Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ağustos '10

 
Kategori
Futbol
 

Fenerbahçe Young Boys maç analizi

Fenerbahçe Young Boys maç analizi
 

İlk defa bir maçtan hemen sonra bilgisayar başına geçip öylece kalakaldım. Maç değerlendirmesi yazmak istiyor ancak yazamıyordum. Adeta kilitlenmiş gibiydim. Şaşkınlık, hüzün, öfke, hırs ve mutsuzluk duyguları içinde yazımda kime yükleneceğimi, faturayı kime keseceğimi düşünürken bir karar verdim. O an maç değerlendirmesi yazmamın doğru olmayacağına kanaat getirdim. Gerçekten de iyi yapmışım. Bu sabah kalktığımda dün geceki maç ile ilgili kafamda daha sağlıklı fikirler oluştuğunu gördüm. Sakinleşmiştim. Duygusallığın değil, mantığın yazıma hakim olmasını istemem faydalı oldu.

Öncelikle iki sezondur blog yazarlığı yaptığımı ifade etmeliyim. Birkaç maç hariç yorum yapmadığım bir Fenerbahçe maçı yoktur. Fenerbahçe ile ilgili haber, gelişme, araştırma veya köşe yazılarını yakından takip etmeye çalışırım. Elimden geldiğince Şükrü Saraçoğlu' nda maç izlerim. Stadyumdan izlenen maçları çok daha iyi yorumlama imkanı olduğunu düşünürüm. Dün geceki maçı ise dışarıda televizyondan izledim. Sıcak havadan mı dersiniz, Fenerbahçe' nin kötü futbolundan mıdır bilmem, maçı her zamanki "teknik boyuttan bakan yorumcu" gözlüğümle izlemedim. Maçı uzun zaman aradan sonra tekrar bir taraftar gözüyle izledim. Bağırdım, çağırdım, yeri geldi küfür ettim, heyecanlandım, kızdım, kırdım ve döktüm. Maç sonunda dedim ki kendi kendime; "İyi ki Saraçoğlu' nda değilim. Allah oradaki tüm kardeşlerime sabır versin". Cefakar taraftarımızı düşündükçe de öfkem arttı. İşte bu öfkeyi ancak dizginleyebildiğimden şu anda yazabiliyorum.

Maçla ilgili tarafsız bir gözle değerlendirme yapmaya çalıştığımda, bu hezimetin faturasının tek bir adrese çıkması gerektiğini düşünüyorum. Ne Aykut Hoca, ne futbolcular ne de taraftar. Bu büyük başarısızlığın tek sorumlusu Aziz Yıldırım ve Yönetimidir. Artık yoruldular, tükendiler, inat veya belki de bizim bilemediğimiz bazı sebeplerle, ki Fenerbahçe sevgisi değil bu, koltuğa yapıştılar. İşte hesap, buyurun ödeyin.

İki senedir yazıyorum. Hemen hemen her hafta yazıyorum. Ama tesisleşiyoruz, ama büyüyoruz, ama dünya kulübüyüz, ama Başkanımız süper, ama böyle başkan bulamayız, ama şu ama bu, diyen zevata rağmen, bu kesimi karşıma ala ala yazıyorum. Bazen sert yazıyorum, bazen mizah kullanıyorum, bazen dolaylı dokunduruyorum ama hep yazıyorum. Aziz Yıldırım son 4 senedir alınan tüm başarısızlıkların açık ara sorumlusudur. Sadece üç sebep yeterlidir bu başarısızlıkları izah etmeye:

1) Her defasında hocalara fatura kesip yetersiz kadroyu sahiplenmesi.

2) Transferden hiç anlamaması ve sürekli hatalı transferler yapması.

3) Yönetici ekibini iyi seçmemesi ve beceriksiz isimlerle çalışmayı tercih etmesi (kontrolü kaybetmemek için)

Aziz Yıldırım sportif başarı peşinde filan değil dostlarım, kendisi günü kurtarma peşinde. Koltuğu korumak istiyor. Fenerbahçe için kazandırdığı tesislerden dolayı kendisini bu camianın doğal lideri, haklı kumandanı gibi görüyor. Kulübün tek sahibi olduğunu düşünüyor. Tek adam! Ne muhalefet, ne eleştiri ne de rakip istemiyor. Kendisinin her düşüncesine, her eylemine kafa sallayan bir grup yönetici ile yola devam etmek istiyor. Çatlak sesleri hemen susturuyor. Dolayısı ile kulüp yerinde sayıyor. İşte Denizli, Trabzonspor ve Young Boys travmaları da aslında sahadaki futboldan çok bu sebeple yaşanıyor.

"Top girmeyince ben ne yapayım" demişti Aziz Başkan Trabzonspor maçından sonra. Taraftarın büyük bölümü de kek gibi kabullendi bu söylemi. Öyle ya ne yapsaydı başkan sahaya çıkıp gol mü atsaydı! Bu güruh (böyle demek zorunda kaldım kusura bakmayın) işin son maça kalmasında yönetimin hatalı hoca ve transfer seçimlerini nasıl göremedi şaşıyorum. Şaşmak yetmiyor, kınıyorum, hatta böylesi gafletleri cefakar taraftarımıza hiç yakıştıramıyorum.

Gelelim Young Boys maçının analizine. Tek cümleyle Fenerbahçe' nin ne organize bir hücumu, ne korneri, ne şutu ne de üst üste 3 pası vardı. Rakip iyi takım, ancak bir üst turda muhtemelen elenirler. İlk 11' de 8 vasat, 3 iyi oyuncuları var. ancak takım olmayı başarmışlar. Doğru bir ekip kurmuşlar, takım oyunu oynuyor, mücadele ediyor ve haklarıyla kazanıyorlar. Belli ki doğru işler yapan bir yönetimleri var. Fenerbahçe' de dün Dia hariç tüm takım tel tel döküldü. Savunma dörtlüsü tam bir kabus. Fenerbahçe' nin son otuz senesinde Bekir-İlhan-Bilica-Santos' dan daha kötü bir dörtlü hatırlamıyorum. Ligi 5., 6. sıralarda bitirdiğimiz sezonlarda bile bundan iyi, en azından gayretli savunmalar vardı. Bu dörtlü resmen ikinci lig düzeyinde. Acemilikleri, uyumsuzlukları hayret verici. Aykut Hoca yönetimden çekindiği için transfer istemiyor ama santrafordan önce mutlaka adam gibi savunma oyuncuları şart. Lugano' nun da uzun süre takımda olmayacağı düşünüldüğünde bu defansın kevgirden farksız olacağı görülüyor. Beşiktaş, Bursaspor gibi hızlı forvetleri olan, kanat akınları yapan takımlar bu defansa ortada sıçan oynatır! Bereket Gökhan girdi de biraz toparlandılar. Gökhan olmasa inanın tarihi bir hezimet de yaşanabilirdi.

Dün geceki sonuca rağmen Aykut Hoca' yı destekliyorum. En azından adam gibi adam diyorum. 2 sebeple:

1) Alex' i oyundan alma cesareti gösterdi. Sanırım Alex artık gidici olduğunun farkına varmıştır. İlk defa bir hoca sistemini Alex üzerine kurmuyor.

2) Oyundan alınırken yuhalanmaya başlayan Gökhan' ı oyundan almayarak yuhalanmasını engelledi.

Söyleyecek fazla söz yok. Bu sene de haklı çıkıyoruz maalesef.

 
Toplam blog
: 575
: 567
Kayıt tarihi
: 10.05.07
 
 

İlgi alanları ekonomi, para politikası, siyaset, edebiyat, futbol, Türk ve Ortadoğu Tarihi, AB ve..