Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Aralık '09

 
Kategori
Dostluk
 

Ferdi'ye mektup

Ferdi'ye mektup
 

Sevgili Ferdi,

Bu kez telefonu sen açmıştın ve neden senin açtığını ikimiz de biliyorduk ama birbirimize söylemedik. Genellikle kardeşin açardı telefonu, onunla sohbet ettikten sonra sıra sana gelirdi. Ama son iki keredir sadece onunla sohbet etmiştik, Çünkü sen uyuyordun. Bu kez değil uykulu olmak, uzun zamandır olmayan bir canlılık vardı sesinde. Yoksa, yoksa "yeniden doğmanın" canlılığı mıydı?

Evet doğum günündü o gün. Biraz sohbet etmiştik ki, sabredemeyip kutlamıştım hemen. Benim doğum günüm aklındaydı, sadece benim değil, doksan civarındaki arkadaşının doğum gününü ezbere bildiğini söylediğinde, her ne kadar senin anlağının (zeka) farkında olsam da şaşırtmıştın yine beni. Tıpkı son buluşmamızda şaşırttığın gibi. Ne zamandı sahi? Bir yıldan daha fazlaydı, hatta bir buçuk yıl önce, o kara şehre gelmiştim de bir gece sizde kalmıştım hani. Hani, önce size uğrayıp bavulumu ve asıl önemlisi güncelerimi bırakmış, sonra ne güzel tesadüf ki, çok yakında olan THK Çankaya şubesine giderek pilav gününe katılmış ve orada sadece günce değil, THK (Türk Hava kurumu) dostlarına da merhaba demiştim.

Akşamüzeri, sevgili Talip Bölükbaşı ve Haluk Seki ile uzun bir sohbetimiz olmuştu, geride kalmanın sakinliğiyle ve sonrasında evinize kadar yürümüştük, o kadar yakındaydınız. Gelir gelmez dalmıştık sohbete ve heyecanla, güncelerimi okuyup okumadığını sormuştum. Her zaman olduğu gibi, sana güncelerimi birer nüshasını getirmiştim, net yoktu evinizde ve almaya da hiç niyetin yoktu. "Yok, okumadım." demiştin ve nasıl okumadığını, o gün sana bıraktığım güncelerimin nerdeyse hepsinden birer cümleyi dile getirerek ispatlamış ve beni sinir (!) etmiştin. Benim bile aklımda kalmamıştı o cümleler…

Sevgili Ferdi, "Hiç kimse okumasa yazdıklarımı, sadece senin için bile yazarım" dediğim dört kişiden biri olan Ferdi... Her yıl, hiç olmazsa bir kez mektup yazıp postaladığım Ferdi... Sahi bir keresinde tatilde, Ölüdeniz'deyken mektup yollamıştım da, sen aldığında benim o uzun tatilim bitmiş ve evime dönmüştüm. Geç kalabileceğini bile bile ille de Ölüdeniz postanesinden yollamıştım mektubumu; bir anlamı olsun istemiştim, her zamanki "balık"lığımla. Ama bu kadar gecikeceğini düşünememişim. Olsun, senin için geç kalmış sayılmazdı; benden mektup beklemediğin bir zamandı.

Her yılbaşı kart atarım ama... Ama giderek eksiliyorlar... Benden değil eksilmeleri ya böyle işte. Bu yıl hiç atmak istemedim ya yüreğimde bir kıpırtı, bir, iki derken on iki kart atmışım. Bu da on üçüncüsü; senin için bir sakıncası olmaz biliyorum. Uçaklarda "13" nolu sıranın olmayışı ne anlamlı(!), ne kadar güvenilir(!) değil mi?

"Şevketim, arkadaşım".. Evet ona böyle diyorum, bazı arkadaşlarımın da dediği gibi, işte onun yeni yıl kartını pespembe bir zarfa koyup ilk yolladığımda, dairenin müdürünün odasındaymış, ve "karizmam gitti" diyordu kahkahalarımızın arasında. Seneye yine pembe zarfa koydum ama sarı bir zarfla kapadım pembeliğini. Bu sene dayanamayıp en pembe zarfla yolladım; hani arasan bulunmaz. En erken ondan geldi haber, yolladıktan iki gün sonra, telefonda adını görünce neden aradığını anladım. Ne güldük bir bilsen! O artık teslim bayrağını çekmiş. "Tamam kız, sen benim hayatımda renksin, anladım" diyordu. Ne renk yollarsan yolla der gibi ve yollamaya devam edeceğimin bilinciyle.

İşte böyle sevgili Ferdi. Bir yılı daha arkadaşlarımdan, dostlarımdan yansıyan renklerimle karşılarken, senin mektubunu da unutmamalıydım. Henüz görmesen de,mektubunu mavi kağıtlara yazıp, mavi bir zarfa koyarak yollayacağımı biliyorsun değil mi? Tıpkı benim, mektuplarımı camlatıp asma isteğinin bilinciyle, mavilerin sadece bir yüzüne yazmam gibi.

Yeni yılın kutlu olsun!..

Yeni yıl kutlu olsun...

 
Toplam blog
: 210
: 3227
Kayıt tarihi
: 29.03.07
 
 

Yazmak... Öyle güzel, öyle hoş ve öyle derin bir eylem ki!.. Olmazları bile oldurabiliyorsun. "Ke..