Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Mayıs '10

 
Kategori
Spor
 

Fenerbahçesiz bir lig mi istiyorsunuz?

Fenerbahçesiz bir lig mi istiyorsunuz?
 

Fenerbahçe’nin başarısızlığıyla tüm Türkiye’de Fenerbahçeli olup da kahrolanlar dışında sanırım herkes keyfini yaptı, dalgasını geçti, büyük bir ferahlama yaşadı.

İlginçtir; Ankara’da takımı sahadan yenik ayrılmış bir takımın taraftarı Fenerbahçe’nin şampiyonluğu kaybettiği haberi alır almaz, sanki o mutlu sona kendi takımı ulaşmışçasına büyük bir sevinç gösterisi yapıyordu.

Yaklaşık 35 senedir maç izliyorum; Fenerbahçe taraftarını kendi takımı kaybetmişken böyle bir sevinç gösterisi içinde hiç görmedim.

2006 yılında Galatasaray’ın Fenerbahçe ile kafa bulmasını; saati gösterip “saat kaç” demesini anlamak mümkündür. Futbolun en güzel sonuçlarından biridir bu karşısındakini kızdırmak.

Ancak Türkiye’deki bu derece Fenerbahçe düşmanlığını anlamak çok kolay bir şey olmasa gerektir.

Fenerbahçe’nin antipatikliği önceleri Ali Şen'in kişiliğinde sembolleşiyordu. Aynı dönem Çavuşoğlu kimliği de bunu tamamlayan bir unsurdu. Sonra bu Aziz Yıldırım’da toplandı.

Konu Aziz Yıldırım olunca kendi takımın haklarını savunmak bile bu düşmanlığın, sevgisizliğin nedeni oldu.

Şükrü Saraçoğlu’ndaki yanlış anons skandalı bile Aziz Yıldırım’ın bir komplosu olarak yorumlandı; Türkiye’de sunuldu.

Aslında bu yorumu yapanların stadyumda yanlış anonsu yapan adamdan bir farkı var mıdır?

Fenerbahçe ile şu yanlış anons kutlamaları yüzünden dalga geçenlerin maçın son iki dakikası içinde olup bitenler konusundan bir haberi var mıdır?

Anonsu yapan arkadaşımız savcıya verdiği ifadesinde Bursaspor-Beşiktaş maçının sonucunun tescili için federasyon yetkilisinden onay aldığını söylüyor. O federasyon yetkilisi maçların aynı saatte başlamasını kontrol eden kişi değil midir? Eğer ifade doğruysa ortada çok daha büyük bir sorun vardır.

Digiturk ne yapmaya çalıştı?

Peki, ya şu teknoloji çağında Digiturk'un muzaffer yönetmeni Musa Çözen'in bütün Türkiye'ye oynadığı oyuna ne demeli?

Fenerbahçe taraftarının şaibeli haberle dalgalandığı sırada biz televizyonunun başındakiler hemen Bursaspor-Beşiktaş maçına geçtiğimizde neyle karşılaştık?

Ankara’da Galatasaray taraftarının kutlamalarını göstermenin, o sırada Şükrü Saraçoğlu’nda maçı anlatan kendi ekibinden spikerleri bile habersiz bırakmasının bir açıklaması var mıdır? Fenerbahçe-Trabzonspor maçını anlatan iki spiker bile sahada kutlamalar devam ederken suskun kaldılar.

Peki birileri bu durumu neden hep mecburlarmış gibi açıklamak zorunda kaldıkları Hıncal Uluç’a açıklamıyorlar ya da Sn. Hıncal Uluç bu soruyu direkt olarak ilgililere soramıyor? Ortalığı yangın yerine çevirmiyor?

Digiturk’un, Fenerbahçe-Trabzonspor maçı bitene ve Fenerbahçe taraftarı sahaya inene kadar ısrarla Bursa’ya bağlanmamasının nedeni neydi? Elektrikleri mi kesilmişti?

Kuşkusuz biz televizyonları başında her iki maçı da takip edenler Bursa’daki maçın sonucunu biliyorduk. Ancak Şükrü Saraçoğlu’ndaki binlerce insan bunu bilmiyordu.

Herşeyin en alengirli tarafını gören elli yıllık gazetecinin yorumunu tarihe not düşmek gerekiyor.

“Maç sonu herkes büyük bir şok yaşadı. Yayıncı kuruluş bile sonucu vermekte zorlandı aslında. Biz yukarıda Fenerbahçe maçını izliyoruz ve "Haber alamıyoruz" diyor yayıncı kuruluş. Bir öteki kanalında Bursa maçını yayınlıyor ama Fenerbahçe maçının spikeri "Haber alamadık" diyor. Böyle bir şey olur mu? İletişim çağındayız. Kadıköy'de maçı anlatan Lig TV spikerinin önünde bir tane daha monitör yok mu? Bursa'daki maçı gösteren... Tam bir yüz karasıdır o gece. Türkiye'de iletişim açısından yüz karasıdır, habercilik açısından yüz karasıdır, seyircilik, taraftarlar açısından yüz karasıdır. Unutulmaz, acı bir gece yaşadık. Bundan ders almak gerekiyor. Ama ders almak için sorumluların hesap vermesi lazım. Hesap veren kim: Belki de Trabzonlu futbolcular ve hakemlerin hayatını kurtaran anonsçu.”

Fenerbahçe düşmanlığı öyle boyutlara ulaşmıştır ki; kandırılmış insanların bu görüntülerinden büyük bir keyif alınmaktadır.

Peki toplumda devletin bakanının bile işin içine girdiği ve çok ciddi bir Fenerbahçe düşmanlığı yaratanlara ne demeli?

Haftalardır, Fenerbahçe’nin attığı her golü didik didik ederek, kalecilerin, defans oyuncularının hareketlerini mercek altına alarak şaibe yaratanların o yanlış anonsu yapan kişiden farkı var mıdır?

Her taşın altında Aziz Yıldırım varsa; bütün herşeyi tezgahlıyorsa nasıl oluyor da onun başkanlığı döneminde Fenerbahçe tarihinin en büyük rezaletlerini ve başarısızlıklarını yaşayabiliyor? Cümle aleme kendisini rezil edebiliyor?

Parasıyla her kilidi açabilen Aziz Yıldırım nasıl oluyor da bu kadar başarısızlığa izin verebiliyor?

Aziz Yıldırım önce Galatasaray kalecisi Franco’yu, sonra Beşiktaş’ın gözbebeği Bobo’yu, Kasımpaşa kalecisi Murat Şahin’i, Ankaragücü kalecisi Serkan’ı satın alacak; hakemleri bir kaç hafta önceden bağlayacaktır.

İyi de nasıl oluyor da Bursaspor kalecisi Ivankov ligde bir çok golcüden daha fazla gol atabiliyor?

Türkiye’de geçen sene olmayan şaibe nasıl oluyor da bu sene bir anda zirve yapabiliyor?

Sn. Hıncal Uluç, Trabzonspor’un iyi top oynamadığını ifade ederek, aslında hala iddiasından vazgeçmediğini, bu maçın da mercek altına alınmasını söylerken içten içie kıs kıs güldüğünü bu ülke bilmiyor mu? Peki, Sn. Hıncal Uluç Bursaspor-Beşiktaş maçında kendi kalesine gol atan Beşiktaşlı futbolcu için neden bir yorum getirmiyor? O golü İbrahim Toraman Fenerbahçe maçında atmış olsaydı; aynı kişi nasıl yorum yapardı?

Hıncal Uluç’un Fenerbahçe-Trabzonspor ile ilgili yorumu okunmaya değerdir.

Eskiler derler ya; vermeyince Mabud ne eylesin Mahmut. Aynen o maçtı. Şampiyonluğun gitmesi tamamen Fenerbahçe'nin 'beceriksizliği, talihsizliği, şanssızlığı' ne dersen de!.. Bursa, Beşiktaş'a 10 tane atsa ne fark edecekti; Fenerbahçe, Trabzon'a bir tane daha atsaydı! Son dakikada Alex'in şutu var. En güzel pozisyon topa en iyi vuran, en golcü adamın, Fenerbahçe'yi bu yarışta kalmasını sağlayan adamın, ayağına geldi top ve dışarı vurdu. Olmayınca olmuyor.

Bu kadar basittir. Mabud vermemiş, kaderde yokmuş! Olmayınca olmuyormuş. Geçen hafta olabiliyordu.

2006’da da “Appiah o golü atmayarak futbolumuzun namusunu kurtarmıştı.”

Aziz Yıldırım bu oyuna ikinci defa geldiği için aslında yumuşatarak ifade etmeye çalışıyorum ne kadar çok “saf” biri olduğunu da ispat etmiştir. Aziz Yıldırım eğer iddia edildiği gibi bu kadar çok komplonun içinde olmuş olsaydı son iki aydır türkiye’de olup biten karşısında susmaz, ortalığı yangın yerine çevirirdi.

Ancak o yıllardır üzerine yine aynı ekip tarafından yapıştırılmış olan kötü, çirkef imajını düzeltmek adına susmuştur.

Çok tuhaf olan da budur. Aziz Yıldırım ve yönetimin Fenerbahçe’ye karşı her türlü çamur atılırken susmuş olmasıdır.

Bugün atı alan Üsküdar’ı geçmişken açıklama yapsan ne olur.

Aziz Yıldırım hala ne zaman konuşup, ne zaman konuşacağını dahi öğrenememiştir.

Ben futbolun bize gösterildiği gibi şaibelerle dolu olduğuna inanmıyorum. Yok eğer birileri var diye iddia ediyorsa o zaman o kişilerin içine girdikleri ilişkilerden şüphelenirim.

Bu ülkenin en büyük marka değerlerinden biri olan Fenerbahçe’nin adının her ortamda bu kadar kolay ağza alınması kabul edilebilir olamaz. Çünkü bugün şaibe çığırtkanlığı yapanlar, etrafa anons yapanlar o değerin yarattığı maddi pastadan pay almaktadırlar.

Hem yemek yediğiniz sofrayı kirletecek hem de masaya beraber oturup yemek yemeğe çalışacaksınız. Böyle bir şey olamaz.

Herkes bir kere de şunu hayal etsin.

"Fenerbahçesiz spor dünyamız nasıl olurdu?"

Uzay Gökerman

http://www.milliyet.com.tr/anonscudan-sok-aciklama-/spor/sondakika/18.05.2010/1239511/default.htm

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..