Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Temmuz '13

 
Kategori
Spor
 

Fenerbahçe şampiyonluğu çuvala sığdıramadı!

Fenerbahçe şampiyonluğu çuvala sığdıramadı!
 

Mızrak çuvala sığmadı.. 

NE DEMİŞTİM?

Daha kimsenin şikeyi yaz(a)madığı günlerdeydik.

Henüz 3 Temmuz süreci başlamamıştı.

5, 10, 14 ve 20 Haziran tarihlerinde yayınladığım dört yazıda Fenerbahçe’nin şampiyonluğunun çuvala sığmadığını belirtmiştim. (* Linklerini yazının sonunda bulacaksınız) 

“Bırak artık, bunlarla uğraşma” diyeninden, küfür edenlerine, benimle dalga geçenine kadar çok tepki aldım. Ve doğrusu, FB’li olmayanların da çoğunluğu yazdıklarımın komplo teorisi olduğuna inanıyordu.

Bu yazılarda, mızrağın çuvala sığmayışının ilk nedeninin; Aykut Kocaman ve Aziz Yıldırım'ın gereksiz zamanlardaki çıkışları olduğunu, bu açıklamaların ardından yapılan hakem hatalarının aslında FB'yi zor durumda bıraktığını yazmıştım. Bunu yazarken şikeyi değil hakemlerin baskı altına alınmasını kastetmiş, ligin sağlıklı bir zeminde oynanamadığı düşüncemi paylaşmıştım.

Mızrağın çuvala sığmayışının diğer sebebinin Emenike’nin transferi olduğunu yazmıştım. Emenike'nin bu şekilde transferi (kısa süren bir pazarlıkla, mecburmuş gibi ve 9 milyon Euro gibi yüksek bir meblağ verilerek) ile pis kokuların yayılmasına sebep verilmiş olmasıydı. Çünkü Emenike, bir hafta önceki maçta uyduruk bir faul pozisyonundan sakatlık üretmiş ve bir hafta sonraki FB maçına çıkmamıştı. (Buna, hocasının ve kaptanı kaleci Bülent’in verdiği tepki hala hafızalardadır.) Fenerbahçe yönetiminin başarıyı, dedikodulara set çekmeye ve etik duruşa tercih ettiğini savunmuştum.

Yine yazdığım bir diğer sebep Sezer Öztürk'ün transferiydi. Fenerbahçe’ye karşı çok kötü oynayan ve Bülent Uygun tarafından da ikinci yarıda oyundan alınan, Trabzonspor maçında ise gayet güzel oynayan Sezer Öztürk’ün ısrarla transferi de Fenerbahçe’nin bazı şeyleri “göze alarak” yaptığı bir transferdi ve bence yanlıştı.

Başka konulara da değindim, sorular sordum. 

Trabzonspor birçok takımı son dakikalarda bulduğu gollerle yenebilmişken rakiplerin onlara karşı oynamadığını söylemek aslında bir nevi “en iyi savunma saldırıdır” uygulamasıyla hedef şaşırtmaydı. Bu konuda -şampiyonu belirleyen maça imza atması sebebiyle- en dikkat çekici takımın Eskişehirspor olduğunu yazmıştım. Fenerbahçe karşısında kazanmayı gerektirecek bir oyun oynamayan ve erken goller yiyen Eskişehirspor’un Trabzon karşısında oynadığı oyun ise parmak ısırtmıştı. Bu maçta kaybettiği puanla Trabzonspor şampiyonluğu kaybetmişti. Eskişehirspor’un başında Bülent Uygun’un olması da dikkat çekici bir faktördü ve Bülent Uygun’un takımları hiçbir önemli maçta Fenerbahçe’den puan alamamıştı. 

Ligin ikinci yarısında 16 maçta 21 gol yiyen ve sert savunma yapan Sivasspor’un son maçta 4 gol yemesini yine de anormal bulmadığımızı ancak geçen sezonun son 4 haftasında, 3 hafta üst üste rakip kaleciler hatalı gol yemişken, (Aykut Kocaman gibi ifade etmek gerekirse) Sivasspor kalecisi Korcan’ın yediği 1, 2 ve 4. gollerin incelenmesi gerektiğini de yazmıştım. 

Lig bittikten sonra Emre Belözoğlu'nun ağzından çekildiği iddia edilen mesajla ilgili sorular da sordum. 

Ve bütün bu anlattıklarımıza ilave olarak, Aziz Yıldırım’ın çeşitli zamanlardaki “talihsiz” açıklamalarından bazılarını hatırlatmıştık: 

“Maçların sahada kazanılmadığını öğrendim. / İkinciliği hazmedemeyiz” (Oysa ikinciliği başarı olarak görmese bile hazmedebilmek beceridir ve arada çok fark vardır.) 

Ve hepsini üst üste koyunca, “Fenerbahçeli futbolcuların emeklerine yazık eden kimdir?” diye sormuştum. (Aziz Yıldırım, doğru cevaptı)

Israrla şunu söylüyordum: Bunlar aslında en çok Fenerbahçelileri rahatsız etmelidir. Fenerbahçe’nin adı dedikodulardan daha önemlidir! “Herkes bize düşman” kolaycılığından ve söyleminden vazgeçilmeli, yapılan eleştirileri “kayıtsız şartsız savunmak” yerine empati yapılmalıdır. Rakiplerinize saygınız olmazsa, kazanma yolunda her yolu mubah görürseniz, herkesin size düşmanlığının sebebini olsa olsa “meyve veren ağaç taşlanır” olarak görürsünüz. Sanki başka hiç meyve yokmuş gibi! 

Bunun yanı sıra, Fenerbahçe yönetiminin de Fenerbahçe ismine zarar verdiğini, Fenerbahçe’ye en büyük kötülüğün bu olduğunu ve bunun taraftarlarınca görülmesi gerektiğini de yazıyordum.

“Aziz Yıldırım spor adamı değildir” diye yazarken de bunu kastediyordum.(**) Fakat Fenerbahçe başkanının başarı geldikçe “eleştirilemez” konumuna yükseltilmesi, yanlışların görülmesini engellemişti. 

Yapıldığı iddia edilen şike ve teşvik gayretleri, üst üste 3 şampiyonluk sözü verdikten sonra son maçta şampiyonluğu kaybetmenin verdiği hırsla bu sezon artık ikinciliği hazmedemeyecek olmanın bir sonucu mudur, taraftarın sevgisini kaybetmeme ve Fenerbahçe tarihine altın harflerle yazılma ihtirası mıdır ilerleyen günlerde daha iyi anlayacağız.” da demiştim.

NE OLDU?

UEFA bastı cezayı, tahkim de 2 yıl olarak onadı.

Belki de sınava giren birçok öğrenci kopya çekmişti ancak Fenerbahçe yakalanmıştı. 

Fenerbahçe’yi yönetenler Fenerbahçe’den önce kendilerini önemsemişler, başta Fenerbahçe taraftarlarına olmak üzere, geçmişte ve hali hazırda ter akıtan futbolcularına, en önemlisi de şanla, şerefle ve kupalarla dolu 106 yıllık Fenerbahçe tarihine ihanet etmişlerdir.

Fenerbahçeliler Fenerbahçe’yi bu hale düşürenlerden hesap sormalıdır.

Ancak.. Nedenini sorgulamak yerine herkesin kendilerine düşman olmasıyla övünen, her ne olursa olsun "başarı" isteyen ve diğer sonuçları kabullenemeyen Fenerbahçe taraftarları, bunların bir sonucu olarak bu gelişmelerde dolaylı olarak kendilerinin de payı olduğunu artık anlamalı ve kendilerini de sorgulamalıdır.

Ve gün, hala, yöneticilere destek tezahüratları yapma değil, takıma ve kulübe sahip çıkma günüdür.

Gün, kendilerini bu hale düşürenleri dışlayarak Fenerbahçe'ye layık olma ve Fenerbahçe adına sahip çıkma ve dik durma günüdür.

Bu işe karışanların yaptıklarını savunmaya çalıştıkça Fenerbahçe'yi savunduğunu düşünmek Fenerbahçe'ye ihanettir.

NE OLMALI?

Fenerbahçe, “şark kurnazlığı” ile (parayı etik değerlere tercih eden Anadolu kulüplerinin de desteğiyle) kendisinde bırakılan 2011 yılına ait kazanmış olduğu kupayı iade etmelidir.

Fenerbahçe’nin bunu yapmaması halinde Fenerbahçeliler bunun için kampanya başlatmalı, Gezi Parkında yaşanan renklerin kardeşliğinin pekişmesi sağlanmalıdır.

Kazanan Fenerbahçe olacaktır, Fenerbahçeliler olacaktır.

Çünkü o şampiyonluğa FB’liler dışında zaten kimse inanmamaktadır.

Adalet olmadan kardeşliği tesis edemezsiniz. Yürekleri soğutamazsınız. 

Adaletin yerini bulması halinde artık sahalara dostluk egemen olacaktır, kardeşlik egemen olacaktır.

FB’ye karşı kamuoyunda oluşan düşmanlık sona erecektir.

Ve Fenerbahçeliler ile sportif anlamda (bunun dışında zaten bir derdimiz yok şüphesiz) dost olmaktan bir Galatasaraylı olarak ben de mutlu olacağım. Samimiyetle..

(*) http://blog.milliyet.com.tr/fenerbahce-neden-sampiyonlugunu-cuvala-sigdiramiyor---1-/Blog/?BlogNo=309968

http://blog.milliyet.com.tr/fenerbahce-neden-sampiyonlugunu-cuvala-sigdiramiyor---2-/Blog/?BlogNo=310707

http://blog.milliyet.com.tr/fenerbahce-neden-sampiyonlugunu-cuvala-sigdiramiyor---3-/Blog/?BlogNo=311256

http://blog.milliyet.com.tr/fenerbahce-neden-sampiyonlugunu-cuvala-sigdiramiyor---4-son-/Blog/?BlogNo=312162

(**) blog.milliyet.com.tr/Iddia_ediyorum__Aziz_Yildirim_bir__Spor_Adami__degildir_

/Blog/

 

 
Toplam blog
: 293
: 1063
Kayıt tarihi
: 07.11.08
 
 

Sporun bir kavgadan çok; ahlak, mücadele, eğitim, zeka ve dürüstlük olduğuna inanıyorum. Doğaya, ..