’ı işte bu nedenle sabırla bekleyip, destek olmuştum. Çünkü tam da bunu yapıyordu.

Arkasından ağıt yakmaya veya nostalji yaratmaya elbette gerek yok ancak geçerken bunu not olarak düşmeyi uygun buluyorum.

Pereira yeni geldiği bu ülke atmosferinde etrafını kuşatan bu yoğun baskı altında maalesef her kafadan çıkan seslerin etkisiyle kadro yapıyormuş hissi veriyor.

Herkese ve her şeye rağmen futbol adına bildiği ne varsa onu uygulaması ve uygulatmaya çalışması öncelikli hedefi olması gerekiyor.

Ancak bunu yaparken de doğru futbolcuları seçmesi ve onlarla hareket etmesi öncelikli olmalıdır.

Örneğin durduk yerde bir Van Persie krizi çıkarmanın kime faydası olabilir ki? Üstelik ülkemizin futbol atmosferinin en çok sevdiği beklediği şeyin bu olduğu gerçeği bu kadar açıkken; kuşkusuz Pereira’nın çevresindeki yerli danışmanlarının bunu kendisine de hatırlatması kurumsal yapının vazgeçilmezidir.

Futbolcuların sorumluluğu.

Fenerbahçe futbol takımı Kayserispor karşısında normalin de çok ötesinde tutuk ve pasif bir futbol oynadı.

Futbolun ve sporun bu kadar içinde olan bir kişi olarak bunun sadece teknik direktör seçimlerine bağlı olmadığını bilecek yaş ve tecrübeye sahibim.

Geçen sezon Galatasaray’da Hamza Hamzaoğlu’nun nasıl tek başına bir sihirli dokunuş yapmadığını biliyorsam, Prandelli’nin de o kadar beceriksiz ve futbolu bilmediğine inanmıyorum.

Sporda bazen teknik adam-futbolcu çelişkisi yaşanır ve bu genellikle de teknik adamın üzerine yıkılan sorumluluk olur.

Evet, teknik adamı da eleştireceğiz ancak profesyonel futbolcu dediğimiz kişilerin de görevlerini yapma sorumluluğu olduğunu da görmezden gelmeyeceğiz. 

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..