Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ekim '12

 
Kategori
Futbol
 

Fenerbahçe taraftarının gücü, Alex sevgisini “renkli devrim”e çevirme hevesi!..

Fenerbahçe taraftarının gücü, Alex sevgisini “renkli devrim”e çevirme hevesi!..
 

Kaç yazıdır, Fenerbahçe’de kargaşa yaratmak istemeler karşısında, şu soruyu soruyoruz:

“İç”ten mi yıkmak daha kolay, yoksa “dış”tan mı?

Yanıt, “ne”yden söz edilirse edilsin değişmez, belli:

“İç”ten yıkmak...

“Niye”si, “KDV’si içinde”den farksız!

Uyanık olunmazsa, iyi niyetli olanların vay haline!...

Fenerbahçe taraftarı, 3 Temmuz sürecinde “dış”tan gelene direndi. Bu süreçte, Aziz Yıldırım iyice simgeleşti. Taraftar, her türlü olumsuzluğa, baskıya karşı, her yerde direndi; sesini ve gücünü duyurdu.

Örnek bir direnişti bu!

Tepki gösterecek o kadar olumsuzluk var ki ülkemde, hangi toplum kesimi, Fenerbahçe taraftarının gösterdiği tepkiyi/ direnişi gösterdi?

12 Haziran 2011‘deki seçimde, içerideyken milletvekili seçilenler, bu gidişle Meclis’in yüzünü göremeyecekler; partileri ise laf yarışında.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Fenerbahçeli taraftarlar kadar olamadıklarını itiraf ediyor:

“Aziz Başkan yargılanırken Fenerbahçeli taraftarları televizyonların canlı yayınlarında izledik, onların duyarlılığını, demokrasiye bağlılıklarını, Fenerbahçe’ye bağlılıklarını izledik. Çok da mutlu olduk doğrusunu isterseniz. Zaman zamanda eleştiri aldık. Bakın işte 'CHP’liler Fenerbahçeliler gibi daha dişli değiller' diye. Demek ki ders almamız gereken belli konular da var, olaylar da var.”

Fenerbahçe taraftarı, yol verilmemesine karşın yollarda, Fenerbahçe adına, simgeleşen Aziz Yıldırım’ın etrafında kenetlendi.

Her şey Fenerbahçe, “Çubuklu” içindi; kişiler, buna güç katan bir “simge”ydi.

*****

Aziz Yıldırım’ın dosyası Yargıtay’a, kendisi evine gidince, taraftarda bir rahatlama görüldü. Taraftar, bir yıldır ikinci plana attığı, futbolda başarıya odaklandı.

Gel gör ki, özellikle Şampiyonlar Ligi’nde gruplara kalamamayla birlikte sorunlar, su yüzüne çıkmaya başladı. Lig’de, beklenmeyen gidiş de buna eklenince...

Aykut Kocaman-Alex ilişkisindeki “kopukluk”lar ilk ağızlardan dışarıya yansıyınca, “sorun”a dönüştü;, yönetim, tehlikeyi kapıda buldu.

Taraftar, ikileme düştü; farklı sesler çıkmaya başladı.

Bu ara Alex, beklenmeyen bir biçimde “Fenerbahçe futbolcusu” olmaktan “Fenerbahçe taraftarı” konuma düşünce, sorun, farklı bir boyut kazanmaya başladı.

Alex, nasıl olsa bir gün gidecekti.

Sorun, Alex’in gitmesi değil, Alex’in gidiş biçimi. Böyle gitmemeli, böyle olmamalıydı. İlle de bir “suçlu” aranmaya kalkılırsa, bakış açısına göre, herkesin “suçlu”su başkası olacaktır. Böyle bir durumun, aramanın, Fenerbahçe’ye zarar vereceği ortadadır.

Alex’in ayrılış biçimi, taraftarı öfkelendirdi; böldü de...

Alex’in gidişiyle tepkiler, önce Aykut Kocaman’a, sonra Aziz Yıldırım’a yöneldi. Tepkiler “söz”le gösterildi; yetmedi, kimi densiz, “taraftar kisveli”ler, “Aziz Yıldırım tişörtleri”ni yaktılar.

Tam da, geri kalmış ülkelerdeki görüntü!...

Dünya değişiyordu; "devirme", "başa getirme" yöntemleri de...

“Renkli devrimler”, “Arap Baharı”...

Olanlar, Alex üzerinden, “iç”ten yıkma, bölme hevesi gibi bir izlenim, algı ortaya çıkarıyordu.

*****

Alex’in 8 Ekim günü düzenlediği “basın toplantısı”ndan önce ne/ler denmişti?

Çok şeyler denmişti de, biz sadece birini alalım, önce Alex’ten başlayalım:

“Ben bu büyük kulübün küçük bir parçasıyım. Kendimi kimseden büyük görmüyorum.“

(Anlaşılan, “kendini büyük görenler” var/dı.)

Aziz Yıldırım da, öteden beri, kendini de işin içine katarak ne diyordu?

“Hiç kimse, Fenerbahçe'den büyük değildir.”

(Anlaşılan, “kendini Fenerbahçe’den büyük görenler” var/dı.)

Alex, Fenerbahçe’nin eski futbolcusu, yeni taraftarı; “heykeli dikelen futbolcu”...

Böyle bir futbolcudan beklenen, kendisine yakışacak tavrı göterecek olmasıydı.

*****

Ayrılık/ gidiş, ne olursa olsun önemli olan, Fenerbahçe’nin “kurumsal kimliği”ne zarar verecek açıklamalardan/ girişimlerden kaçınmak...

Umalım Alex, “kimilerinin sözcüsü” durumuna düşmez, demiştik. Çünkü Alex, söyleyecekleriyle “dış”tan yapılamayanın “iç”ten yapılmasına zemin hazırlayan durumuna düşüyor olacaktı. Ekranda “penceresi”, gazetede “köşesi”, bunların dışında “locası” olanlardan kimileri, o “zemin”i hazırlama çabasındaydılar. Onlar için Alex, bulunmaz bir “fırsat”tı.

Taraftarın Alex sevgisinden yararlanarak, “hedefe atış” yapmak...

“Hedef”tekiler, Aykut Kocaman’la Aziz Yıldırım’dı.

Amaç onları bezdirmek, moda deyişle onlara, "gücü elinde bulunduran”nın yaptığı bir baskı ama,  “mobbing” uygulamak. Onların kişiliklerinden, “yapı”larından, uygulama/ yönetim anlayışlarından kaynaklanan, kimilerine göre “kusur” sayılanlardan yola çıkacak, Fenerbahçe’de “iktidar”a oynamak...

Öyle bir hava yaratılıyor ki, Aziz Yıldırım, “darbe”yle, “silah zoru”yla gelmiş, Fenerbahçe’nin başında oturuyor. Aziz Yıldırım’ı kendi başına buyruk gibi görenler, belki de farkında olmadan üyelere hakaret ediyorlar; onları bir “emireri” olarak görüyorlar.

Almanya’da Mönchengladbach, Kadıköy’de Beşiktaş galibiyetleri, sonra Alex’in iki saati aşan “basın açıklaması”dan çıkan, bir bakıma Aziz Yıldırım ile Aykut Kocaman’ı aklama algısı, “renkli devrim” heveslerini baltaladı.

“Renkli devrim” hevesi, bir dahaki bahara kaldı!

Bitti mi?

İnsanın olduğu yerde, hele umut, hiç bitmez!

 

http://www.facebook.com/turgutcelik

https://twitter.com/#!/turgutcelik

turgutc@ttmail.com


 

 
Toplam blog
: 2458
: 2418
Kayıt tarihi
: 10.11.08
 
 

24 Kasım 1944'te İspir'de doğdum. Ankara Kurtuluş Lisesi'ni, Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Tü..