Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ekim '14

 
Kategori
Anılar
 

Fenerbahçeli Oğuz Çetin'in Düğünü

Fenerbahçeli Oğuz Çetin'in Düğünü
 

Yıl 1988. Sakaryaspor efsane takımının, bir yıl sonra Fenerbahçe'nin 103 gollük efsanesine dönüşecek kadrosunun iskeletini, bünyesinde barındırdığı yıllar.
Sakaryaspor o zamanlar, uçakların radardan birdenbire kayboldukları Bermuda Şeytan üçgeninin bir kenarı gibi adeta .Etrafında dolanan büyük küçük hangi takım varsa kaybolup gidiyorlar karşında.

Futbol kazanmak için herşeyin mübah olduğu endüstriyel bir kepazeliğin değirmenine su taşıyan bir halde değil.

Sakaryaspor' un maçı olduğu gün tüm ilçelerde seferberlik ilan edilmişcesine bir sessizlik hakimken, Adapazarı'nın her köşesinden mahşeri bir yeşil siyah tutku fışkırıyor.

Modern futbolun herbirimizi tutkunu olduğumuz renklerin müşterisi yapan lisanlı ürünleri, henüz sıtorlardaki yerini almadığından Sakaryaspor' luluğun yegane kanıtı boyna takılan saç örgüsü yeşil siyah ipler ve kafaya geçirilen yeşil siyah mukavvadan yapılma, dikdörtgen prizmadan bozma şapkalar.

Mai ve Siyah Romanı'ndaki siyah, İstanbul'dan kaçışı anlatan bir renkken; o günlerin Sakarya'sında yeşille beraber zafere doğru koşan bir şehrin rengi olmuş halde.

Sakarya Atatürk Stadı'nın etrafı, pekmezle yapılmış Adapazarı simidinin, cam şisedeki ayranla kıyılacak nikah törenine ev sahipliği yapan bir düğün yeri gibi adeta. Bugünün Sapanca' sının çoluğa çocuğa karışmış 35 yaş taifesi olan bizler de henüz 10 yaşında düğünlerde ordan oraya koşuşturan kopeleleri gibiyiz stadın etrafında.

Sakaryaspor' un maçına babamız tarafından götürülmeyi beklemek hiç gelmeyecek bir trenin birdenbire istasyonda belirmesini beklemek gibi birşey çoğumuz için. Lakin öyle bir bekleyiş ki bu; insanın beklemeye değer birşeyi olmasındaki mutluluğu anımsatıyor.
Sapanca esnafının hemen hemen hepsinin duvarında ya bir Sakaryaspor posteri ya da o takımın ilk onbirinin resmedildiği bir duvar saati asılı.
Fotoğraflardakilerden birine ait nüfus kağıdında yazan Sapanca ifadesi, bir ilçenin tamamının yüzündeki gurur ifadesine dönüşüyor.
Saçlarındaki kıvırcıklık, mühendisliğinden mi yoksa gösterişi takmayan efendiliğinden mi ileri geliyor belli değil.
Hayatımda ilk defa babamın karne hediyesi olarak götürdüğü Sakaryaspor - Sarıyer maçında izliyorum onu tribünden.
Sarıyer' in de sıkı bir kadrosu var o sene. Cem Pamiroğlu Rahmetli Selçuk Yula ve Erdoğan Arıca Sarıyer' de oynuyorlar. Yani oynuyorlarmış. Ben ne herhangi birini tanıyorum ne de herhangi birini tanımıyor oluşuma üzülüyorum.
Çünkü o gün orada 22 kişilik bir oyunu değil sadece tek kişilik bir oyunu seyrediyorum. Elle verilemeyecek pasları sağ ayağının dışıyla veren parantez bacaklı bu adamın, bu oyunu satranç zekasıyla oynuyor oluşuna ettiğim tanıklığın diğer 21 kişiye ayıp etmek değil; bir kişinin hakkını vermek olduğunu düşünüyorum sadece.

Topu stop ederken ki dokunuşu bir Fado şarkıcısının sesindeki kadife tınıyı andıran bu dik postürlü adamın, maçta yerden yere vurulsa da dönüp bakmıyor oluşuyla övünüyorum, topu geçirip adamı geçirmeyen kazmalarla övünmek yerine.
Maçın 1-1 bitmesi o güne kadar aldığım en güzel hediyenin değerini azaltmıyor benim için. Sapanca yolunda evli evine köylü köyüne dönerken babama bir kez daha teşekkür ediyorum.
Çocukluğumun Sapanca' sında hayatın kendi rutinini tekrar ettiği günlerden bir gün, o zamanın Lale Gazinosu' na çıkan alt geçitden eve yürürken beyaz bir Ford Taunus görüyorum. Şuanda da o alt geçitten tek araba geçebiliyor oluşunun otomatik tedirginliği nedeniyle yavaşlayan Ford Taunus' un şöför mahallinde onun olduğunu görmemle " aa Oğuz Abi " demem bir oluyor. Ciddiyetli insanların yüzlerindeki küçük bir gülümsemenin ortaya çıkardığı mütebessim hal beliriveriyor yüzünde.
Yanında o an için nişanlı oldukları müstakbel eşi Melike Hanım var. O da aynı sempatiye aynı küçük gülümsemeyle eşlik ediyor. Ford Taunus alt geçitden geçip giderken " vay be " diyorum ben de.

Ertesi yıl Oğuz Çetin ,büyük bir kariyerin ardından " Sakarya Çetes i" yaftasıyla gönderilecek olduğu Fenerbahçe' ye tranfer oluyor. Babamızdan miras bir gönül bağı ile çoktan Fener' e transfer olan bizler mahalle maçlarımızda Rıdvan olmak daha havalıyken o Sapancalı olduğu için hep Oğuz olmayı tercih ediyoruz. Hiç unutmuyorum, Lalenin bahçesinde yaptığımız maçlardan birinde sırf onun gibi ayak dışıyla pas vermeye çalışırken sağ ayak bileğimi çıkarıyorum. Ve orada öğreniyorum çıkığın kırıktan daha çok ağrıdığını.

O sene Fenerbahçe 103 golle şampiyon oluyor. Oğuz da geminin incelikli naif kaptanı. Onu öyle seviyoruz ki Tanju Çolak' a 10 numaralı formayı verseler de hiçbir zaman onu 10 numara bir Fener' li olarak görmüyoruz. Aynı Cimbomluların da 10 numara bir Galatasaraylı görmedikleri gibi.

Sezon bitince Oğuz Çetin' in düğünü eski adıyla " Vakıf Otel' de " olurken 10 yaşında bir çocuk olan ben, davetsiz bir misafir olarak düğüne sızmakta hiç zorluk çekmiyorum.
Fenerbahçe tam kadro Sapanca' da.
Başkanımız Metin Aşık' ın köşeli gözlükleri o günün modası değil de başkanımızın modası gibi sanki. Ağırlığı da tam bir büyük başkan kıvamında. Todor Veselinoviç'in " R " harfleri vurgulu Türkçesi de bizden birinden hallice.
Herkesten imza alıyorum.

 Hayatımda sigara içen bir futbolcuyu da ilk defa Küçük Şenol'dan ( Ustaömer ) imza alırken görüyorum. Saçlarının kesimi o dönemlerin modasına uygun. Enseler uzatılmış ve üst kısımlar enseye göre belirgin ölçüde kısa; aynı Semih Yuvakuran' ın reklam filmlerinde oynadığı tarz gibi.

Herkes Rıdvan' la Toni Schumacher' i beklerken; ben elimde kalem - kağıt Aykut Kocaman' nın peşinde dolanıyorum.

Hep o mu atacak en güzel golü, Vakıf Otel'in bahçe kapısından girerken paçalarına yapışıveriyorum anında. Saman kağıdımı tutuşturup eline kendini ebediyyen Fener'li yapan imzayı alıyorum, Bahadır'a sevgilerimle diye ekleyince Aykut, Kocaman bir mutluluğun Sapanca' daki ev sahibi oluveriyorum.

Vakıf Otel' in bahçesinde gözler Rıdvan' ı arıyor. Tam iyileşmeden döndüğü sakatlıklardan sonra taraftarın " Rıdvan Rıdvan Rıdvan " tezahüratıyla özellikle de kötü giden maçlarda oyuna soktuğu Rıdvan'ın düğüne gelişi, sanki az sonra aynı tezahüratla hızlandırılacakmış gibi geliyor.

Bu arada Hakan Tecimer, İsmail Kartal, Turhan Sofuoğlu ve Deli Nezihi ( Tosuncuk ) 'nin parmak izleri çoktan saman kağıdımdaki yerlerini alıyor.

Köşe bucak Hasan Vezir' i arıyor gözlerim. Fakat bir türlü bulamıyorum. Saman kağıdımda onun için ayırdığım yer boş kalıyor. Hasan Ertesi sene Cimboma gidince onun da kalbimizdeki Fenerliliği yarım.

Birden hareketlenen ortalık Rıdvan ve Schumacher' in geldiklerini haber veriyor. Rıdvan'ın otelin kapısına doğru yürüyüşünü otel kapısının kenarından sanki bir locadaymışcasına net bir şekilde seyrediyorum an be an. Saçları bir o yana bir bu yana dağılıyor. Bu hali,  Avusturya' ya kafayla attığı gol sevincinin Trt arşivindeki ağır çekim görüntüsünü hatırlatıyor.
Schumacher otele giriş yaparken etraftakiler, Tan Gazetesi' nin 20 kupona verdiği Fenerbahçe' nin şampiyonluk öyküsü kasedindeki Mehmet Ali Erbil espirisini yapıyorlar.
" İh möhte köfte? "
" Köfte köfte bi buçuk islema köfte " diye yanıtlıyor, Schumacher.

Bu sıradışı kalecinin çok da mütevazi biri olduğuna şahitlik ediyorum çocuk gözlerimle.
Bu arada nasıl bir düşüncedeysem bilmiyorum, Oğuz Çetin' den de imza almak için çabalıyorum tüm düğün seromonisi boyunca. Her seferinde birileri mani olup ona ulaşmamı engelliyor. Lakin her seferinde o beni görüyormuş.
Bunu, düğünün sonunda merdivenlerden yukarı çıkarken elimdeki kalem kağıdı tekrar görüp " gel buraya gel gell "diye yanına çağırınca anlıyorum. Melike Hanım da son derece nezaketli gözlerle bakıyor bir serçe tedirginliğimdeki heyecanıma.
Yüzlerimdeki gülümsemenin düğün yorgunluğuna rağmen alt geçittekinden biraz fazla olduğunu görünce istasyon alt geçidinden Ford Taunus' la geçerlerken gördükleri çocuğun ben olduğumu hatırladıklarını hissediyorum. O kadar tanıdık gözlerle bakıyorlar ki her ikisi de; merdivenleri ikişer ikişer atlayarak uzatıyorum elimdeki kalemle kağıdı.
" İsmin neydi? " diye soruyor ,Oğuz Çetin. " Bahadır " diyorum.  Aldığım diğer imzaların karma karışıklığından paçavraya dönmüş saman kağıdıma " Bahadır'a Sevgilerimle" yazıyor.
Saman kağıdımı geri verdiğinde sanki o düğün 90 dakikalık bir maç ve ben de kendimi doksan artı 5' de Oğuz' un ayak dışı pasıyla, galibiyet golünü atan Rıdvan' mışım gibi hissediyorum.
Ve o saman kağıdı çerçeveletip oğluma 10. yaş günü hediyesi olarak vermek için hala saklıyorum.

Bundan dolayıdır ki; Fenerbahçe' de ve Milli Futbol Takımı'mızda bunca önemli görevler yapmış Sapancalı Oğuz Çetin' in Sapanca' da esamesinin okunmamasına daha çok üzülüyorum.
Ne bir sokağında adı var, ne de Türk Futbolu'na kazandırıldığı tek bir Sapanca'lı genç. 
 

 
Toplam blog
: 70
: 289
Kayıt tarihi
: 26.07.14
 
 

Sapancalı, Üniversite mezunu, satış pazarlama sektöründe çalışan Errare Humanum Est ve Dum Spiro ..