Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Haziran '12

 
Kategori
Futbol
 

Fenerli(!) medya ve lobicilik

Fenerli(!) medya ve lobicilik
 

28/04/2004 tarihinde, A Milli Takımımızın başına teknik direktör olarak Kazım Ersun Yanal getirilmiştir. Öncelikle Ersun Yanal Türk Milli Takımının başına nasıl gelmiştir, onu irdeleyelim.

Manisa Celal Bayar Üniversitesi Beden Eğitimi Bölümü’nden mezun olan Ersun Yanal, 1992 yılında A Genç Takım antrenörü olarak başladığı ve 4 yılda A Takım sorumluluğuna yükseldiği Denizlispor’un başında ilk büyük çıkışını yapmıştır. 1998 yılında, henüz 37 yaşında iken Denizlispor’un başına geçen Yanal, bu takımda 65 maçta 35 galibiyet elde ederek, Denizlispor’un tarihindeki en başarılı dönemi yaşatmıştır. Daha sonra Ankaragücü’nün başına geçen Yanal, 2 yıllık serüveninde, başarılı sayılabilecek bir döneme imza atmıştır. Ardından 2002 yılında Ankara’nın bir diğer Süper Lig takımı olan Gençlerbirliği’nin başına geçen Yanal, bu takımın başında UEFA Kupası’nda kazandığı başarı ile dikkatleri çekmiştir. UEFA Kupası’nda Blackburn Rovers, Sporting Lizbon ve Parma gibi Avrupa’nın en önemli liglerinin, köklü takımlarını eleyerek Gençlerbirliği’ni Çeyrek Finale çıkarana Yanal, bu turda 1-0 ve 0-2(uzatmada)’lik skorlarla o yılı Gençlerbirliği’nden başka hiçbir takıma yenilmeden UEFA Kupası şampiyonu olarak tamamlayan Valencia’ya elenmesini engelleyememiştir. Buna rağmen, Avrupa Kupalarında çeyrek finali nadiren görebilen ülkemize, tribünlerde kayda değer bir taraftarı dahi olmayan Gençlerbirliği gibi bir takımla yaşattığı başarı gerçekten önemliydi.

Gençlerbirliği’ndeki başarılı dönemini esnasında, A Milli Takım’ın başına getirilen Yanal, Milli Takımın başında da başarılı sayılabilecek bir performans göstermiştir. 15 maçta 8 galibiyet ile %53,33’lük bir galibiyet yüzdesi yakalamıştır.(Milli Takım tarihindeki en yüksek yüzdedir) Görevden alındığı Haziran 2005’e kadar 2006 Dünya Kupası eleme grubu’nda 9 maça çıkan Yanal yönetimindeki Milli Takım, 4 galibiyet, 4 beraberlik ve 1 yenilgilik bir performans göstermiş ve iddiasını sürdürmekteydi. Görevi başındaki son maçta deplasmanda Kazakistan’ı 6-0 yenmiş, bu maçın ardından da görevinden alınmış ve yerine Fatih Terim getirilmiştir.

Peki neden görevden alınmıştır. 7 takımlı grupta, 9. maçlar sonunda 16 puanı bulunan A Milli Takımımız, 23 puanlı lider Ukrayna’nın 7 puan gerisinde, 8 maçta 12 puanlı Danimarka’nın ise 4 puan önündeydi. Kalan maçlarında ise içeride 2.lik yolundaki en büyük rakibi Danimarka ile, deplasmanda ise liderliği garantileyen Ukrayna ve Arnavutluk ile maçı kalmıştı. Ancak ilginç bir şekilde görevine son verildi.

Görevine son verilmesinin, sportif durumla ilgisi olmadığı aslında aşikardı. Çünkü iddiası devam eden ve Yanal’ın sistemine adaptasyonu artan Milli Takım’ın grubunda 2. olarak ön eleme oynaması yüksek ihtimaldi. Ancak Yanal’ın göreve geldikten sonra Milli Takım’da yaptığı revizyon sırasında, o dönemde 34 yaşına gelmiş olan Hakan Şükür’ü artık sistemi gereği Milli takım’da düşünmediğini açıklaması, Milli Takım kariyerinin başlarken bitmesi demekti aslında. Bu açıklamasının ardından “Fenerbahçeli”, “Galatasaray düşmanı” gibi yaftalar yapıştırılan Yanal, artan baskılar neticesinde, büyük umutlarla başladığı Milli Takım kariyerine, kısa sürede veda etmek durumunda kaldı. Ancak üzerine yapışan etiketten, özellikle Galatasaray camiasının yanlı yakıştırmaları nedeniyle asla kurtulamadı. Öyle ki, hangi takımın başında olursa olsun, her Fenerbahçe maçından önce, Fenerbahçe’nin galibiyeti garanti ilan edildi. Galatasaray’a karşı oynayacağı zamanlarda da gündeme yine Fenerbahçeli olması getiriliyor ve maçın önüne bu tartışmalar geçiyordu. Ama aslında bu konuda, Fenerli olarak itham edilen medyanın gerçekte hiç de Fenerli olmadığı ortadadır. Çünkü Yanal çalıştırdığı takımlarla 3 büyüklere karşı toplam 38 maça çıkmıştır. Bu maçların 14’ünde Fenerbahçe karşısında 6 galibiyet, 2 beraberlik; Beşiktaş karşısında 14 maçta 2 galibiyet 4 beraberlik; G.Saray karşısında ise 10 maçta 0(yazı ile sıfır) galibiyet, 4 beraberli almıştır. Yani Yanal’ın en kötü karnesi G.Saray’a karşı, en iyi karnesi ise F.Bahçe’ye karşıdır. Yani medyanın iddialarının aksine, Yanal’ın başındaki takımlar karşısında, F.Bahçe’nin galibiyeti asla çantada keklik olmamıştır. Bilakis bu maçlardan birinde, Manisaspor’un F.bahçe’yi 5-3 yenmesi ile G.Saray mucizevi bir şekilde sezonu şampiyon tamamlamıştır.  (Benzer şekilde itham edilen Bülent Uygun’un da F.Bahçe’ye karşı 18 maçta 2, G.Saray’a karşı ise 4 galibiyeti ve her 2 takıma karşı da 2’şer beraberliği vardır. Ama elbette bunu yazmak Fenerli(!) medyamızın işine gelmez)

Peki bunları neden yazdık. Neden yıllar öncesine döndük. Çünkü bugüne bağlayacağız.

Guus Hiddink ile yaşanan 2012 Avrupa Şampiyonası elemelerindeki başarısızlık neticesinde göreve getirilen Abdullah Avcı’ya yani. 5 yıllık İstanbul BB macerasının ardından Kasım 2011’de A Milli Takım teknik direktörlüğüne getirilen Avcı’nın, bu göreve gelmeden önce, İBB’nin başında iken, 5 Şubat 2010’da Trabzonspor ile yaptığı maçın ardına gidelim. Maç esnasında, o dönem Trabzonspor forması giyen Engin Baytar hakkında, maç sonrası aynen şu sözler dökülmüştü Abdullah Avcı’nın dudaklarından: “Allah bana böyle oyuncularla çalışmayı nasip etmesin. Rakibi provoke ediyor, yaptığı hareketlerle oyuncuları rakip taraftarın önüne atıyor. Hakemlerin böyle oyunculara dikkat etmesi lazım. Oyunu güzelleştirmek, Türk futboluna bir şeyler katmak adına bazı şeyleri ayırt etmek lazım.”

17 Kasım 2011’de, resmen göreve başladığı A Milli Takım’ın geride bıraktığımız sezonun ardından gerçekleştirdiği hazırlık kampı için açıkladığı kadroya, çalışmanın nasip olmaması için Allah’a dua ettiği Engin Baytar’ı çağıran Avcı, G.Saray geçmişi sayesinde elbette geçmişteki sözleriyle yüzleştirilmedi. Bilakis, ilk açıkladığı aday kadroya Fenerbahçeli Volkan Demirel ve Emre Belözoğlu’nu almamış olması, kamuoyunda büyük destek gördü. Volkan ve Emre dışında, A Milli Takım kadrosuna çağırılmamış olması sürpriz sayılabilecek tek isim ise, R.Madrid’de forma şansı bulamayan Hamit Altıntop’tu. Yani Avcı, geride kalan sezonun Fenerbahçe forması altında en göze batan, en formda 2 ismini çağırmadığı kadro ile, daha işin başından Fenerli(!) medyanın takdirlerini kazanmıştı. Elbette Fenerbahçe ile biten sözleşmesi yenilenmeyen ve A.Madrid yolunu tutan Emre’nin yeniden Milli Takım’a seçilmesi sürpriz değildir. Asıl sürpriz, Volkan Demirel’in tekrar çağırılmasıdır.

Abdullah Avcı’nın da kulüp kariyerinde, F.Bahçe ve G.Saray istatistiklerine de bakarak, sona doğru gidelim. 9 kez F.Bahçe karşısında çıkan Avcı, 3 galibiyet, 1 beraberlik almıştır. G.Saray karşısında ise, 2 galibiyet ve 2 beraberlik almıştır. Ancak ilginç olan, ilk 7 maçta 5 kez yenilgi yaşarken, hiç kazanamamasıdır. Kendilerince F.Bahçeli ilan ettikleri Yanal ve Uygun’un F.Bahçe karşısında takımlarını yenilecek şekilde sahaya sürdüklerini iddia edenler, nedense bu istatistiği yıllarca sükunetle izlemişlerdir. Oysa futbol böyle bir oyundur. Kimin kimi yeneceğini kestirmek imkansızdır.

Sonuç olarak, medyamızdaki ve futbol dünyamızdaki Galatasaray lobisi, yıllardır sürdürdüğü faaliyetlerini, hız kesmeden devam ettirmekte, bunu da Milli Takımımızın başına getirilen ve orada kalabilen isimlerden tespit etmek mümkündür. Yanal’ın yerine gelen Terim ile İsviçre’ye karşı oynadığımız play-off maçındaki skandallar hala dün gibidir. O maçlardan birkaç ay önce sadece Hakan Şükür’ü milli takıma almadığı için Yanal’ı aforoz edenlerin kılıfı, milli takımın menfaatleri idi. Ancak Terim yönetiminde alınan ağır cezalara rağmen, milli takım menfaatleri aynı kişilerin aklına gelmemişti. Türkiye’nin tartışmasız en iyi ve en formda kalecisi Volkan’ı Milli Takıma almayan Avcı’ya kimse ses çıkarmazken, G.Saray’da yedek kaldığı dönemde Milli Takıma alınmayan Hakan Şükür nedeniyle Yanal’ın kellesi istenmiştir. Aynı lobiciliği ve eleştirilerdeki tutarsızlığı, Basketbolda da görmek mümkündür. Merak edenler, yakın tarihte gerek erkek, gerekse de kadın basketbolumuzda yaşananlara ve yazılanlara bakabilir.  

 
Toplam blog
: 14
: 1911
Kayıt tarihi
: 14.05.12
 
 

Dünyanın 7 harikası var diyorlar. Oysa benim sadece 2 tane kızım var. Nerden çıkarıyorlar 7 taney..