Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Eylül '16

 
Kategori
Spor
 

Fenerbahçe’nin yıllardır yerini dolduramadığı açık pozisyonu...

Geçen hafta oynanan Kasımpaşa maçıyla dünkü Gaziantapspor karşılaşmasında Fenerbahçe adına eksik olan neydi, sorusunun karşılığı ilk yarısının en az üç farklı skorla kapanmamasıydı, diyebiliriz.

Peki, mümkün müydü?

Daha karşılaşmanın başında Mehmet Topal çerçeveyi bulan bir şut çekebilmiş olsa, Volkan Şen’in defalarca çalım deneyerek uygun vuruş anı aradığı bir pozisyonda daha müsait durumdaki iki arkadaşıyla topu buluşturabilse, Volkan Şen’in ara pasında Lens uygun açıdayken şutu çekebilmiş olsa, devamında Ozan fantastik yerine daha sağlam olanı denese daha ilk yarıda skor adına çok daha farklı bir sonuç çıkabilirdi.

Ancak olmadı.

Çünkü Fenerbahçe’nin yıllardır bir türlü yerini dolduramadığı açık bir pozisyonu var; golcüsü yok!

Kimler geldi kimler geçti ancak hiçbiri sağlam bir golcünün yerini tutmadı.

Örneğin Fenerbahçe’de Gomez ayarında bir golcü izleyemedik.

Fenerbahçe’nin çok gol attığı sezonlarda dahi bu eksik kendini hep göstermiştir.

Emenike çok güçlü ve hızlı oyuncu olabilir ancak son vuruş anında istenen, aranan golcü olmadığı ortadadır.

Sow fantastik goller attı; hatta takımı ipten aldığı zamanlar oldu; yine de bitiricidir diyemiyoruz.

Mehmet Topal’ın şutu çerçeveyi bulsa diyoruz çünkü hiç bulmuyor.

Volkan Şen golcü olsa zaten bunca yılda bu kadar takım dolaşmazdı!

Yine de Volkan Şen’i ne kadar eleştirirsek eleştirelim, mücadelesi için ayrıca hakkını teslim etmemiz gerekiyor. Advocaat elindeki bu yarı pişmiş kıvamdaki hamurdan bambaşka bir şey de çıkarabilir.

Geçen sezon Pereira’nın yarattığı travmatik etki eklenince Fenerbahçe’nin gol atması Kaf Dağı’nın ardındaki Zümrüdü Anka Kuşu’na ulaşmasına benziyor. Onunla buluştuğunda da küllerinden yeniden doğan bir efsane ile karşılaşıyorsunuz.

O sezon tam da bu sezon olabilir. Stadyumun durumuna bakınca küllenmiş bir ortam görüyor, hüzünleniyoruz. 3 Temmuz’un ilk günlerinde “Fenerbahçe’yi yalnız bırakanlar…” başlığı attığım bir yazı yazmıştım. Ben bu hesabı hiç anlamadığımı ve anlamayacağımı biliyorum.

Ya Fenerbahçe ilk yarı Kaf Dağı’na ulaşmış olsaydı da golleri atsaydı maçın ilk yarısı nasıl yorumlanacaktı.

Geçen hafta lider Başakşehir’e ecel terleri döktüren Gaziantespor’un ne kadar kötü bir takım olduğu hatta İsmail Kartal’ın Fenerbahçe’ye kıyamadığının, kıyak geçtiğinin üstü kapalı iması yapılacaktı.

Kasımpaşa maçının ilk yarısından çok daha iyi bir Fenerbahçe vardı sahada üstelik çok da etkiliydi.

Ozan’ın Fenerbahçe’de ne görev yaptığını ancak çıktıktan sonra görebildik. Kuşkusuz birçok kişinin aklında onun başarısız pasları ve gol vuruşu yapacağı yerdeki acemilikleri kalıyor. Lens’ten aldığı pası kaleye topuğuyla göndermeye çalışmasının karşılığında olabilecek yorum “büyü de gel çocuk, büyü de gel, hadi o yolları yürü de gel” olurdu. Yani cin olmadan çarpmaya çalışma! Evet, o top kaleye girse bütün hafta Ozan’ı konuşurduk, Kasımpaşa maçında attığı kafa golünden sonra bu taç giyme olurdu ancak futbolda önce basitlik, garanti önemlidir.

Ozan çıktıktan sonra Fenerbahçe’nin göbeğinde merkezî büyük bir boşluk belirdi ve bunu ne Mehmet Topal ne de Souza dolduracak halde değildi. Gaziantepspor işte o dakikadan sonra ileri çok daha rahat top göndermeye başladı.

Bazı futbolcuların ilginç sezon başlangıçları olur. Takımdan gönderilecektir, istenmeyen adamdır! Ama bir kere kadroya girer ve sonra onun öyküsünü izlersiniz; Souza iki haftadır Fenerbahçe’yi ipten alıyor. Bakalım bu bir tesadüf mü yoksa istikrar mı, göreceğiz.

Geçen sezon Nani’nin bir türlü gerçekleştiremediğini Lens geldiği andan itibaren yapıyor.

Gözlerinde olağanüstü bir optik okuyucu var sanki, gönderdiği toplar öylesine ceza sahasına atılmış ortalar değil, kelimenin tam anlamıyla kafaya pas atıyor.

Konu Fenerbahçe olunca Souza için söylediğimiz son sözü bir kere daha hatırlıyor ve susuyoruz.

Ancak Lens’in şu iki haftalık performansının ligimizin çok üzerinde olduğunu eklememiz gerekiyor.

Emenike’nin ilk yarıdaki paslı oyunu da futbolcuyu Nirvana yolundaki hacı adayına benzetiyor. Souza, Lens için dilimizi ısırarak ifade ettiğimiz şeyi Emenike’yi de katarak sürdürüyoruz.

Fenerbahçe’nin yediği gole gelince; Ozan’ın yokluğunda boşalan bölgede Barış etrafında kimse olmaksızın topu Angan’a iletirken iki Fenerbahçeli oyuncu yine sadece izlemekle yetiniyordu. Golü atacak olan Ghilas Kjaer’den kolay kurtularak kaleci Volkan ile karşı karşıya kalıyordu ki Volkan için bu maçtaki belki de kurtarması gereken yegâne pozisyondu. Yine kurtaramadı!

Şu gerçeği bir kere daha hatırlatalım; Fenerbahçe benzer gol atabilirse yediğinde sorun yok; ama hiçbir takım bu kadar basit goller yemiyor Fenerbahçe’ye karşı. Bu kadar üst düzey savunmacıların olduğu bir takımın kalesinde daha kompleks goller görmesi gerekiyor. Bu gollerin hatadan değil, konsantrasyon eksikliğinden kaynaklandığı da ortadadır.

Fenerbahçe futbolunu her geçen gün yerleştiriyor ve daha özgüvenle oynuyor; bu nedenle lig daha yeni başlıyor. 

Fırat Aydınus, beklenmedik derecede başarılı bir yönetim sergiledi. 

http://twitter.com/uzaygokerman

uzaygokerman@gmail.com

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..